Grenade traduction Français
1,295 traduction parallèle
El bombası....
- Quoi? La grenade...
Böylece ben... Yakınına gittim ve penceresinden bir el bombası salladım.
Alors... j'ai balancé une grenade par sa fenêtre.
Onu daha önce tanımalıydın, silahının dürbünüyle görmüştün.
Il vous serait peut-être plus familier au travers du viseur d'un lance-grenade.
Zukhov onu.... az önce el bombasıyla halletti.
Zukhovl'a tué avec une grenade.
Eğer onu kullanırsam belki de bir ışık bombası veya başka bir şey yapabilirim diye düşündüm.
Si je peux capter la source de lumière je pourrais fabriquer une sorte de grenade qui produirait un flash de lumière UV.
Bomba geliyor.
Une grenade!
El bombasını alıp ona fırlattım ve onu havaya uçurdum.
J'ai pris ma grenade et... je l'ai jetée et il a sauté avec.
Ama onun üzüm gibi dudakları, kuru üzüm gibi de gözleri var... ve nar taneli dişleri ve Kashmir elması gibi yanakları var.
"Elle a des lèvres comme des raisins, Raisins secs pour yeux..." Et la grenade sème pour des dents Et joues comme pommes de Cachemire!
Birinin sahile ilk çıkması... veya el bombasına atlaması veya düşman ateşini başka yere çevirmesi... sayesinde topçu birlikleri koordinat belirlerler.
Quelqu'un doit être le premier à rejoindre la plage... à sauter sur une grenade ou à traverser la ligne ennemie... afin que les autres puissent passer.
El bombasının atıldığı kamyonda görülmüş.
Il a ete vu dans le vehicule d'ou a ete lancee la grenade.
- El bombası.
- Une grenade.
El bombası.
- Grenade. - Une grenade.
Buna nar da dahil.
"Ni fruits ni légumes". Évidemment, cela inclut cette grenade.
Artık bir nar tanesi yediğimde bana iki şey anımsatıyor :
À présent, lorsque je mange une graine de grenade, ça m'apporte deux choses :
Bir elbombası gerekli.
J'ai besoin d'une grenade!
Kurşun, çivi bombalı adamı omzundan vurdu.
Mon tir a touché le type à la grenade à l'épaule.
Sonra yeni yakılmış ikinci bir tane çıktı.
Ensuite, un autre préparait une grenade.
Sadece bir adet bayıtıcı bonbamız var bu yüzden onu gerçekten gerektiği yerde kullanın.
Une seule grenade incapacitante par personne... à n'utiliser qu'en cas d'absolue nécessité.
"Kesshi" diye bağırdığımızda "Kanto" diye cevap gelmezse el bombasını ilk atan hayatta kalırdı.
Si on criait "Kesshi" et qu'ils ne répondaient pas "Kanto", le premier à jeter la grenade serait celui qui vivrait.
Lütfen el bombamı atmama izin ver.
Laissez-moi, par pitié, lancer ma grenade.
El bombası atacağım.
Je lance une grenade.
John, bu bir bomba çekiyor ve atıyorsun.
John, cette grenade Tu tires et tu lances
Eğer... Kısacası, bombayı at ve çukura atla, anladın mı?
Si tu tu balances la grenade et tu sautes dans le trou, compris?
Yüzü saf kristal gibi, ve dudakları nar gibi kırmızıymış.
Son visage était pur comme le cristal et ses lèvres aussi rouges qu'une grenade.
Bu el bombasından çok daha küçük.
C'est un peu plus petit qu'une grenade.
Bombayı yersin kafana.
Après que ma grenade vous ait bousillée.
Grenada'yı işgalimizle ilgili okuma anlama kompozisyonu. Çok garipti.
"Test de compréhension basé sur l'invasion de la Grenade"
Duran Duran dinlediğim dönemde amcam, Reagan'ın Grenada'ya gönderdiği askerlerden biriydi.
À l'époque où j'écoutais Duran Duran, mon oncle faisait partie des marines envoyés à Grenade.
Koyu nar rengi bu oda için yanlış seçim.
La couleur "Brume de Grenade" ne convient pas à cette chambre.
Pembe. "Nar"'ı telafuz etmekte sorunun yok.
Violet. Pourtant tu arrives bien à prononcer "Brume de Grenade".
Onu kurtardık.
A la grenade? Hé.
sersemletici bombalar üç saniye gecikme ile açık
La grenade paralysante est réglée sur 3 secondes.
El bombası.
Une grenade.
- Elinde de el bombasıyla.
- Même avec une grenade en main.
Özel içki fabrikamdan nar likörü alın ve benimle ilgili güzel anılardan bahsetmeye başlayın.
Un peu de schnaps de grenade fait maison... à la mémoire de ce bon vieux Bender.
Hepinizin bir tüfeği ve beyaz fosforlu el bombası var.
Vous avez une mitraillette, une arme de poing et une grenade au phosphore.
Armut şeklinde bir şey görürsen, telsiz ile haber ver.
Si les choses tournent mal, lancez votre grenade et contactez les autres.
Arkasında fosforlu el bombası patlamış.
Il a pris une grenade dans le dos.
El bombanı göster, Nunez.
Montre-moi ta grenade, Nunez.
- Pike, el bomban var mı?
- Pike, tu as ta grenade?
Kendall el bombasıyla yandığını söyledi.
Kendall dit qu'il a été carbonisé par une grenade.
El bombası ne oldu?
Et qu'en est-il de la grenade?
Bir tane atıldı ama ona değmedi.
Une grenade a explosé mais pas sur lui.
El bomban nerede?
Où est ta grenade?
Ve ben almadım ama, Mueller'ın hala el bombası var.
Je ne croyais pas à son histoire mais Mueller avait sa grenade.
Onu kim vurduysa önce bir bomba patlattı. Bu nedenle.
Parce que celui qui a tué West a d'abord lancé sa grenade.
- Senin el bomban eksik.
- Il te manque ta grenade.
Kurtul ondan.
Balaise, ta grenade.
Sersemletici bir el bombası iş görecektir.
Grenade paralysante.
El bombası!
Grenade!
Bombayı atıyor ve sonra çukura atlıyorum.
Je lance la grenade et je saute dans le trou.