Homme traduction Français
137,691 traduction parallèle
Gözünün önünde adam öldürdüm.
J'ai tué un homme devant toi.
Sana şantaj yapan adamın boğazını yırttım,
Je déchire la gorge d'un homme qui vous fait du chantage,
Ateşi olabilir diye düşündüm, ama odaya girdiğimde, orada bu... bu adam beşiğin içine uzanıyordu.
Je croyais qu'il avait de la fièvre, mais en entrant dans sa chambre, il y avait cet... cet homme au-dessus de son berceau qui l'attrapait.
Ve arkaya döndüğünde, Auggie elindeydi, ama o insan değildi... - Haley...
Et quand il s'est retourné, il avait Auggie, mais ce n'était plus un homme...
- İnsan değildi, Paul.
Ce n'était plus un homme, Paul.
Idaho Falls katliamından sonra adam tutuklandı.
Un homme arrêté après le massacre d'Idaho Falls
Tatlım, o sadece bir adam.
Ce n'est qu'un homme.
Auggie'yi kaçıran adam az önce kaçmış.
L'homme qui a kidnappé Auggie s'est échappé.
Bakın bakalım dün geceye ait parkta çıplak adam raporu var mı.
Vérifie s'il y a eu des rapports d'un homme nu dans un parc hier soir.
o zaman aynı kişi olamaz.
Ça ne peut pas être le même homme.
Görgü tanıkları onun, sıkıntı içinde, öldürülmekten korkan bir erkeğe yardım etmeye çalıştığını söylüyor.
Les témoins disent qu'il essayait d'aider un homme en détresse, qui criait que quelqu'un essayait de le tuer.
Şüpheli, 30'lu yaşların sonlarında, 40'lı yaşlarında başında, ince, şaşkın, üzerinde sadece atlet ve şort var.
C'est un homme blanc, fin de trentaine, début de quarantaine, mince, débraillé, portant seulement un débardeur blanc et un boxer.
Şüphelinin tarifine uyan bir erkek Englewood Hotel'ine girerkek görülmüş.
Un homme correspondant à la description du suspect a été vu entrant dans l'Hôtel Englewood.
- Bu adam asla uyumaz!
- Cet homme ne dort jamais.
Şey, tekerlekli sandalyedeki adam.
En fait, l'homme en chaise roulante.
Nasıl bu adamın zihinsel hastalık kaydı olmaz?
Comment cet homme pouvait ne pas avoir de traces écrites de maladie mentale?
Dan kurbanımıza saldırmadan önce, O gece Englewood Otel'inde 35 kişi varmış yönetici ve tamirci hariç.
Plus de 35 personnes étaient à l'hôtel Englewood la veille du jour où Dan a attaqué notre victime, sans compter le manager et l'homme de la maintenance.
Hey, yaşlı adamın adı neydi?
Quel était le nom du vieil homme?
Şimdi, önündeki adamı öldürdüm.
J'ai tué un homme devant vous.
Bilmiyorum, bilmiyorum, ama baktı Ölümü tutan adam'la gördüğüm şeylere çok benzer, Kafatası dışında adam orada değildi.
Je ne sais pas, mais ça ressemblait à ce que j'ai vu avec le mort qui m'agrippait, sauf que l'homme crâne n'était pas là.
Günaydın, doğum günün çocuğu.
Bonjour, l'homme du jour.
" Kimse kötüyü seçmez, çünkü şeytan kötüdür ;
Aucun homme ne choisit le mal pour le mal.
Ölümden sonraki hayatla adamın aklını karıştırma
Ne joue pas avec l'après-vie d'un homme.
Onları sattığın adamı tarif eder misin?
Pouvez-vous décrire l'homme à qui vous les vendiez?
- Kafatası adamı.
- L'homme au crâne.
Öyleyse bedenleri satın alan adam Cinayete bir şekilde bağlı olmalı.
Donc l'homme qui a acheté ces corps doit avoir un lien avec le meurtre d'une certaine façon.
Hepsi Wesen'di ve birçoğu O adamyn mezarlığına gömüldü.
C'était tous des Wesen, et beaucoup d'entre eux sont enterrés dans le cimetière de cet homme.
Yani insanı aldı, hayvanı terketti?
Donc il a pris l'homme, a laissé l'animal?
Bu bir erkeğin yüzüne benziyor.
Ça ressemble au visage d'un homme.
Tamam, bu bitki ahbapını bulduğumuzu söyle.
Disons qu'on trouve cet homme-plante.
O halde sanırım eğlencemiz yok, zira birlikte yaşlanıyoruz. "Ama adamın biri sendeki hacı ruhu sevdi, ve değişen yüzünün acısını sevdi"
Alors ce ne sera pas une partie de plaisir, car on va vieillir ensemble. "Mais un homme aimait l'âme du pèlerin en vous, et aimait la tristesse transformant ton visage."
Bu yaşlı adam, her iki suç mahallinde de bulunmuş.
Ce vieil homme était proche dès deux scènes de crimes.
Yatağımdaydım, ama ön kapının açıldığını duydum, gizlice alt kata indim... bu yabancı adamın evimize girdiğini gördüm ve doğruca dedemin odasına gitti, pencereyi açtı...
Je devais être couchée, mais j'ai entendu la porte s'ouvrir, alors je suis descendue et... j'ai vu un homme étrange entré chez nous et aller dans la chambre de mon grand-père, ouvrir la fenêtre...
Hey, bastonlu yaşlı bir adamı arıyoruz
On sait qu'on cherche un vieil homme avec une canne...
Aşırı bunamış bir adam... bir Drang-Zorn... karısını tehdit ediyor.
Un homme souffrant d'une démence sévère... un Drang-Zorn... menace la vie de sa femme.
Ve bir adam gördüm.
Et j'ai vu un homme.
Bir erkek varsa, daha fazlası olmalı.
S'il y a un homme, il doit y en avoir plus
Kafatası adam konuştuklarını Biz şeytan diyoruz Ne
L'homme squelette dont ils parlent... pourrait être ce qu'on appelle le diable.
Bu kafatası şeyi Eve'in peşinde değil. Ve Nick'den sonra değil.
L'homme au crâne n'en a pas après Eve, ni Nick.
Bu Diğer Uçak'ı o uçak olarak düşünürsek Ve kafatası adam düşmüş melek, AKA şeytan, Şeytan, Lucifer,
Si nous pensons que l'Autre côté est ce plan et l'homme au crâne est l'ange déchu, alias Le Diable, Satan, Lucifer, peu importe comment nous l'appelons,
Kafatası adamına benziyor.
Ça ressemble à l'homme au crâne.
İşte bu yüzden kafatası adamı Eve'ın peşinden gitti. Bu yüzden şimdi Nick onun peşinden gidip onun peşine düşecekti.
C'est pourquoi l'homme au crâne poursuit Eve maintenant, et elle irait à sa poursuite maintenant et Nick la suivrait aussi.
Başka Yerdeki kafatası adamlarına böyle derler, Ve hepsinden de ondan korktular.
C'est comme ça qu'ils appelaient l'homme au crâne de l'Autre Côté, et ils en étaient terrifiés.
Şimdiye dek, personeliyle kafatası yüzlü herhangi bir adamın raporu yok.
Jusque là, aucun rapport au sujet d'un homme crâne avec un bâton.
Kafatası yüzü bir adam ya da bir personel hakkında bir şey söylemez, Ama bedenlerimiz var, Biri gözleri patladı ve bir sürü ölü yarasa vardı.
Ça ne dit rien à propos d'un homme crâne ou d'un bâton, mais on a des corps, un avec les yeux explosés et beaucoup de chauve-souris mortes.
İç çamaşırı erkeğine bakalım.
Allons voir l'homme aux sous-vêtements.
Bu adam kafatası çocuğu gibi görünmüyor...
Ce gars ne ressemble pas à l'homme au crane...
- O insan değildi!
- Plus un homme!
Tamirci, Eddie.
L'homme de la maintenance, Eddie.
Bir erkek gibi şekillendi.
Il avait la forme d'un homme.
Normal bir adam mı?
- Un homme normal?