English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ G ] / Gelenek

Gelenek traduction Français

991 traduction parallèle
Böyle şeyler için süregelen bir gelenek vardır.
Il y a une tradition dans ce genre de choses.
Parkta uzun yürüyüşlere çıktığımızdan bahsediyor olabilir. - Bir çeşit gelenek.
Il a dû parler de nos promenades dans le parc, une habitude.
Gelini tanımak gelenek sayılır, değil mi?
En général, on connaît la mariée!
Başka bir gelenek Bayan Dillard.Zette istedikleri zaman gelebileceklerini söyleyin.
C'est encore une coutume. A n'importe quelle heure.
Saçma bir gelenek ki biz Güneyliler bunu kahramanlık olarak görüyoruz.
Une coutume stupide des Sudistes.
Kirby'ler 9000 yıldır bankacı... bu gelenek bozulamaz.
Les Kirby sont banquiers depuis 9 000 ans, on ne peut interrompre la lignée!
Gelenek hukukuna göre öyle yani. Ama ben bunu ölümler, vasiyetler, doğumlar ve çocuklar için diyorum.
Ça ne joue pas un grand rôle... mais en cas de décès, de testament, de naissances...
Yasal olmasa bile gelenek hukukuna göre evliyiz.
Nous sommes mariés, même si ce n'est pas légal.
Gelenek hukukuna göre bir ilişkiniz olduğunu reddetmiyorum.
Un rapport de droit commun.
Larry, Talbot erkekleri arasında bir gelenek oluştu.
Larry, voilà que s'est établie une tradition pour les fils Talbot.
Onun kupayı kazanması gelenek oldu gülleri de onun için çok önemlidir.
Remporter ce prix est, pour elle, une tradition... et ses roses comptent tant pour elle.
Binlerce yıllık gelenek kalplerini yaktı ve bu Özgürlüğün Ateşi kalplerine gizli bir kardeşlikle kazındı. İntikamın gizli ordusu, Nazi işgalcilerinden kurtulmaya yemin ettiler.
Une tradition flamboyante les anime, et ce Feu de la Liberté a gravé en eux l'esprit de la fraternité et de la vengeance.
- Bu berbat bir gelenek.
Une insulte à la tradition.
Birinin başlattığı bir gelenek işte. Böyle çok şey var. Mezun olurken ben de beyaz elbise giyecek miyim?
C'est une coutume, tout simplement.
Bu açık, bayım. Tabii Apache Kalesi'nde ikinci sınıf teğmenlere ulaşım sağlayıp birinci sınıf subayları yürümeye bırakmak gelenek değilse.
C'est évident... à moins que Fort Apache transporte les sous-lieutenants et laisse leur chef aller à pied.
Aynı burası gibi. Bu bankada gelenek kokusundan durulmuyor.
Ici, ça pue la tradition!
Burada bir gelenek var. Bir insan cezası tamamlandıktan sonra majestelerinin konuğudur ve geçmişi hakkında asla soru sorulmaz. Bir kez daha suç işlerse tabii Tanrısına kavuşur.
Il est d'usage ici qu'une fois sa peine purgée, on n'enquête pas sur les antécédents d'un homme à moins qu'il n'enfreigne à nouveau la loi.
Bir zamanlar, uzak bir ülkede, aşk ve gelenek açısından huzur dolu, başarılı ve küçük bir krallık varmış.
Il était une fois, dans un pays lointain, un minuscule royaume. Paisible, prospère, et riche en légendes et traditions.
Düğün törenleri için yerel bir gelenek.
C'est une coutume locale.
Amerikalılar için bu çok garip gelebilir ama bu, burada eski bir gelenek ve inan bana iyi bir gelenektir.
Ce doit être étrange, pour un Américain... mais c'est une tradition, ici. Et, croyez-moi, c'est une bonne tradition.
Bay Cohan'la başlayan gelenek...
Initiée par M. Cohan
Tehditlerle sindirildiğinizi biliyorum, ama bu ülkede bir gelenek var, o da baskıya karşı mücadele etmek.
On vous brime, on vous maltraite, mais si puissants que soient vos tyrans, vous avez les moyens de riposter.
Mmm. Hala en iyi gelenek.
Quelle jolie tradition...
Zaten çok salakça bir gelenek.
C'est une coutume très idiote, en tout cas.
Bu gelenek bizim İsveç'te de var.
Nous avons aussi cette coutume en Suède.
Aralarında bir gelenek vardı. Her Temmuz, hava sıcaklığı dayanılmaz olduğunda kadınlarını ve çocuklarını uzağa gönderirlerdi. Nehrin karşısındaki dağlara ya da, eğer mali güçleri yeterse, deniz kıyısına.
Selon un usage établi... en juillet, quand la chaleur moite devenait intolérable... femmes et enfants partaient... à la montagne... ou bien au bord de la mer.
Gelenek gibi bir şey bu.
C'est une sorte de tradition.
Her zaman tehlikeli bir gelenek olduğunu düşünmüşümdür, efendim.
Dangereuse manie, croyez-moi.
Hangi kadınların daha Avrupalı durduğunu bana söyleyecek ve onlara Avrupa gelenek ve görgülerini öğreteceksin.
A femmes sélectionnées... tu apprendras usages d'Europe.
Eski bir gelenek.
Coutume ancienne.
Bence bu bir gelenek. Her bir düğme, 13 farklı eyaleti simgeliyor.
Chaque bouton représente l'un des 13 premiers Etats.
Üzerinde yatın adı yazılı denizci şapkası giymek, gelenek değil mi?
Et la casquette avec le nom du yacht?
Yüce Valim... Kudüs'te bir gelenek vardır, bayram vakti... mahkumlardan biri serbest bırakılmalıdır.
Messire gouverneur, il existe à Jérusalem une coutume selon laquelle, en cette période de fête, on rend sa liberté à un condamné.
Bazı cahil 19.yy gelenek düşmanları kendilerine... nasıl desem - 17.yy sanat eserlerini... kendi zırvalarıyla değiştirmeyi görev edinmişlerdir... bu pisl-affedersiniz - bu saçma ve tiksindirici av ve sevinç sahneleriyle hem de.
Quelque iconoclaste ignare du XIXe siècle, peut-être pour... embellir sa demeure, a décidé de faire peindre sur des décorations du XVIIe... ces... Pardonnez-moi... ces horribles croûtes représentant des scènes de chasse.
Elinde bir tür giriş kodu var. Lehçe. Buna "sözlü gelenek" diyor.
Il a des espèces de mots de passe des dialectes, il appelle ça la tradition orale!
Bu bir gelenek.
C'est la coutume.
Evet doğru kışlaya, en iyi askeri gelenek.
Nous rentrons à la caserne... suivant la tradition des militaires.
Çocukken buna ilk tepkim... hayaletler gibi yararsız ve gelenek dışı bir şey seçmek oldu.
L'inutile, le non-conforme m'ont donc vite attiré! Exemple, les fantômes.
gelenek demek bir jest içindeki büyüklük.
La tradition, c'est la grandeur qui peut s'exprimer en un geste.
Araçlar gelenek, disiplin ve kurallar olmalı
Tradition, discipline et code Priment avant tout
Gelenek bozulur!
Cela brisera une tradition!
Benim şimdi icat ettiğim çok eski bir gelenek.
Une vieille coutume que j'ai inventée... à l'instant.
Irkınızın gelenek ve tarihi tutsaklığa karşı ilginç bir nefret sergiliyor.
Votre histoire et vos traditions montrent que vous avez horreur de la captivité.
Tuhaf bir gelenek, fakat bunu yerine getirmemek, getirmekten daha onurlu.
Voilà une étrange coutume, à laquelle il vaut mieux déroger.
Yağmurlu havalarda, grand dükün paralı askerlerini ahmakça sarayın içinde çalıştırması bir gelenek olmuştu.
Par mauvais temps, le grand-duc faisait manoeuvrer ses troupes hessoises dans l'enceinte du palais.
Ve sanırım dilersen buna gelenek de diyebilirsin.
Il s'agit d'hérédité, de fidélité, d'habitude, si vous voulez.
- Güzel gelenek.
- Jolie coutume.
Nedir bu, bir tür yerel gelenek mi?
Est-ce une coutume tribale?
Bir gelenek var.
Il y a des traditions.
- Bu bir gelenek.
Ici c'est la coutume.
Neredeyse bir gelenek de diyebiliriz.
Presque une tradition, en fait, dans la famille de César, ils veulent tous s'assassiner entre eux.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]