Grave traduction Français
22,389 traduction parallèle
Ne kadar kötü görünsede daha da kötüleşebilir.
Aussi grave que cela paraisse, ça peut être pire.
Buraya gelmen gerektiğini düşünüyorum.
Ils lui mettent grave la pression pendant l'interrogatoire.
Sen haşin bir yüzle bakarken onlar cevaplanamayan sorular soruyor.
Vous me regardez d'un air grave et me posez un tas de questions auxquelles je peux pas répondre.
- Ama önceki kadar kötü değildi.
- Quoi? - Oui, mais c'est moins grave.
Önemli değil.
Ce n'est pas grave.
Geleneksel ortamlar sana uymuyor ama önemli değil.
Le système classique ne te convient pas, mais ce n'est pas grave.
- Önemi yok.
- Ce n'est pas grave.
Önemi yok mu?
Ce n'est pas grave?
- Tamam, önemli değil.
- C'est pas grave.
Öyle büyük bir taşkındı ki, nehrin yerini değiştirdi.
Une inondation si grave que le lit du fleuve a changé. Tous les affluents ont été décalés.
Hayır, ama ciddiydim, uyuşturucu meselesi.
Non, mais la came, c'est grave.
Önemli değil. Hoşuma gidiyor.
C'est pas grave.
İtibarınızı cidden zedeleyecek şeyler var.
Il semble y avoir grave atteinte à la réputation.
Oldukça kötü bir şey olmalı.
Ça doit être plutôt grave, en tout cas.
Ya da sesim kalınlaşacak.
Ma voix pourrait être plus grave.
- Ne kadar kötü?
- C'était grave?
Düşük bir hımm.
Un chant grave.
Bu işin şakası yok.
C'est grave.
Çok da önemli bir şey değil ayrıca.
Et c'est pas très grave.
Sorun değil.
Ce n'est pas grave.
Sorun değil.
C'est pas grave.
Pekala. Yok, sorun değil.
Non, c'est pas grave.
İlgilenmiyorsun, sorun değil.
Tu n'es pas intéressée. Pas grave.
Büyük bir finans şirketine vekaleten başkanlık eden biri bile ciddi bir trafik kazasının sonuçlarını göz ardı edemez.
Même le dirigeant intérimaire d'une grande société de Wall Street ne peut pas nier les conséquences d'un grave accident de voiture.
- Sorun değil.
- C'est pas grave.
Evet, neyse, sevmiyorsan sorun yok.
C'est pas grave si tu n'aimes pas ça.
Neyse, boş ver, önemli değil.
Comme tu veux, c'est pas grave.
Her neyse.
C'est pas grave.
- Tamam. Anlıyorum.
- C'est pas grave.
O dili okuyamıyorum.
Je ne peux pas lire le langage. Ce n'est pas grave.
Bir tane maçı kaçırırsan ölmezsin ya.
Si tu rates un match sur 121 c'est pas bien grave.
İşini bıraksan ailen seni sevmeyi bırakır mı sence?
Mais ce n'est pas grave de vous laisser tomber? Pensez-vous que votre famille ne vous aimerait plus si vous démissionniez?
Ama William gözaltındayken kesin bir tehlike içindesiniz.
Mais avec William en état d'arrestation, vous êtes en grave danger.
Kötü ebeveynlikten daha büyük suç yoktur.
Il n'y a pas de crime plus grave que d'être un parent à moitié.
Sorun değil anne.
C'est pas grave Maman.
Şöhretine ciddi anlamda zarar verebilecek bir şeye bakıyorsun.
C'est une grave atteinte à la réputation.
O kadar da önemli değil, John.
Oh non, c'est pas grave John.
Ciddi bir şey mi?
Quelque chose de grave?
Sandığın kadar kötü değil, tamam mı?
Ce n'est pas si grave que ça.
Tanrım, hastalığı ciddi, değil mi?
Mon Dieu, c'est grave?
Hayır, çok konuşur ve beysbol oynarlar ve hep... "Hiç zenci değilim yaa!" havasındadırlar,
Ils parlent beaucoup, jouent au base-ball et répètent : "Je suis grave pas noir."
- Her neyse.
- Pas grave.
Çünkü eğer öyleyse bu tarz bir ihlal...
Si c'est le cas, c'est une grave atteinte...
Başkan'ın yaraları düşündüğümüz kadar ağırsa bunun gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel.
C'est très probable, si l'état du président est aussi grave qu'on l'imagine.
Durum ciddi efendim.
C'est grave, madame.
Böbrek kanseri gibi bir şey.
C'était grave...
- Sorun değil bak.
- C'est pas grave.
Ben özür dilerim.
Non, c'est pas grave. Je suis désolé.
- Oldukça ciddi bir mesele.
C'est très grave.
- Sorun değil.
- Pas grave.
Ne kadar ciddi?
C'est grave?