Hacer traduction Français
23 traduction parallèle
Maş Hacer ve diğerlerinin çorbasını içmedi.
Elle n'a pas mangé les soupes de Mash Hajer, etc...
Söylediklerine göre Hacer Hanım ve Ceyran Hanım'ın gönderdiği çorbayı içmemiş.
Mais il y a quelque chose. Elle n'a pas mangé les soupes de Mme Hatcher, Mme Terayn...
Ve sonra, Kenny, İbrahim'in karısı ona hiç çocuk doğurmadı. Bir hizmetçisi vardı Mısırlı biriydi, ismi Hacer'di.
La femme d'Abraham n'avait pas eu d'enfant et elle avait une servante égyptienne, Agar.
İbrahim'in bir köle olan Hacer'den İsmail diye bir oğlu vardır.
Abraham a eu un fils, Ismaël, avec Agar, une esclave.
"Cariyen Hacer'in yanına git, ve onunla ilişkiye gir."
"Va avec ta servante, Hagar, et tu auras une relation avec elle".
Dejanos hacer nuestro trabajo y no les vamos a molestar. ( Biz işimizi yapıyoruz, canınızı sıkmak için burda değiliz )! Calmense, ya!
On est venus faire notre travail et on ne va pas vous importuner.
- Ne yapabilirim?
Que puedo hacer?
Hacer Yenge, ben Ayla. Tanımadınız beni?
Tante Hacer, c'est moi Ayla, tu ne m'as pas reconnue?
Sizlerdenim ya Hacer Yenge.
Je suis de la famille, Tante Hacer...
Bulabileceğin en iri yarı kadını bul ve ona şunları söyle : "Buenos dias. Estoy aquí para hacer tu perra."
Estoy aquí para ser tu perra. "
Ne yapacaksın?
Vas a hacer, cabrón?
sabes con quien hablar para hacer eso? "Bu ayarlamaları yapmak için kiminle kunuşacağını biliyor musun?"
"Tu sais à qui t'adresser pour arranger ça?"
Tanrı'nın inayeti Hazreti Hacer'i çölde yalnız bırakmamıştır.
La protection de Dieu n'a point abandonné Agar en plein désert.
Sormanız gereken tek soru bitişiğinizdeki kişinin burada sorduğu sorudur.
La unica pregunta que debes hacer es la pregunta que hizo tu compañera... c'est celle de ta voisine.
Geri kalanlarınızın aksine, bu lanet şeye bayılıyorum.
Y al contrario que ustedes... Mais contrairement à vous... j'adore ça! Yo adoro hacer eso!
Bunu yapabileceğimizi biliyorum.
Yo se que podemos hacer eso.
- Tek yapmamız gereken...
- Todo lo que tenemos que hacer es...
Bunu... bunu yapabiliriz.
Elle a raison! Podemos... podemos hacer eso
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Écoute-moi. No tienes que hacer eso.
Hacer.
Hagar.
İbrahim Hacer'i ve İsmail'i çöle gönderdi.
Abraham envoie Agar et Ismaël dans le désert.
Tamam. Esto es lo que vamos a hacer.
Voilà ce que nous allons faire.
Hacer Sultanı'nın yatağının başında.
Au-dessus du lit du sultan d'Hajar.