Günlük traduction Français
6,269 traduction parallèle
... tüm bunlar iki günlük gösteri.
La vie est trop courte, pour être vécue
Çiftliği ikinci kez ipoteğe vereceğim sırf günlük ihtiyaçlarımı karşılamak için.
Je vais devoir faire un deuxième emprunt sur ma maison pour payer mes dépenses journalières.
Düzgün bir şekilde düşünmek her daim mümkün olmadığı için Günlük hayatı sürdürmek karışık bir iş haline geliyor.
Maintenir une vie quotidienne devient compliqué quand la pensée organisationnelle est compromise.
Ve ben de, müvekkilimin ilk suçu olmasindan ve halihazirda hapis yatmis olmasindan dolayi, sadece 30 günlük ceza almasini öneriyorum.
Et je suggère que, puisque c'est le premier délit de ma cliente, et qu'elle a déjà fait de la prison, qu'elle ne fasse que 30 jours. - Est ce tout?
Günlük yemek hakkim oldugunu da söylemedin.
Et tu ne m'avais pas dit que j'avais droit à un repas par jour.
Temiz kaçış genelde günlük rutinlerin ve bölgenin bilinmesi anlamına geliyor.
D'habitude, ils connaissent les routines et sont familiers du secteur.
Lily ve Jasmine'e birkaç günlük su bırakmıştım ve neredeyse bir haftadır yokum.
Je leur ai laissé assez d'eau pour quelques jours et je suis parti depuis presque une semaine.
Bir günlük.
Un journal intime.
Günlük ve resmi bulduğum yere koydum.
J'ai remis le journal et le tableau à leur place.
Hatta bu işle ilgilenmek için bir iki günlük izin kullandı.
Il venait de prendre des vacances pour travailler sur cette affaire.
30 günlük.
A conclure d'ici 30 jours.
Günlük yaşam tersine dönecek. Efendiler kölelere hizmet edecek savaşlara ve idamlara müsade edilmeyecek ve hediyeler değiş tokuş edilecek.
Les maîtres serviront les esclaves, aucune guerre ou exécution ne sera autorisée, et des présents seront échangés.
Mikey Muskrat'ın ve.. onun bütün çizgifilm arkadaşlarının günlük yaşantılarını sürdürdüğü yer.
C'est là où Mikey Moustache et tous ses copains vivent leur vie quotidienne.
Bize günlük erzakımızı ver ve bizi kötülüklerden koru.
Donnez nous notre pain quotidien Mais délivre-nous du mal.
Günlük ev işlerini yap.
Fais tes corvées.
11. Adım, Onu tanırken Tanrı ile oluşan günlük bağınız.
La septième étape, une connexion quotidienne avec Dieu, telle que vous la percevez.
Eşini seviyorsun ama sonra şu günlük yaşantıdaki sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor.
Tu aimes ta femme, mais le quotidien fout la merde.
Apple günlük yemeğe bu miktarı ödüyor.
Apple dépense ça chaque jour pour ses fournitures internes.
Bunlar bana zevk veriyor, ama ayrıca günlük hayatta yapabileceğim bir şeyi feda etmemi sağlıyor.
Ces choses nous donnent du plaisir, mais ce sont aussi des sacrifices que l'on peut faire dans la vie quotidienne.
"Günlük Hayatta Matematik"
"Mathématiques dans la vie quotidienne"
Beni 1 günlük bebeğim ve cebimde 18 dolarla terk ettin.
Tu m'as laissée avec un nouveau-né et 18 dollars dans mon jeans.
Bana bu günlük bu kadar "Parkta Şekspir" yeter.
Comme vous voulez. À plus tard.
Günlük güncelleme 93.
Mise à jour 93
Üç günlük "Kesişme" programımın ortasındayım.
Tu n'as même pas dit quelque chose. Je suis au milieu de mon 3ème jour de progression de regard.
Üç günlük taze yiyeceğimiz var.
On a de la nourriture fraîche pour trois jours.
Bu üç günlük müzik ve sanat festivalinin son günü "Yeni Kuruluş Günü" dediğimiz yeni şehrimizin resmi başlangıç günü olacak.
Ce festival musical et artistique de trois jours se terminera par une journée que nous appellerons "La Journée du Nouveau Fondateur", un début officiel pour notre nouvelle ville.
Günlük işlerimizi hallediyor olacağız.
On ira travailler. Nous serons hors de ton chemin.
Sanat öğretmeni, Ana Ortiz lise Garner'ın günlük iş bir olduğunu.
Pendant la journée Garner enseigne l'art, au lycée d'Ana Ortiz.
Çocuk bizim ihanetimizin günlük hatırlatıcısı olacak.
L'enfant sera un rappel quotidien de notre trahison.
Yüksek olasılıkla emniyeti 28 günlük bir soruşturmaya sokmaya can atıyor.
Il y a des chances qu'il demande un audit de 28 jours
Günlük mü tutuyorsun?
Vous écrivez votre journal?
- Günlük tutuyorum.
- Je tiens un journal.
Cinayetlerin olduğu zamanlar için günlük yazdım.
Je l'ai rempli pour tous les meurtres.
Günlük de tutuyor gibi.
Il a tenu un journal aussi il semble.
- Tamam. Günlük nerede?
Où est-il?
Charles, neden Vivian'a 10 günlük hava tahmininden bahsetmiyorsun.
Pourquoi tu ne dis pas à Vivian tout sur la météo à 10 jours?
Bu da, insanların neden günlük şeyleri paranormal olarak yorumladıklarını açıklar.
Voilà pourquoi des gens interprètent des évènements quotidiens comme étant paranormaux.
Maalesef, üç günlük sarhoşluktan yeni çıkıyordum. Ve belki de lastik zinciri kullanmamam gerekiyordu.
Malheureusement, je revenais de 3 jours de piste... et sans doute que je n'aurais pas dû utiliser une chaine pour pneus.
Demek ki bu akşamın peynirli makarnasını yarına atabiliriz bu da panik yapmadan önce fazladan bir günlük yemek demek.
C'est super. On peut décaler les macaronis au fromage de ce soir à demain ce qui nous laisse un jour de répit avant de commencer à paniquer.
Sevgili günlük...
" Cher journal...
Günlük nasıl gidiyor?
Où en est ton journal?
Sevgili günlük, hakkımda bilmen gereken iki şey var.
Cher journal, il y a deux choses que tu devrais savoir sur moi.
Ve bu, sevgili günlük her şeyin içine edişimin hikayesiydi.
Et ça, cher journal, c'est la façon dont j'ai tout foutu en l'air.
Evet, ellerimizi çabuk tutup dışarıyı inşa etmeye başlayarak, bu üç günlük açık hava konserini herkese göstermeye ve yaşatmaya, ve unuttuklarıma bu aptalca şeylere.
Ce n'est pas comme si les gens allaient d'un coup se tenir par la main et s'embrasser, mais on s'est dit, pourquoi ne pas faire une grosse fête de trois jours, divertir tout le monde, et comme ça, ils oublieront leurs idées débiles.
Adam başı üç günlük pişmiş erzak alınacak.
Que chaque homme reçoive trois jours de rations.
Hayır, türbülans, atmosferdeki günlük sıcaklık değişkenlerinin eşitlenmesinden başka bir şey değil.
Non, une turbulence n'est qu'une égalisation des variations des températures journalières dans l'atmosphère.
Bunlar genelde günlük kıyafet olarak sayılmaz.
Ce n'est pas exactement ce que l'on porte chaque jour.
Bu günlük atalarımdan anneme kaldı.
Ce journal s'est transmis de mon ancêtre à ma mère.
Kızım! Sana iki günlük avans veriyorum, sonrasında benimdir.
Je te donne une avance de deux jours, après quoi il sera à moi!
Buradan 2 günlük mesafedeki bir bölgeye hükmediyor.
Il gouverne une région à deux jours d'ici.
Sanırım bu günlük bu kadar yeter.
Nous avons assez avancé aujourd'hui.