Heyhat traduction Français
58 traduction parallèle
" Maalesef, yazık, heyhat
" Hélas, peine et douleur
Heyhat, onu öldürdün.
- Est affreux à voir. - L'oeil, dessous, est plus affreux.
Heyhat, onu öldürdün! Ne büyük ızdırap!
Mais les vrais criminels, ceux qui ont tout manigancé dans l'ombre, je les désigne du doigt à la justice divine!
"Heyhat, lordum," Ne demek istediniz?
Hélas, mon seigneur, que voulez-vous dire par là?
"Evet, öyle. " Heyhat! Niçin alt dudağınızı böyle kemiriyorsunuz?
Pourquoi mordez-vous ainsi votre lèvre?
"He-heyhat... " İhanete uğramış, benimse işim bitik.
Hélas, il est trahi, et moi je suis perdue.
Heyhat, bu senin kendine güvenin akıl bırakmıyor sende.
Hélas, mon doux seigneur, ta confiance dévore ta sagesse.
- Heyhat, çoğu kez doğrudur da.
- 6 mois de prison, c'est impossible!
Heyhat aşk, sen nelere kadirsin. Kesinlikle mümkün değil.
Mon amour, dans un monde où les charpentiers ressuscitent... tout est possible.
Heyhat, bir şey anladığım yok.
Hélas rien!
Heyhat! Ben Çar Ivan Vassilyevich'im!
Malheur à moi, je suis Ivan Vassilievitch!
Heyhat! Heryerim acıyor!
Comme j'ai mal!
Heyhat! Ve daha sonra...
J'ai cogné la...
Heyhat çöktü yenisi, Ama dimdik ayakta eskisi.
L'artificier était naïf Ce fut la neuve qui s'écroula.
Heyhat, acı ama gerçek. İki tane olmalı.
hélas, si c'est bien vrai.
Heyhat!
Hélas!
Çok büyük şansızlık efendim. Heyhat!
- Quelle déveine, sir.
Heyhat... barış Fransa'dan çok uzun süre uzak kaldı! Ülkenin bütün hasatları yığınlar halinde... kendi bereketinde çürümekte.
Hélas... elle est depuis trop longtemps chassée de France... et toutes ses récoltes s'amoncellent... pourrissant dans leur propre fertilité.
" Heyhat! Şu pencereden süzülen ışık da ne?
" Mais enfin, quelle est cette lueur qui au loin vacille?
"Kim görür de, heyhat, kürklü kraliçeyi..."
Mais qui eût vu la reine emmitouflée...
Heyhat! Kaderin cilvesi.
Quel goût amer a le destin.
" Heyhat, vatanım lanetlendi
" Hélas, ma terre est maudite
kafa Normandiya'da tenise rağmen bitmeyen çalışmalar ciddiyet taştan konutlar kısacası toparlarsak heyhat ne yazık ki yarıda bırakılmış tamamlanmamış kafatası kafatası Normandiya'da tenise rağmen kafatası ne yazık ki taştan konutlar Vajen tenis... taşlar... öylesine dingin...
encore plus grave demeure des pierres en un mot je résume hélas hélas abandonnés inachevés le crâne le crâne au Connemara malgré le tennis le crâne hélas les pierres Conard le tennis...
Heyhat!
Hélas.
Ben gidiyorum. İyi halt ettin, dallama. Heyhat!
J y suis pour rien.
Heyhat!
C'est terrible!
Heyhat! Hâlâ Fransız birliklerinin işgali altındayız.
Hélas, nous sommes toujours occupés par les troupes françaises.
O kafiyeleri nasıl buluyorsun ahbap? Berbat, heyhat.
Comment voyez-vous venir avec ces rimes? "Busted, digne de confiance."
- Heyhat!
- Hélas!
Yaz : "ama çok az şey biliyorum heyhat!"
Alors dites : "Je ne sais que peu de choses, hélas!"
"Heyhat" diyemiyorum!
- Je ne sais pas dire "hélas"!
- Heyhat, zavallı Yorick!
- Hélas, pauvre Yorick...
Heyhat, zavallı Yorick!
Hélas, pauvre Yorick!
"Heyhat, etraflıca düşündükten ve müzakere ettikten sonra- -"
- "Mais après avoir pesé..."
Heyhat ki ne heyhat! Siz, mutsuz insanlar deli misiniz, divane misiniz?
Êtes-vous heureux, à présent?
Kim görür de, heyhat, kürklü kraliçeyi?
"Mais celui, oh! celui qui eût vu la reine emmitouflée..."
Hatta kadın evlenmeden önce,... Heyhat, yani babası zavallı Montezelos Markisi, ki kendisi babamın uzaktan kuzeni olur,... ona bir koca bulmadan önce kızı manastıra kapatmış.
Il paraît que déjà avant d'être mariée... Enfin, ce qui est sûr c'est que son père, le pauvre Marquis de Montezelos, cousin éloigné de mon père, l'avait fait entrer au couvent avant de lui trouver un mari.
Heyhat, ne kadar fena yok etmek, böyle genç ve güzel bir yüzü.
Mais ce serait vraiment dommage de détruire un visage aussi jeune et aussi beau.
- Kolaysa bir kadının kalbini değiştirsene heyhat -
En argent et même en or Sauf le cœur d'une femme
Heyhat! Kimse bu korkunç ejderhayı öldürüp benimle evlenme şerefine erişemeyecek mi?
N'y a-t-il donc personne pour égorger cet abominable dragon et gagner ma main en mariage?
# Heyhat dünyanın sonunu da #
Quanf finira ce monde...
Heyhat!
- Ne jouons pas sur les mots!
# Heyhat, nâmım #
Dévaste-moi, peu m'importe, marque-moi de tes ongles voraces :
Heyhat!
Ouch! Ça fait mal!
Ama heyhat!
Mais hélas!
Heyhat!
Hélas...
Heyhat!
Ça alors.
Çok yaşlıyım heyhat, ölüyorum.
et, malheureusement, mourante...
Heyhat!
Je me suis retrouvé dans un palais.
Sen de heyhat dedin.
Et tu l'as mal pris.
Lâkin, heyhat!
" Ah!