Hasan traduction Français
423 traduction parallèle
Hasan'ı çağırayım da kapıya kadar bıraksın.
- Mille mercis. Je sonne Hassan.
Selim'in öldüğünü anlar anlamaz, Hasan'ı çağırdım, muhafızı çağırdım.
Dès qu'on a vu que Selim était mort, j'ai appelé Hassan et le garde.
- Hasan Barani'deki kuyuya.
Au puits de Hassan Barrani.
Emir Hasan.
Emir Hassan.
Milletler Cemiyeti'nin bize vermiş olduğu ve Emir Hasan ile yandaşlarının kabul etmeyi reddettiği manda yönetimi nedeniyle geldik.
Nous venons par un mandat de Ligue des nations... Que cet Emir Hassan et ses partenaires refusent de reconnaître
Söylememe izin verirseniz, bir yol daha var. Beni Emir Hasan'la buluşmaya gönderebilirsiniz.
Si je peux me permettre, il est une autre voie vous pourriez m'envoyer voir Emir Hassan.
Belki de en iyisi Emir Hasan'a birini göndermektir.
Peut-être enverrais-je à quelqu'un voir l'Emir C'est peut-être la meilleure chose.
Emir Hasan'a selamlarımı ilet.
Saluez Emir Hassan de ma part.
Sen ve senin Emir Hasan.
Vous et votre Emir Hassan.
Emir Hasan'ı tanıyor musun?
vous connaîssez Emir Hassan?
Bana Emir Hasan ile bir görüşme ayarlayabilirsen şehri terk etmeni sağlarım.
Pouvez vous organiser une réunion entre et Emir Hassan, Je donnerai un sauf conduit qui vous permettra de quitter la ville.
Albay Feroud ile Emir Hasan'ın buluşmasını sağlamışsın diye duydum.
On m'a dit que vous avez organisé une réunion entre colonel Feroud et Emir Hassan.
Emir Hasan budala olduğumu söyledi.
Emir Hassan a dit que j'étais fou.
Ali Bey, Mustafa, Hasan Paşa Süleyman Paşa.
Ali Bey, Mustapha, Nahas Pasha. Suleyman Pasha.
Hasan ve Assin, Sinusi Arap rehberler.
Hassan et Assine, nos guides arabes.
Hasan yerlerini tespit edecek.
J'ai envoyé Hassan en guetteur.
- Yine dalmışsın, Hasan Ağa. - Hasan Ağa defineleri düşünüyor.
- Vous êtes dans la pensée profonde, Hasan.
- Aleykümselam, Hasan kardeş.
- Bonjour, Hasan. Comment ça va?
Bu hayalle kafanı bozmuşsun, Hasan kardeş.
- vous avez perdu votre esprit.
Hasan kardeş. Hasan kardeş. Gel bu işten vazgeçelim, yav.
- Hasan, frère, laisse tomber cet affaire.
- Yav Hasan kardeş, burası Ceyhan Irmağı, değil mi? - He ya.
- Hasan, est-ce que ceci est le fleuve de Ceyhan?
Ne oldu, Hasan?
Que s'est-il passé, Hassan?
Ben Hasan Salah.
C'est Hassan Salah.
Kahrolsun Hasan. Pankartın nerede?
Où est votre pancarte?
Evet, fakat ondan hoşlandım, Hasan.
Je l'aime bien, Hassan.
Adetlerin bir yeri var, Hasan. Fakat bu dünyada komşular olarak yaşamayı öğrenmeliyiz. Çevremizde olan biten değişikliklere gözlerimizi kapatamayız.
- La tradition est importante mais il faut apprendre à vivre avec les autres et ne pas ignorer ce qui change autour de nous.
Birinci Katip Hasan Salah polisin taciz ettiğine ilişkin şikayette bulunmuş.
Plainte pour harcèlement policier du premier secrétaire, Hassan Salah.
Bir başka deyişle, Hasan Salah'ın her iki cinayet için de demir gibi sağlam tanığı var.
Hassan Salah a un alibi pour chaque meurtre.
Selametle. Çok güzel bir ev sahipliği yaptın, Hasan.
Vous êtes un hôte parfait, Hassan.
Oğulda babadan kalan bir şey vardır, eh, Hasan?
Il y a du père dans le fils.
Tam da öyle, Hasan Salah.
En effet, Hassan Salah.
Evet, Hasan. Uçağın havalandığını gördün, ha?
Vous avez vu l'avion s'envoler.
Hasan, bir uyarı sözü,
Hassan, je vous préviens.
Abdül Bin Hasan'a sorun.
Essaie Abdul ben Hassan.
Abdül Hasan.
Abdul Hassan?
Hasan, sen akıllısındır.
Hassan, tu es astucieux.
- Hasan, Köker şu tarafta mıydı? - Hayır bu tarafta.
Hassan, Koker est par là?
Bak, Tanrı aşkına seni her önüne gelen Hasan, Ali, Veli ile yatmaya zorluyor.
Écoutez, bon sang... Il vous force à baiser avec n'importe qui.
Hasan, dikkatli ol.
Hasan, fais attention.
Hasan, esirleri kontrol et.
Hasan, va voir les prisonniers.
Bu kadar yeter, Hasan.
Ça suffit, Hasan.
- Hasan'ın dilini kim kesti?
- Qui a coupé la langue d'Hasan?
Hasan karısının peşinden gitti... onu buldu ve öldürdü.
Hasan est parti à sa recherche, il l'a trouvée et il l'a tuée.
Sen iyi bir adamsın, Hasan.
Tu es un type bien, Hasan.
Abdul ve Hasan bizi karşılayacaklar... ve sonra sonsuza kadar o avluda kalacaklar.
Abdul et Hasan viendront à notre rencontre et ils resteront à jamais dans cette cour.
Ve adını da "Hasan'ın Barı" koyarız.
On l'appelle : "Chez Hasan".
Hasan, buraya gel.
Hasan, viens ici.
Teşekkürler, Hasan.
Merci, Hassan.
Hayrola, Hasan kardeş?
Qu'est-ce qui se passe, Hasan?
Hasan kardeş! Ağaç! Kuru ağaç!
Hasan, frère, voici un arbre mort, un arbre mort.
Benim adın hasan, efendim. Beni El Şerif gönderdi.
Je suis envoyé par El Sharif.