Göreceğim traduction Français
2,517 traduction parallèle
Nasıl olsa sonra göreceğim onu, yani...
Je vais la... Voir tout à l'heure.
Babamı göreceğim.
Voir mon père.
O bayrağı elinde göreceğim!
Je veux voir un drapeau capturé!
Bu gece uyumaya gittiğimde, badana ile ilgili rüyalar göreceğim.
Quand j'irai au lit ce soir, je rêverai de la peinture.
Yirmi yedi binini göreceğim.
Je suis tes 27 000.
Zoe, bir gün gerçek dünyayı göreceğim konusunda bana söz vermişti.
Zoe m'a promis que je verrais le vrai monde un jour.
Gidip onu göreceğim.
Je vais la voir.
Hemen gidip Jacob'ı göreceğim ve hepinizin benimle gelmesini istiyorum.
Alors, je vais aller voir Jacob. Tout de suite. Etj'aimerais que vous veniez tous avec moi.
Mektuplardan bir şey çıktı mı? Bugün daha sonra Yüzbaşı Stottlemeyer'ı göreceğim.
Je ne suis pas riche.
Ben bundan sonra onu hep göreceğim.
Je la verrai de temps en temps.
Caddenin karşısına geçip... suç mahallini göreceğim hem de başka bir neden olmadan çünkü... İzninizle beyler.
Excusez-moi, messieurs.
Onu tekrar göreceğim, değil mi Leon?
Je vais le revoir, n'est-ce pas, Leon?
Sanırım bundan sonra evde eğitim göreceğim.
Retour à la case "École à domicile".
Onu göreceğim için çok heyecanlıyım.
Je suis tout excité de la voir.
Rengini unutturma bana göreceğim işin kan yerine gözyaşı döktürme bana.
L'acte que j'ai à faire perdrait sa vraie couleur, celle du sang, pour celle des larmes.
Buna layık mısın, göreceğim.
Je devrais peut-être tester le sujet pour voir s'il vaut vraiment le coup.
Güne merhaba diyorum çünkü biliyorum onu yeniden göreceğim.
Je me réjouis de ce jour... Parce que je sais... Que je la reverrai.
Onu yeniden göreceğim.
Que je le reverrai.
Yarın göreceğim zaten.
Allez, c'est pour demain.
Hayır, ama... Ama onu göreceğim.
Non, mais je le verrai.
Ne zaman istersem Jeremy'yi göreceğim, çünkü oynayacağım yeni eğlenceli oyuncaklar var, ayrıca küçük kafanı koparmak için ikinci kez düşünmeyeceğim.
Et je verrais Jeremy quand j'en aurais envie, parce que j'ai de nouveaux jouets, et je n'hésiterai pas à t'arracher la tête.
Ben gidip İçişleri Bakanı'nı göreceğim.
Je vais voir le ministre de l'Intérieur.
Fakat ben sadece gözümün önünde, kendi çocuğumun ölümünü göreceğim.
Je ne vois que le mien devant moi.
Elektroşok tedavisi göreceğim.
Je vais faire des électrochocs.
Her aynaya baktığımda orada seni göreceğim.
Oui, je promets de penser à toi chaque fois que je me verrai dans le miroir.
Kardeşim, sen ve senin yüzün... Seni tekrar göreceğim.
Toi, ma sœur au visage pareil au mien...
20 yaşına geldiğimde, 20 yaşında bir kardeşim olacak ve 40 yaşına geldiğimde, senin 40 yaşındaki halini göreceğim aynada.
Quand j'aurai vingt ans, je te verrai dans mon reflet. Aïe! Et quand j'aurai quarante ans, je te verrai là encore dans ce reflet.
20 yaşımda seni 20 yaşında göreceğim 40 yaşımda ise 40 yaşında...
Quand j'aurai vingt ans, quand j'aurai quarante ans,
Anne, Hwan Oppa'yı göreceğim.
Maman, je vais voir Hwan Oppa.
Oğlumla tanışma fırsatım hiç olmadı, ama onu yakında göreceğim.
Je verrai le petit bientôt.
Seni bir daha ne zaman göreceğim?
Mais je veux te revoir.
- Oğlumu göreceğim.
- Je vais voir mon fils.
MTV evine geldiğinde onlara göstereceği şey ev sinema sistemi olacak. Benim göreceğim şey de Barcalounger olacak.
Quand MTV ira chez lui, il leur montrera son home cinema et tout ce que je verrai, c'est un Barcalounger marron.
En iyi restoranda, kızımı göreceğim aklıma gelmezdi
Acheter ce resto est une bonne idée sinon je ne verrais jamais ma fille.
Seni ne zaman göreceğim?
Quand te reverrais-je?
Böyle bir şeyi göreceğim... hiç aklıma gelmezdi.
Je n'aurais jamais pensé que ça m'arriverait encore.
Ateşli zaman-yolcunu göreceğim ve seni bir bar dolusu ölünün üzerine kaldıracağım.
Je suis ta nana canon qui voyage dans le temps et je relance d'un pub rempli de cadavres.
Onları bir daha ne zaman göreceğim?
Quand les reverrai-je?
En sonunda sıktı ama ancak asla tutmayı başaramadığım onu çok yakın zamanda tekrar göreceğim sözünü verdikten sonra.
Finalement elle l'a fait mais seulement après une promesse, que je n'ai pas été capable de tenir : que, de nouveau, je lui rendrai visite très bientôt.
O bilgileri hemen göreceğim. Peki efendim.
- Montrez-moi ces chiffres.
Bir aşamada ben de göreceğim.
Il faudra que je le voie, un jour.
Çocuklarımın büyüdüklerini göreceğim.
Mais je suis encore debout.
Her neyse, Donsai seni göreceğim.
Enfin, à plus.
Bir gün onu kırıp parçalara ayrılışını göreceğim ve onlardan yıldız yapıp gece gökyüzünde seyredeceğim.
Ça va arriver. Je vais la voir se briser en éclats, former des étoiles dans le ciel de nuit.
Birkaç haftada bir seni göreceğim, tamam mı?
On se voit dans plusieurs semaines, ok?
Çok komik. Buraya bir kız getirmek istediğinde göreceğim seni.
Je m'en rappellerai quand tu voudras amener une copine.
- Ne göreceğim?
- Je verrai quoi?
Gidip Teddy'yi göreceğim.
- Je vais voir Teddy.
Falımda bugün ilginç bir şey göreceğim çıkmıştı, ama o ilginç şeyin falın kendisi olduğunu sanmıştım!
{ \ pos ( 192,210 ) } mais je pensais à l'horoscope lui-même.
Yeğenimi göreceğim.
Je vais rencontrer ma nièce.
Seni her hafta göreceğim.
Je viendrai chaque semaine.