Hafif traduction Français
5,207 traduction parallèle
Brian, bu çanta eskiye göre biraz daha hafif gibi sanki.
Dis-moi, ce sac me semble plus léger qu'avant.
Kömürlerin hafif karbon yapısı, ısıyı çok iyi iletemez.
La structure légère en carbone du charbon est un mauvais conducteur de la chaleur.
Burnu doğru hafif bir meyil, koltukta bir öne kayıklık.
La balance au devant et un peu de jeu au siège.
Pamuklu çubuğu oldukça hafif şekilde kullanıyorlarmış.
C'est vraiment plus qu'un doux décolmatage
60'lı yaşlarının başında, kenarları hafif kel ama daha önce hiç evlenmemiş.
les bestioles, il a la soixantaine, un peu dégarni, mais il n'a jamais été marié.
Endişelenme, sadece hafif bir felç.
Ne t'inquiète pas. C'est juste une légère paralysie.
Oldukça hafif.
C'est très léger.
Hafif bir dokunuş işimizi görür.
Tu sais, juste un peu de détergent fera l'affaire.
- Sanırım hafif bir şeyler alacağım.
- Je pense que je vais manger léger.
Benim özel B vitamini ve hafif uyarıcılar bileşimim.
C'est en gros mon propre mélange de vitamines B et un stimulant léger.
Hayır. Hafif demiştiniz.
Vous disiez que c'était doux.
Geriye doğru baktı, hafif bir ses çıkardı. Hemen yüzümü çevirdim ve gözlerimi kapadım.
Il n'y avait pas de cheveux juste là, juste peau, et il a juste regardé en arrière et fait ce petit bruit puis, je viens de regardé loin et je fermais les yeux et je était comme,
Hafif raylı sistemle bağlantılı olarak arazide jeolojik araştırma yapıyorlar.
Ils sont ici pour faire une étude géologique en lien avec le métro léger.
Hiç iyi değil. Geri kalanınız da hafif trafik sıkışıklığı ya da küçük kasırga uyarısı Jared yüzünden buluşmaya geç kalacağımızı düşünmesin.
Vous autres, ne croyez pas qu'on va manquer la rencontre à cause d'un embouteillage, d'un avertissement de tornade mineure, Jared.
Hafif bir şeyler mi okuyorsun?
Une lecture d'été?
- Çetin kelimesi bile yanında hafif kalır.
"Difficile" n'est pas le mot que j'aurais employé.
Yüzsüzden daha hafif bir şey olduğunuz asla söylenemez Bayan Morgan.
On ne vous a jamais dit que vous êtes très audacieuse, Mlle Morgan.
Daha hafif hissediyorum yani.
Je me sens plus légère.
Hafif titreyen dizler.
Les genoux tremblent très peu.
Hafif bir rüzgarın bile seni yere yıkacağını düşünmüştüm.
Je pensais qu'une brise t'aurait foutu le cul par terre.
Karışık demek hafif kalır, kardeşim.
Tendu n'est pas le mot, mon frère.
Bu geceki ilk hafif siklet karşılaşmasında karşınızda yerel favori...
Notre premier combat poids-plume ce soir Comporte une favorite locale...
Hafif bir kalp krizi geçirmiş.
Il aurait fait un malaise cardiaque.
Kullanılan silaha gelince 1982 öncesi yapılmış, standart 20 mermilik şarjörlü tam otomatik olmak üzere modifiye edilmiş eski model bir KG-9 hafif makineli silah olduğunu belirledik.
Au sujet de l'arme, il s'agit d'une vieille mitraillette KG-9, datant d'avant 1982. Modifiée pour être automatique avec un chargeur de 20 munitions.
Darvany Jennings'in yerini bul ve oğluna kimin hafif makineli silah verdiğini öğren.
Retrouvez Darvany Jennings et découvrez qui a donné à son fils une mitraillette.
Ve sol bileğin şu basketbol oynarken incittim dediğin hâlâ iyileşmemiş çünkü parlak kravatın hafif sola kaçmış.
Et ton poignet gauche, que tu prétends avoir foulé en jouant au basket, n'a toujours pas guéri car ta cravate voyante pend un peu vers la gauche.
Yardımcının benim hafif dokunuşuma senin sert sevgini seçtiği için kazandın.
Tu l'as emporté parce que les associés préfèrent ton exigeante affection à mon tact superficiel.
Çok Eksenli Manevra Teçhizatının Vücut Ağırlığı Kontrol Ekipmanı ( 2. Kısım ) Çok eksenli manevraları yüksek hızda yapabilmek için çok eksenli menavra teçhizatı mümkün olan en hafif şekilde imal edilmiştir.
Cet attirail est allégé au maximum pour permettre la tridimensionnalité à grande vitesse.
- Şarkı hafifti, hafif şarkı.
- Je suis un interprète
Evet, tamam, hissettim. Kulaklarımda hafif bir çınlama oluyor. Zaman zaman ayaklarımda uyuşmalar oluyor.
Il y a un léger bourdonnement dans mes oreilles.
- Daha hafif olur, tamam mı?
- Ca sera beaucoup moins lourd, ok,
- Aslında bal rengi. Korneanın kenarında yeşil hafif bir parlama.
- En fait, ils sont marron impérial avec un peu de vert au bord de la cornée.
- Evet. Son bir şey daha Albay Mariga - İkimiz bu anlaşmayı daha hafif bir ceza karşılığında tanıklık etmen için mi yaptık?
Une dernière chose, colonel Mariga... avez-vous un accord pour témoigner en échange d'une sentence plus clémente?
Fark eder mi? Hafif bir ceza ile kurtulabilecekken her şeyi Ava'nın üstüne yıkabilecek misin?
Tu vas mettre ça sur le dos d'Ava quand tu vas t'en sortir avec une petite tape sur les doigts?
Hafif esmer.
Un peu bronzée.
Beyaz yakalı suçlular arasında ufak, hafif rahatsız edici bir ünüm var.
La poisse me poursuit avec des histoires de criminels en col blanc.
Anormal derecede. Bedenleri çok hafif.
Il était particulièrement léger, ce corps de titan.
John, hafif bombayı başlatmışlar.
Ils ont activé une bombe légère.
Cat, hazır yemek yemediği için biraz şüpheli duruyor. O hafif şeyler yer.
J'ai un emballage de fast-food, c'est suspect, Cat n'en mange pas.
Hafif beton, izolasyon gibi ve alçıya da eklenir. Hatta dişmacununda bile olur.
Comme pour du béton léger, de l'isolation, c'est un additif au plâtre et on en trouve même dans le dentifrice.
Hafif boyalı cila muamelesi mi?
Traitement de vernissage?
Görsel maceranı uzatmak için hafif bir uyarıcı ekledim.
J'ai ajouté un stimulant pour prolonger ta quête visionnaire.
Bu göründüğünden daha hafif.
Quelque chose? C'est un euphémisme.
Sadece hafif bir anestezi.
Une petite anesthésie sans danger.
Kasabadaki markete gitmiştik ve şu uzun, iri hafif alık adama rastgeldik.
On était à l'épicerie en ville et on est tombé sur le grand mollasson.
Bu daha hafif ve daha tutarlı.
C'est plus léger, un suivi plus systématique.
Ama senin için planladığım kaderin yanında onlarınki hafif bir uyku gibi kalacak.
Mais à côté du sort que j'ai préparé pour vous, leur souffrance est une gentille sieste.
Hafif tereddüt et tüm vücut darbe almasın, dedim.
J'ai dit, tu sais, avec une légère hésitation, le corps entier n'a pas complètement explosé.
Kolluk kuvvetleri tarafından takip edildiğimi öğrenince hafif endişelenirim.
Parce que ça me rend anxieux quand j'apprends que je suis suivi par le police.
Şişenin neden hafif olduğunu bilmiyorum.
J'ignore pourquoi le flacon est plus léger.
Hafif bir beyin sarsıntısı geçirmiş sadece.
Que diable c'est-il passé là-dedans, hein?