Gın traduction Français
507,018 traduction parallèle
Tek ispatladığın evleneceğim kadının beni çılgına çevirdiği.
Tout ce que vous avez prouvé c'est que la femme que je vais épouser me rends dingue.
Hiçbir şey yapmadığın için teşekkürler, şarlatan!
Merci pour rien, charlatan!
Hayatınızı benim yarattığım bir gerçeklikte yaşamak zorunda kalacaksınız.
Vous devrez vivre dans une réalité que j'ai façonné.
Thawne hiç Rip'e ne yaptığını söylemedi mi?
Thawne ne t'a pas dit ce qui est arrivé à Rip?
Dalgagüdücü'nün bir kuantum frekansında yayın yaptığını varsayıyorduk...
On pensait que l'enregistrement du Waverider - utilisait une fréquence quantique...
Öyle yaptığını sanmıyorum.
Il ne l'a pas fait.
Ray'in başka tuhaf şeyler yaptığını görmek zorunda kalmadan gelmelisin.
Rapproche-toi de nous avant que Ray ne refasse des trucs bizarres.
Ama İsa'nın kanı olmadığı için mızrağı yok edemeyiz.
On ne peut plus détruire la Lance sans le sang du Christ.
Delilik bu yaptığınız.
C'est de la folie!
Buraya ilk gelişinizde çok kötü bir şey olmadığı takdirde bizim bile böyle bir şey yapacak kadar aptal olduğumuzu sanmıyorum.
Je n'en reviens pas que même nous ferions quelque chose d'aussi stupide, sauf si quelque chose de terrible s'est passé lors de votre première visite.
Takımın Kader Mızrağı'nı buradan uzaklaştırmalı. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağız.
Vous devez emmener la Lance du Destin loin d'ici.
Evet, Darhk yumuşadığını söylemişti.
Darhk a dit que tu t'étais ramolli.
Thawne'ın seni Legion'a aldığı yer burası.
C'est ici que Thawne t'a recruté dans la Légion.
Görünüşe göre 1916'da yarattığınız bozulma sadece başlangıçmış.
La disruption causée en 1916 n'était que le début.
Bunun anlamı... hiçbir şeyin anlamı olmadığı mı?
Est-ce que ça veut dire... que rien n'est censé être?
Bu Tanrı'nın olmadığı anlamına mı gelir?
Qu'il n'y a pas de dieu?
Flynn'in kontrolden çıktığını anlaman gerekiyor.
Il faut que tu comprennes, Flynn est incontrôlable.
Ajan Chirstopher'la yaptığın anlaşmaya uymak istiyorum ve ben onun olduğundan daha iyi bir pozisyondayım.
J'ai pleinement l'intention d'honorer l'accord que tu as avec l'agent Christopher, et je suis en bien meilleur position pour le faire qu'elle ne le sera jamais.
Size karşı oluşturulan vergi kaçakçılığı davasının en önemli delili.
Des preuves essentielles dans l'affaire d'évasion fiscale qu'ils montent contre vous.
Hazine Müsteşarlığının orada... az korunan bir odası var Bay Capone.
Le trésor public garde... ses fichiers dans une pièce peu sécurisée, M. Capone.
Savcılığın beceriksiz avukatları bana karşı topladıkları delilleri bir şekilde kaybetmişler.
L'avocat malhonnête de l'accusation a perdu toutes les preuves qu'ils avaient contre moi.
Elinde delil olmadığı için, saygı değer Yargıç Wilkerson'ın davayı düşürmekten başka şansı yoktu.
Sans aucune preuve, l'honorable juge Wilkerson n'avait pas d'autre choix que de lâcher l'affaire.
Uyandığında uçağın alevler içinde olduğunu görmüş.
Il voit l'avion en feu.
" Tek bildiğim o sırada uçağın yandığıydı,
"Tout ce que je savais, c'était que l'avion était en feu,"
Ness'in nerede yaşadığını nereden biliyordun?
Comment avez-vous su où se terrait Ness?
Kanın aktığı yere dikkat edin.
Ne mettez pas du sang partout.
Sandığın kadar uzun değil.
Pas autant que vous le pensez.
Bizi tanıştırdığın için teşekkürler.
Merci pour les présentations.
Biz nasıl yapıldığını bilmiyoruz.
Nous ne savons pas le faire.
Bunca şeyi, Kanca ile nişanlandığımdan sonra mı hazırladın?
Tu as fait tout ça depuis mes fiançailles avec Crochet?
Daha önce düğün planlaması yapmadığın çok açık.
On voit bien que tu n'as jamais organisé un mariage.
Kötü olmadığını biliyordum.
Je savais qu'il n'était pas mauvais.
Henry, biliyorum son günler çok şey oldu ama lütfen bir şeyleri değiştirmeye çalıştığını söyleme.
Je sais qu'il se passe beaucoup de choses en ce moment, mais dis-moi que tu n'essaies pas de changer les choses.
Regina'nın kasasında yazdığın sayfa.
C'est ce que tu as écrit dans le caveau de Regina.
Isaac, Yazar güçlerimin bana bir şey anlatmaya çalıştığını söylemişti.
Isaac a dit que les pouvoirs de l'Auteur essayent de me dire quelque chose.
Yer belirleme büyüsü hazırlıyordum da elimde şeyden kalmadığını fark edince...
Je voulais faire un sort de localisation mais je n'ai plus d'oeil de...
Pişmanlığın acısını çekecek kadar uzun yaşamayacaksın.
Tu ne seras plus là pour regretter ton erreur.
Aradığını nasıl bulacağını bilmek istiyor musun?
Tu veux savoir comment trouver ce que tu cherches?
Sihrimin beni özel yaptığını söyleyen sen değil miydin?
N'étais-ce pas toi qui m'a dit que la magie me rendait spéciale?
Nasıl oluyor da, kardeşin uğraştığımız düşman değilken bile, hâlâ uğraştığımız düşman olabiliyor?
Comment se fait-il que même quand ta soeur n'est pas la méchante que nous combattons, elle est quand même la méchante que nous combattons?
Bak ben bugün, Gideon'un hayatını nasıl kaçırdığımızı fark ettim.
J'ai réalisé aujourd'hui le temps qu'on a perdu avec Gideon.
Hiç tanımadığın bir doktorla nişanlısın.
- Tu es fiancée à un médecin que tu ne connais même pas.
Babasının Beyaz Saray'da çalıştığını hatırlıyorum.
Son père était assistant à la Maison Blanche. Je me souviens de ça.
Biz nasıl yapıIdığını bilmiyoruz.
On ne sait pas le faire.
- Ve sonra beni aradığında da, üstelik Emel Sayın gibi giyinmişken, üstünde de başkasının kanı varken bana diyorsun ki
- Et là, tu appelles, habillée comme Jackie Kennedy, avec du sang d'un autre sur toi, et malgré tout ça, c'est,
Senin tanıdığın kişi, aşık olduğun kişi, ben değilim.
La personne que tu as connue, dont tu es tombé amoureux, ce n'était pas moi.
Ordu içindeki komünistleri araştırdığı meşhur soruşturmasının tam ortasında.
Il est en plein dans son enquête la plus célèbre, recherchant des rouges dans l'armée.
Wyatt ve Lucy'le olan eğlenceli kısmı kaçırdığın için üzgünüm.
Désolé que tu ne t'amuses pas avec Wyatt et Lucy.
Bir süredir birliklerimizin içerisine komünist casusların sızdığından şüpheleniyordum.
Je suspectais une infiltration communiste dans nos troupes depuis un bon moment.
Kibirlisin ve boş boğazsın ve insanlar yaptığın sahtekarlıkları öğrenecek diye ödün kopuyor. Diğer zorbalar gibi.
Vous êtes arrogant et grande gueule et terrifié que les gens découvrent que vous êtes un escroc, comme tous les tyrans.
Annem onunla Beyaz Saray'da yardımcıyken tanıştığını söylemişti.
Ma mère m'a dit l'avoir rencontré une fois, qu'il était assistant à la Maison Blanche.