Hâlim traduction Français
313 traduction parallèle
Sanırım benim de bu gece seni keyiflendirecek hâlim yok.
Je ne me sens pas au mieux, moi non plus.
- Zaten bu hâlim sizin gibilerin eseri.
- Tu me provoques.
Bu akşam onu çekecek hâlim yok. Burada bir şeyler yerim.
Je ne me sens pas d'humeur.
Kolumu kaldıracak hâlim yok.
Je suis épuisée.
- Turnbill, sohbet edecek hâlim yok.
- Pas de menus propos ce soir.
Papa'ya yalvaracak hâlim yok.
Je me fiche de ses faveurs.
Bu hâlim ölümden farklı mı?
Ce que je vis, est-ce différent de la mort?
Tartışmaya hâlim yok.
Je n'ai pas l'énergie pour ça...
Şaka yapıyor gibi bir hâlim mi var?
Est-ce que j'ai l'air de plaisanter?
Seni yalnız başına gönderecek hâlim yoktu ya, Louise.
Je ne vous laisserai pas rentrer à pied sans escorte.
Gidelim hadi. Ödev yapabilecekmişim gibi bir hâlim mi var?
Tu me vois faire des devoirs dans cet état?
Kendi hakkımı savunmayı bana öğretmeden önceki hâlim gibisin.
Je croirais m'entendre, avant que tu m'apprennes à me défendre.
Sonunda yeter, yiyecek hâlim yok demek zorunda kaldım.
J'ai fini par dire : "Stop. Je n'en peux plus."
Kullanıyor gibi bir hâlim mi var?
- J'ai une tête de drogué?
su bulaniklik ise oraya giderkenki hâlim.
Et ce truc flou? C'est moi qui me rends sur place.
Hoş bir akşam geçirdim ve saçmalıklarınla uğraşacak hiç hâlim yok.
J'ai passé une bonne soirée, épargne-moi tes conneries.
Veterinere benzer bir hâlim mi var?
Est-ce que j'ai une tronche de vétérinaire?
- Yapamam. Kıpraşmaya hâlim yok!
Je ne peux pas.Je suis épuisé.
Ölürse eğer, ne olur benim hâlim?
Et s'il mourait, que m'arriverait-il?
O ölürse eğer, ne olur benim hâlim?
S'il mourait, que m'arriverait-il?
Bugün hiçbir şey verecek hâlim yok.
Je ne suis pas d'humeur généreuse aujourd'hui.
Ama bu sefer öyle düşünmüyorsun. Yorum yapmaya kalkışmaya bile hâlim yok.
- Mais tu n'y crois pas cette fois.
Sen olmasan, hâlim ne olurdu, bilmiyorum.
Sans toi, je ne sais pas ce que je serais devenu.
Bebek hâlim.
C'est moi, bébé.
Bu küçük çocuk benim 8 yaşında ki hâlim.
C'est moi, à l'âge de 8 ans.
Bilmece çözecek hâlim yok.
Pas de temps pour les casse-tête.
Gelemem, hiç hâlim yok.
- J'y vais pas, je suis pas en état.
Zengin bir hâlim mi var?
J'ai l'air riche?
Benim de son zamanlardaki hâlim ortada zaten.
Avec tout ce qui m'arrive dernièrement...
Bayan Vachon benden gözlemci olmamı istedi ama benim hiç hâlim yoktu. Ben de kuzenimden yerime bakmasını istedim.
C'était ma garde, mais j'étais surchargée alors j'ai demandé à ma cousine de la prendre.
Aptal gibi bir hâlim var mı?
- Tu te moques de moi?
Bu, benim üç saat sonraki hâlim olabilirdi.
Ça, ça pourrait être moi dans trois heures.
Benim fakir hâlim.
Une pâle copie de moi.
Hiç hâlim kalmadı.
Je suis trop faible.
Suçluya benzer bir hâlim mi var?
Comme si j'étais un criminel, putain.
Bunu kendi kendime yapacak hâlim yok.
Je ne ferai pas tes devoirs à ta place!
Benim genç hâlim olarak dikkate alabilirsin.
Considère-le mon clone, en jeune.
Steve, benim ayık hâlim bu!
Steve, c'est moi sobre!
Ayrıca şunlardan birkaç tanesini okula asabilir misin çünkü oraya gidecek hâlim kalmadı.
Oui, ça vaudrait mieux. Tu pourras en coller quelques unes là-bas? Car je ne suis vraiment pas d'humeur à y aller.
Ruh hâlim değişebiliyor.
- Par exemple, t'es qu'une brute sans coeur. - J'ai mes humeurs.
Aptala benzer bir hâlim mi var? - Sakın cevap verme.
j'ai l'air stupide?
Tam 15 yaşımdaki hâlim.
On dirait moi à 15 ans.
Yeni burnumu yaptırdığımdan beri, bu en mutlu hâlim!
C'est le plus beau jour de ma vie depuis mon nouveau nez.
Ben korktum, bu da bugünlerdeki normal hâlim, ama görüşmeyi tekrar ayarlıyorum.
J'ai eu la frousse, ce qui est comme qui dirait, ma raison d'être ces derniers jours, Mais j'ai fixé une date pour un nouvel entretient.
Bu senin için süpriz olabilir, ama gerçekten konuşacak hâlim yok.
Ça va peut-être te surprendre, mais je ne suis pas tellement d'humeur à discuter.
Sorun ne ki? Yılın babası ödülünü kazanacak hâlim yok ya.
Ca donne des perspectives terrifiantes, hein Tom?
Eğer bir olasılık varsa, hayır deme sakın çünkü senin imkânsız kahramanlık oyununla uğraşacak hâlim yok.
Et ne dites pas non, s'il y a une possibilité, parce que je ne suis pas d'humeur pour vos habituels jeux d'héroïsme impossible.
Benim gülüyor gibi bir hâlim mi var?
- J'ai l'air de rigoler?
En hızlı hâlim bile değildi.
- C'était pas ma vitesse maximum.
- Şaka mı yapıyorsun? - Şaka yapıyor gibi bir hâlim mi var?
Ai-je l'air de plaisanter?
O an için ruh hâlim biçilmiş kaftandı.
C'était le moment parfait.