Fışt traduction Français
6,088 traduction parallèle
Bir kar fırtınası taburumuzun yarısını Alman safında tutsak bırakmıştı.
Derrière les lignes Allemandes c'était le chaos.
Selam fıstık!
Hé, bombasse!
- Fıstık gibisin yeminle.
Je dis juste que tu es très belle.
Rus fıstıkları yalnız bırakmayacaksan bu jeti uçurmayı öğren.
Touche pas aux poupées russes. Concentre-toi sur l'avion.
Jöleli ve fıstık ezmeli.
confiture et beurre.
Daha bakma fırsatı bulamamıştım.
Pas eu le temps de regarder.
Dostlar yattığım fıstıklardan önce gelir.
Compadres avant que je dorme avec ta madre.
Birinci sınıf bölümü kapanmıştır.
La cabine classe affaires est maintenant fermée.
Tekrar ediyorum, birinci sınıf bölümü herkese kapanmıştır.
Je répète, la cabine classe affaires est fermée à tous.
Diğer fıstıklar gelme zahmetine neden katlanacaklar bilmiyorum bile.
Je ne sais même pas pourquoi ces autres poussins vont oser se montrer.
Dylan fırsatları değendirip kendi cebinden dünyayı dolaşmış ve rahat bir yaşam tarzı yaşamıştır ancak bu konudan Conrad'ın bihaberdi.
Dylan avait pu parcourir le monde en s'offrant un train de vie confortable. Un concept étranger à Conrad.
Harry, fıstık ezmene hiç dokunmamışsın.
Harry, tu n'as pas mangé ton beurre d'arachide.
Harry genç iken, fıstık ezmesini çok severdi.
Quand Harry était jeune, il adorait le beurre d'arachide.
Hey! Siz hiç huni ve fıstık oynadınız mı?
On joue à "Noix dans l'entonnoir"?
Sonra fıstığı da bu şekilde burnunuzun üzerine koyuyorsunuz ve hazır olduğunuzda da...
D'accord? Ensuite, on met une noix sur son nez et quand on est prêt...
Huniye en çok fıstığı sokan kazanıyor.
Celui qui attrape le plus de noix gagne.
- Fıstığın kokusu kamışımı soğutuyor.
L'odeur des noix me donne froid au zizi.
Huni ve fıstık oyunumuzdan hemen sonra.
Dès qu'on aura fini notre partie de "Noix dans l'entonnoir".
Şu iki fıstığa bak.
Regardez-moi ces belles gazelles. Wow!
Al bakalım. Fıstık ezmeli ve muzlu sandviç yaptım.
Tiens, je t'ai fait un sandwich beurre de cacahuètes et banane.
Fırıncının karısı kuleden tüydüğü zaman balonun ikinci gecesi Sindirella prensten bir kez daha kaçtığında ortalık iyice karışmıştı.
Tandis que la femme du Boulanger déguerpissait, le deuxième soir des festivités sombra dans le chaos quand Cendrillon, une nouvelle fois, échappa au Prince.
Şafak söktüğünde fırıncı ve karısının cadının lanetini yok etmek için bir günü kalmıştı.
À l'aube, le Boulanger et sa femme n'avaient plus qu'une journée pour lever le son'.
22 lik, fıstık. - Kıskandın mı?
Vingt-deux, super chaud.
Senin alerjin... yer fıstığına.
Vous souffrez d'une allergie mineure aux arachides.
O fıstığı hatırladın mı?
- Tu te souviens de cette fille? - Tu rigoles? Pas du tout.
Daha önce F serisiyle çalıştın mı?
Vous connaissez un peu la série F?
Bütün F serileriyle çalıştım, efendim.
J'ai travaillé sur tous les modèles F.
Evet. Babam beşinci sınıf mezuniyetimde benimle kadeh kaldırmıştı.
Oui. tu sais que mon père a fait un toast pour mon diplôme de 5ème,
- Fıstık ezmesi aldın mı?
- Tu as le beurre de cacahuètes? - Oui.
Kampüsümüze geldiniz sarhoş oldunuz okul üyelerine hakaret ettiniz dersinize bir aylık ara vermeye kalkıştınız ve sınıf mevcudunuz aynı bir güzellik yarışmasına benziyor.
Vous êtes arrivé sur ce campus, vous vous êtes saoulé, avez insulté des membres de la faculté, vous avez tenté de démobiliser votre classe durant un mois, cette classe qui ressemble plus à un concours de beauté,
Gözümde dev fıçılar içinde karıştırılan sütler canlanıyor.
J'imagine que c'est dans ces grandes cuves, tout mélangé ensemble.
Tüm konukları evden atmıştın ve eşyaları da pencereden fırlatmıştın.
T'as fichu tous les invités dehors. T'as jeté tous les meubles par la fenêtre.
"İdare eder mi?" Tatlım burada A kalite bir fıstık duruyor.
"Ca va"? Chérie, c'est un morceau de premier choix.
Uçaktayken fıstık yiyeceğimize inanıyorum.
Je le croirai quand on mangera des noix dans l'avion.
Çok çalıştık. Bu bizim için bir fırsat..
Et on s'est entraînés comme des fous.
R.A.F.de ( Kraliyet Hava Kuvvetleri ) kan kokusu almıştır.
La R.A.F. sent aussi le sapin.
Sizin yerinize geçecek kimsenin tavuğuna kışt demeyecek yüzsüz bir bir fırsatçı olacak.
Votre remplaçant sera un opportuniste anonyme qui ne fera pas peur à une mouche.
Brad evsiz kalmamak için derin düşüncelere mi dalmıştır şimdi?
Il se demande comment ne pas devenir S. D. F.?
Fıstık ezmelilerden de varmış bugün.
Ils ont un moka au beurre de cacahuète fondu aujourd'hui.
O lanet olası bir yer fıstığı ezmesi ve kıskanıyor.
Il est putain de jaloux.
Yok, hep istemişimdir de hiç fırsatım olmamıştı.
Non, j'ai toujours voulu l'être. J'avais jamais eu le temps.
Nerdeyse varmıştım oraya, sonra üzerime fırladı.
J'étais presque en haut et ça m'a attaquée.
Fırtına Burnu kuşatma altındayken ve ben açlıktan ölürken Stannis kitaplardan çorba yapmıştı.
Pendant le siège d'Accalmie et que nous mourions de faim, Stannis m'a préparé de la soupe en faisant bouillir des livres.
Bu tarz fırsatları görmeye kendini alıştırırsan belki kendi ayakların üzerinde durup benim için çalışmaya başlayabilirsin.
Si tu peux t'habituer à... porter attention à ce genre de détails, tu pourras cesser de travailler à quatre pattes et commencer à travailler pour moi.
Kim bu fıstık?
Qui est cette pouliche?
Hatırla bir keresinde su o kadar sert fışkırmıştı ki Ray Jennings'i sokağın karşısına fırlatmıştı.
Tu te rappelles de la fois où le jet d'eau est sorti si fort, qu'il a envoyé Ray Jennings de l'autre côté de la rue?
Cadılar Bayramı'nı eski "fıstık" stili ile yakıp geçmişsin!
Tu maitrises le vieux style "cacahuètes".
- Neyli sandviç? - Yer fıstığı ezmesi ve reçelli.
Quelle sorte de sandwich...
Ben de Tom Cruise'la Tropik Fırtına filminde çalıştım.
J'ai travaillé avec Tom Cruise dans Tonnerre Sous Les Tropiques.
Öyle düşünmemin başka bir nedeni de bu. "Çıtır Fındıklı Mısır Gevreği" ni bu yüzden yaptım biliyor musun? Ama o kahve yapmıştı.
J'ai fait une pub pour les céréales Crunchy Nut et lui pour du café.
-... yılbaşındaki Mila Kunis'e benzeyen fıstığa ne oldu?
... puis, ce sosie de Mila Kunis, au Nouvel An?