Haksızlık bu traduction Français
1,413 traduction parallèle
Haksızlık bu Grissom.
Ce n'est pas juste, Grissom.
Haksızlık bu.
Je t'assure, c'est pas juste.
Haksızlık bu.
C'est pas juste.
- Haksızlık bu.
- C'est pas correct.
Bu büyük bir haksızlık.
C'est vraiment pas juste!
- Bu ev sahibi takıma haksızlık.
- Monsieur, je trouve cela injuste...
Bu haksızlık!
C'est pas juste!
Bu haksızlık.
C'est pas juste.
Sağ ve sol tarafına iki kutu yerleştirdik. Bu sayede altı yalan ya da yanlış oluncaya kadar ona haksızlık etmemiş olacaktık.
Nous avons mis une barre à sa gauche et à sa droite... et nous avons décidé de ne pas le juger trop sévèrement jusqu'à ce qu'il ait dit six mauvaises ou inexactes choses.
Yani, hayatıma devam edebilecek durumda olsam bile bu ona haksızlık olurdu.
Même si j'étais capable de me remettre en selle... je lui manquerais de respect.
BakıcıIık yaşı çoktan geçmiş oluyor. Bu ona haksızlık.
Ce n'est pas drôle pour elle.
Bu haksızlık.
Ce n'est pas juste.
Olmaz, bu haksızlık
Ce n'est pas juste, c'est une anomalie
Haksızlık bu.
Ce n'est pas juste.
- Bu haksızlık.
- Ce n'est pas juste.
Biliyor musun, bu yaptığın haksızlık.
C'est vraiment injuste de ta part.
Haksızlık bu İç kanama yok.
Docteur Benton, Morton peut sortir?
Bu haksızlık.
- Oh ce n'est pas juste!
Bu yüzden kendimi seninle kıyaslamam haksızlıktı. Tam mesaili bir işin var ve tam mesaili bir babasın.
Donc ce n'était vraiment pas juste de ma part de me comparer à toi qui fait le job à plein temps, le job de papa à plein temps.
Yapma Debra, bu haksızlık.
Arrête là, Debra, tu n'es vraiment pas juste.
Ama anneleri bu gece burada olmayan çocuklara haksızlık olmaz mı?
Ce serait injuste pour les autres élèves dont les mères ne sont pas ici.
Evet.Bu haksızlık.
C'est trop injuste.
Bu haksızlık!
- C'est vraiment trop injuste.
Ama bu haksızlık.
C'est de la mauvaise foi.
- Ama bunun bir sebebi olmalı çünkü bu haksızlık.
Il doit y avoir quelque chose.
Bu tamamiyle haksızlık!
Oh non, c'est trop, c'est pas juste!
Onun bir tane testisi var. Bu haksızlık!
Il n'a qu'une couille!
Haksızlık. Tam dünyanın en iyi barmeni olacakken elimden aldılar bu fırsatı.
J'allais devenir le plus grand barman et tout s'est arrêté.
Bu takdire şayan bir davranış, ama sana özel muamele yaparsam bu kursu almak zorunda kalan herkese haksızlık etmiş olurum.
Et il serait dommage de s'arrêter maintenant.
Haksızlık ama bu.
Ca craint!
Bu haksızlık. Kendimi sürülmüş gibi hissediyorum.
C'est pas juste.
- Bu haksızlık. - Ah! Gördün mü?
J'ai un faux rire avec ton nom qui couvre tout.
- Bu Ajan Mulder'a haksızlık olur.
C'est injuste pour Mulder.
Bu haksızlık.
C'est injuste!
Bu haksızlık.
C'est vraiment injuste.
Bu haksızlık ve sen bunu biliyorsun.
C'est vraiment injuste, et tu le sais.
Bu haksızlık. Hiç adil değil!
C'est pas juste.
Bu büyük haksızlık
Justice doit lui être rendue
Bu haksızlık olur.
Deux, c'est intime.
Bu size büyük haksızlık.
C'est vraiment injuste.
Bu haksızlık.
T'es injuste!
Bu haksızlık.
C'est pas juste!
- Ama bu haksızlık.
- Ce n'est pas juste!
Bu haksızlık. Ya takımı yarı yolda bırakacağım ya da onları kızdıracağım. Kimseyi üzmek istemiyorum.
Soit je laisse tomber l'équipe, soit je les envoie promener, et je ne veux blesser personne.
Bu haksızlık.
C'est trop injuste.
Ama bu haksızlık.
Ç'est pas juste.
- Bu haksızlık Joe.
- C'est fou, Joe.
Bu çocukları politikaya alet etmek haksızlık.
C'est injuste de les utiliser à des fins politiques.
- Bu haksızlık.
- C'est pas juste.
Bu haksızlık.
C'est injuste.
Ama bu sana haksızlık.
- C'est injuste.