Francais traduction Français
7,320 traduction parallèle
Fransız Kadanaca diyecektim.
J'allais dire le français canadien.
17. yüzyıl Fransız Şairi.
Un poète français.
17. yüzyıl Fransız şairini biliyorsun ama Waldo'yu bilmiyorsun?
Tu connais un poète français du 17ème siècle mais tu ne connais pas Charlie?
Bayan Brownlee'nin Görgü Okulu'nda bize koagülasyon, duodenum ya da infarktüsün Fransızcasını öğretmediler hiç.
Le problème c'est qu'au Pensionnat Miss Brownlee je n'ai pas appris les mots français pour "coaguler" ou "duodénum" ou "infarctus".
En basit kelimenin bile Fransızcada beş farklı karşılığı var.
Même le plus simple des mots à cinq sens en Français.
Fransızca.
C'est en français.
Her zaman Fransızca konuşuyorlar.
Ils parlent en français tout le temps.
Eğer Fransız Bölgesi'nde seni bir daha görürsem senin için iyi olmaz.
Si je trouve ne serait-ce qu'une trace de toi dans le quartier français, ça ne finira pas bien pour toi.
- Bugün bile Panamalılar nasıl oldu da o projeyi Fransızlara emanet etti anlamış değilim.
Jusqu'à aujourd'hui, je n'imaginais pas à quoi pensaient les Panaméens pour confier ce projet aux Français.
En iyi Fransız brendilerinden getiriyoruz.
On importe le meilleur cognac français.
Fransız ve Kızılderili barbarlar kapılarımızın hemen dışında ormanda toplanıyorlar.
Des sauvages Français et indien se massent dans les bois juste devant nos portes.
Salem'ın insanları yüzünden sinirlenmektense Fransız ve Kızılderililerle savaşırken ölmeyi yeğlerim.
Je préfère mourir en combatant les Français et les Indiens que de me faire pissé par les bonnes âmes de Salem.
Bazı şeyler inanç gerektiriyor. Dürüst bir Fransız ya da sadık bir kadın gibi sadece gözlerimle görürsem inanabileceğim şeyler bunlar.
Je pense que certaines choses ne sont que des croyances de mendiant, comme un Français honnête ou une femme fidèle, choses que je croirai seulement si je le vois de mes propres yeux
Çünkü Fransız. Ve ben icat etmedim.
Parce que c'est français et que je ne l'ai pas inventé.
Scrabble, Fransız çörekleri, yoga...
Scrabble, beignets français, yoga...
Fransız çörekleri yiyorum.
Des beignets français.
- İngilizcesini söyle Wu.
En Français, Wu.
Bana orda öğrendiği azıcık Fransızca'yı öğretti.
Il m'a appris un peu de français, qu'il avait entendu là-bas.
fransızca biliyor.
Il parle Français.
Dierdre, o işi bitirince, gidip Fransız'ı al ve girişe yerleştir.
Dierdre, quand tu auras fini ça, Allez et passez le Français et situez-le par l'entrée.
Fransızcanın ortasında bir yerde sorunum hala dırdır ediyordu.
Mais à mi-parcours français, il me faisait toujours des réflexions.
Fransızların "douche" * dediği tiplere benziyorsun.
Tu es ce que les français appellerait une "douche"
"Douche" aslında fransızcada duş demek.
Heu, "douche" est le mot français pour dire "shower".
"Seninle gitmek istemiyor" fransızca da nasıl denir?
Quel est le terme français pour "Elle ne veux pas y aller avec toi..."
Bir yandan Brody çok tatlı.. .. ve Fransızca konuşuyor. Çok romantik olur.
D'un coté, Brody est tellement adorable, et il parle français, et ça serait tellement romantique.
Bu elimdeki 15 yıllık, meşe fıçıda saklanmış bir Fransız viskisi.
C'est un chêne français de 15 ans.
Onları, artık Fransız Bölgesi'nde ikamet etmedikleri için dışladım.
Ils ne résident plus dans le quartier français.
Dün gecenin verdiği hazın dışında ve muazzam olduğuna adım gibi emin olduğum bir tablonun dışında seninle anlaşma yapan bir Fransız Bölgesi cadısı karşılığında neler kazanır?
Au-delà du plaisir de la nuit passée et la promesse de ce que je sais être un tableau exquis, que gagne une sorcière du quartier français en s'alliant avec toi?
Sonuçta burası Fransız Bölgesi di'mi?
Encore le quartier français?
Fransız Bölgesi'nin geri kalanına örnek teşkil edebilecek kadar temkinli bir tablo çiziyorsunuz.
Votre peuple est sur le point de montrer l'exemple au reste du quartier français.
Ancak hâlâ Fransız Bölgesi'ne geliyorsun.
Et tu es retourné dans le quartier français.
Fransız kargo gemisini sabote etti. 15 kişi öldü.
Il a saboté un cargo français - 15 morts.
Fransızca çalışıyordum.
Ok, j'ai travaillé mon français.
Bu ciltte kullanılan Fransız lehçesini tanımlıyordum.
J'identifais juste le dialecte français utilisé dans ce volume.
Parasız kalıp, gecelere kadar çalışır, sürekli reddedilirdi. Ve en kötü şey ise Fransız erkekleriydi.
Pas d'argent, des soirées tardives, des rejets constants, et, le pire de tout, les mecs Français.
- Anlayacağım şekilde konuş.
Ce qui veut dire en Français?
- Bak, Fransız, biz hallettik.
- Écoutez, le Français. On gère.
Anlayacağımız şekilde Türkçe anlatır mısınız?
On peut l'avoir en français? Oui.
Tamam, tamam.
En français, d'accord.
"İrtibat" gibi yabancı kökenli kelimeleri sevmem.
Je n'aime pas les mots français.
Bir Fransız'a göre epey Yunan adeti biliyor.
Hmm. Pour un français, il s'y connaissait en manière grecque.
Bana orada öğrendiği azıcık Fransızcayı öğretti.
Il m'a appris un peu de français qu'il avait entendu là-bas.
Fransa sunumun bugün mü böceğim?
Ton exposé de français est aujourd'hui?
Michel Foucault, yapısalcı ve post-yapısalcı hareketlerle ilişkilendirilen Fransız bir tarihçi ve filozoftu.
Michel Foucault était un historien et philosophe français, associé aux mouvements structuraliste et post-structuraliste.
1950 ile 1953 yılları arasında Komünist Partiye katıldı.
Il a rejoint le Parti Communiste Français de 1950 à 1953.
Fransa Vatanseverlerle 1778 yılında müttefikti, malzeme sağlıyorlardı ve anlaşılan, şeytan çıkarma aletleride sağlamışlar.
Les français se sont alliés aux patriotes en 1778, fournissant des munitions, et, apparemment, des objets pour l'exorcisme des démons.
Ve ayrıca konuştuğu dil Fransızca.
Et elle parle français.
Ama annem Fransızca bilmiyor ki.
Elle ne parle pas Français.
- Üzgünüm ama bu kesinlikle Fransızca.
- Désolé, mais c'est bien du Français.
Fransızca konuşup konuşmaması hiç önemli değil.
Je me fous pas mal qu'elle parle Français ou pas.
O Fransızca bilmez Harris.
Elle parlait Français, Harris.