Futur traduction Français
10,736 traduction parallèle
Geleceğe gitmek için altın bileti kazandım.
J'ai gagné le billet en or vers le futur.
Ailem geleceğe gitmezse Erica torununu göremez.
Ma famille va dans le futur, ou Eric ne rencontrera jamais son petit-enfant.
Gelecek gibi görünüyor.
Ça ressemble vraiment au futur.
Erica ile birlikte gelecekte.
Il est dans le futur, avec Erica.
En önemli bilim adamım. Makine gücünü arttıracak ve borular üzerinden çalıştıracak. Böylelikle bunlardan birini takan herkesi geleceğe gönderebileceksin.
La machine va amplifier tes pouvoirs et le faire passer dans les conduits, pour te permettre d'envoyer tous ceux qui portent l'une de ces montres dans le futur en un instant.
Bu gelecekteki ilk şehir Tommy.
C'est la première ville du futur, Tommy.
Hiro Nakamura günümüz ve gelecek arasında bir zaman köprüsü yarattı.
Hiro a créé un pont dans l'espace-temps entre le présent et le futur.
Makine gücünü artıracak. Bunları takan herkesi anında geleceğe gönderebilmeni sağlayacak.
La machine amplifiera ton pouvoir, et enverra ceux qui portent ça dans le futur en un instant.
Onu gelecekten tek bir sebep için getirdim. Evernow'u onarmak.
Je l'ai ramené du futur pour une raison, qu'il répare "Evernow".
Ailemin geleceğiyle ilgili bazı sözler verdin. Ama sözünü tutmak yerine ailemi harcamaya çalıştın. Onları koz olarak kullandın.
Tu as fait des promesses à propos du futur de ma famile, mais au lieu de ça, tu as traité ma famille comme s'ils étaient sacrifiables, tu les as utilisés comme moyen de pression.
Geleceğe 3 kişilik bilet istiyorum.
Je veux trois ticket aller pour ton futur utopique.
Bu sana saçma gelebilir ama arkadaşımı gelecekte bulmama yardım etmesi için uzay ve zamanın efendisini arıyorum.
Ça peut sembler fou, mais je cherche le maître du temps et de l'espace pour m'aider à trouver un ami dans le futur.
- Gelecekteyiz.
- Le futur.
Mükemmel gelecek.
Un futur parfait.
Geleceğe hoş geldiniz.
Bienvenue dans le futur.
Zamanı geçmiş ve gelecek arasındaki düz bir çizgi gibi algılarız hep.
Ils nous ont forcé à percevoir le temps comme une ligne droite, avec un passé et un futur, mais en réalité, le temps...
İçinde bulunduğumuz gelecek sadece H.E.L.E yaşandığı için var.
Le futur dans lequel nous sommes existe uniquement car le H.E.L.E est arrivé.
HSX insanlığın geleceğidir.
HSX, le futur!
Bay ve Bayan Vincent Korsak'a!
Voici le futur. Monsieur et Madame Vincent Korsak.
Bu karar LAPD'nin geleceği için neyi ifade edeceğini görmek ilginç olacak.
Il sera très intéressant de voir ce que ce verdict signifiera pour le futur du LAPD.
Ve burada bir gelecek gördüm.
Et j'ai vu un futur ici.
Müzakere edilebilecek bir gelecek.
Un futur qui pourrait être négocié.
Burada kat ettiğimiz mükemmel yola insanlık için daha iyi bir gelecek uğruna kendi ellerimiz ve kalplerimizle kol kola yaptığımız çalışmalara.
Pour les progrès incroyables que nous avons fait ici... Ici! ... réalisés de nos propres mains et coeurs, travaillant côte à côte en quête d'un meilleur futur pour les Humains.
Ama öncelikle... geleceğimize küçük bir bakışla hepimize ilham verecek şeye bakalım.
Mais d'abord... un bref aperçu de notre futur. Quelque chose qui nous inspire tous.
Geçmişin, şimdinin ve geleceğin buluştuğu yer.
C'est ici que passé, présent et futur se rencontrent.
Dört Kara'daki her ırk için bir gelecek oluşabilsin!
Pour que chaque race dans les Quatre Terres puisse avoir un futur à appeler le sien!
Gelecektesin.
Tu es dans le futur.
Geleceğini düşünmelisin.
Tu devrais penser à ton futur.
- Gel tatlım, geleceğin seni bekliyor.
Venez, ma chère. Votre futur vous attend.
Gelecek çocuklarıma ait ve de gelecek geldi.
Le futur appartient à mes enfants. Et ce futur est ici.
Toplanın muhteşem, adi yaratıklar bu elimde tuttuğum şeyle gözünüzü gönlünüzü doyurun hareketin geleceğine bakın, uçan kaykay.
Rassemblez-vous tous, admirez ce que j'ai dans les mains : le futur du mouvement...
İşte geleceğin hareketi!
Le futur du mouvement, c'est maintenant!
Doğmamış bebeğime nasıl dayak atılacağını öğretiyorum.
Je montre à mon futur bébé comment botter un cul.
Bu oyunun nasıl sonuçlanacağını öğrenene kadar oyuncularının bana kendini göstermelerini istiyorum Bir gün dostum demek isteyebileceğim kişileri de kendime düşman etmemiş olurum.
J'ignore l'issue de ce jeu, donc je choisis d'attendre que les joueurs se revelent de peur de traiter d'ennemi un futur ami potentiel.
Seni ne derece alakadar eder bilmem ama bir gün gelip çatacak. Bugün dost olsak da maalesef bir gün benim sonumu getirmekten başka seçeneğin olmayacak.
Quel que soit votre degre d'inquietude quant a un futur affrontement... quant au fait que malgre notre amitie, un jour, vous causeriez ma perte,
Sadece sana şunu söylemek istedim... Eğer ilginç bir hayat yaşama şansının olmasını istiyorsan bu kasabadan ayrılman gerekiyor.
Je voulais juste te dire... il faut que tu foutes le camp de cette ville si tu veux avoir une chance d'avoir une vie intéressante dans le futur.
Ama dediğim gibi ben de engellemedim.
Mais je ne me suis pas mis en travers du chemin. Futur associé?
Geleceğinin şüpheli olduğuna inanıyorum.
Eh bien, je crois que son futur... est incertain.
Claire, bu bey Britanya'nın gelecekteki kralı Ekselansları Prens Charles Edward Stuart.
Claire, voici son altesse royale, le prince Charles Edouard Stuart, futur roi de Grande-Bretagne.
Size yardım edeceğim çünkü sizler çocuklarımsınız ve geleceğinizi düşünmem lazım.
Je vais vous aider parce que vous êtes mes enfants et il faut que je pense à votre futur.
Gelecekte bunun gibi birçok etkinlik düzenleyeceğim artık yeni yaşam tarzımdan dolayı.
Je vais avoir plein de fonctions de ce genre dans le futur, vous savez, avec mon nouveau style de vie. ( glousse )
Şimdi kabul edelim, eğer onu seninle uzun bir gelecek veya benimle kısa bir hayat arasında seçim yapmaya zorlarsak ikinci seçeneği düşünmesinin ufak bir ihtimali bile yok.
On doit se rendre à l'évidence que si elle doit choisir entre un long futur avec toi et un court avec moi... il n'y a aucune chance qu'elle pense à la seconde option.
Ben kendi geleceğimi güvene almak için buradayım.
Je suis ici pour assurer mon futur.
Nassau'ya varışımız olarak belirlenen tarih, kabaca 2 hafta sonrasına ve o gün geldiğinde adanın önümüzdeki onlarca yıl süresince geleceğini belirleyecek karar saatler içerisinde verilecek.
Nous connaissons la date de notre arrivée à Nassau, Approximativement dans deux semaines, et quand nous arriverons, des décisions seront faites qui détermineront le futur de l'île pour les années à venir.
Bugün daha fazla kan dökülmesini arzu eden içindeki bu köpüren şeyle mücadele edeceğim. Geleceklerini gözeterek zor şeyi yaparak hepimizin istediği netice için onlara hizmet edeceğim.
Donc je vais combattre cette chose qui grandit en moi avide de voir plus de sang répandu aujourd'hui, et je vais les servir en gardant leur futur et en faisant ce qui est difficile pour mener au résultat désiré par nous tous.
Her adamın arkamızda olması gereken bir savaşa girmek üzereyiz. Arkamızda olmayan her adam bizi mahvedebilir.
Lors du futur combat, nous devrons tous être unis car le moindre opposant pourrait causer notre perte.
Kızımın geleceği senin yüzünden tehlikede.
Le futur de ma fille est en danger à cause de vous.
Geleceğin CEO'su sen üniversiteye gideceksin.
Futur président, mais tu iras à l'université.
Trajedi zihnimize şekil verir fakat geleceğimize şekil vermez.
Une tragédie peut influencer notre esprit, mais ne doit pas influencer notre futur.
Ancak tuhafsınız aynı Geleceğe Dönüşteki Doc Brown gibi.
Mais vous êtes un tordu, comme Doc Brown dans Retour vers le futur.
Tüm bunların benim fikrim olduğunu biliyorum.
Je sais que tout ceci était mon idée, changer le futur, arrêter la rébellion...