Ittifak traduction Français
1,457 traduction parallèle
Hepsi bu ittifak yüzünden.
Nos soldats se sont battus comme des lions!
Bu konuda ittifak içindeler.
Ils sont de mèche.
Yönetimde sana karşı ittifak yapanlar olduğunu söyledi.
Il m'a aussi dit que des membres de ton administration complotent contre toi.
Yönetiminde sana karşı ittifak yapanlar var. Bu yüzden geldim.
Des membres de ton administration complotent contre toi.
Benim nekahet dönemimde Weaver'ın kabile liderleriyle ittifak..
Weaver a conclu une alliance avec les anciens pendant que je récupérais.
Vay canına. Burada hepinizin ittifak kurmuş olması çarpıcı.
C'est remarquable la façon dont on se serre les coudes ici.
Şaritler Skarralılar ile bir ittifak kurdu.
Les Charrids ont conclu une alliance avec les Scarrans.
Senin şu ittifak teklifini kabul... etmeli miyim?
Si j'acceptais ta proposition... d'être alliés.
Her zamankinden güçlü hale geldiler, ve Morales, Pancamo'yla olan ittifakını devam ettirecek.
Et ils sont plus forts que jamais. Et Morales ne va pas rompre son pacte avec Pancamo.
Bazı adamlarla ittifak yapmakla suçlanıyorum.
On m'accuse d'être de connivence avec un mec.
"Süper güçleri birleştirip ittifak yapalım."
"Pourquoi ne pas unir nos supers pouvoirs?"
28 Şubat konuşmasında, üstün politikacı tavrıyla komünistleri de kapsayan parlamenter bir ittifak kurulması konusunda parlamentoyu ikna etmişti.
Dans son discours du 28 février, il avait convaincu la D.C. en fin politicien, d'aller vers une alliance parlementaire qui inclue les communistes.
Türk sil @ hları, uluslararası hukuk ve ittifak yükümlülüklerinin aksine.. ... Yunan ve Kıbrıslı Rum kardeşlerimize doğru çevriliyor.
Négligeant les traités internationaux de droit et d'alliance... elles se sont retournées contre nos frères grecs et chypriotes.
Eğer Barış Muhafızlarıyla ittifak yaparsam, bunu anlayacaktır tüm gücümüzü dünyamızı savunmaya harcadığımızı anlayacaktır!
Que si je m'allie avec les Pacificateurs, il comprendra que notre puissance toute entière est lancée dans la défense de ton monde!
Basit bir ittifak bildirgesiyle.
Par une simple déclaration d'alliance.
Bu ittifak hiç hayra alamet değil.
Sacrée alliance impossible.
Rusya, Büyük Britanya ve Fransa ittifak olmuş ve...
La Russie, l'Angleterre et la France ont formé une entente cordiale.
Sizin buraya gelmenizi istedim, böylece bir ittifak önerebilirim.
Je vous ai fait venir pour vous proposer une alliance.
Biz ve kardeşimizden ortakyaşam çalanlar arasında herhangi bir ittifak kurulamaz.
On ne s'allie pas à celles qui volent le symbiote de leur frère.
Biz sadece Goa'uld'a karşı ittifak oluşturmadık, aynı zamanda gerçek dostlarız.
Nous sommes des alliés, mais aussi de véritables amis.
Konuş. Bir ittifak kurmak için geldik.
Nous devions former une alliance.
Yani, belli ki, birileri ittifakı öğrenmiş ve durdurmak istemiş.
Quelqu'un a dû vouloir empêcher la constitution de cette alliance.
Amerika'yla hemen bir ittifak kurdu.
Rapidement, il s'allia aux États-Unis.
Fakat şimdi, Casey ajanlarından birine gidip özgürlük savaşçılarıyla bir ittifak kurarak Sovyet askeri güçlerini yenmek için istedikleri kadar para ve en gelişmiş silahların verilmesini talimatını verdi.
Alors, Casey donna l'ordre d'aller s'allier avec les combattants de la liberté, de les abreuver de liquidités et de leur fournir des armes sophistiquées pour vaincre l'armée soviétique.
Yirmi yıldan önce Napolyon Elba'da ki sürgününden dönerken bir ordu kurup diğer milletler bir ittifak kurmadan önce hızla doğuya doğru ilerler.
Y a une vingtaine d'années, Napoléon rentre d'exil à l'île d'Elbe, lève une armée et va vers l'est, promptement, avant une alliance des nations.
Kimine göre aşiretler ile ittifak için diğerlerine göre ise bir varis arzusu idi.
Certains disent que c'était pour s'allier avec les tribus. D'autres parlent d'un désir de successeur.
Bu büyük ittifakın onuruna ben, Oxyartes, bu güzel hediyeleri sunuyorum.
En l'honneur de cette grande alliance, moi, Oxyartes, je t'offre ces précieux cadeaux.
Uzay ittifakı hakkındaki düşünceniz, bence çok zekice.
Je suis occupé. Votre question? Votre idée des Nations de l'Espace est merveilleuse.
İttifak ülkeleri Hitler'le barış imzalamaz.
Les Alliés ne signeront pas avec Hitler.
İttifak artık Cumhuriyetçiler'i desteklemiyor mu?
Cela signifie-t-il que l'Alliance rompt avec les républicains?
Alex, ne ben ne de İnanç Mirası İttifakı... herhangi bir siyasi partiye bağlılık yemini etmedik.
Alex, je n'ai jamais pensé que moi ou l'Alliance pour l'Héritage de la Foi avions prêté allégeance à un parti politique.
- İttifak devriye gemisi atmosfere girmek üzere.
Patrouille de l'Alliance dans l'atmo.
İttifak devriye gemisi atmosfere giriyor.
Et tu pourrais nous être utile.
Ben Mahkûm Hakları İttifakından Catherine McClain.
Catherine McClain, de l'A lliance pour les Droits des Prisonniers.
Quarren İzolasyon İttifakının droid orduları Calamari Konseyine karşı geçmişti harekete.
L'armée de droïdes de la Ligue d'isolation Quarren s'attaque au conseil Calamari.
Gob yakınlarda Sihirbazlar İttifakını kurdu, sihir numaralarını açıklayan göstericilere karşı çıkan bir organizasyon. ( "Ciddiye alınmak istiyoruz." )
G.O.B. a récemment fondé l'Alliance des Magiciens, une association qui bannit tout magicien qui révèle le secret de ses tours.
İttifak bu işten hiç hoşlanmayacak.
J'ai l'impression que l'Alliance ne va pas du tout apprécier.
İttifak posta sisteminde insan nakletmenin cezası özellikle de ölü olarak, hapishane uydusuna 5 ila 10 yıldır.
Transport de marchandise humaine, surtout morte, par le système postal de l'Alliance, c'est passible de 5 à 10 ans sur une lune pénitentiaire.
- İttifak kuvvetlerinden Teğmen Womack konuşuyor.
Ici le Lieutenant Womack des Forces Alliées.
İttifak bir psişiği bir sürü şey için kullanabilir.
Une télépathe serait très utile à l'Alliance.
- "İttifak" dedim.
J'ai dit "Allié".
- Bu ittifak benim için kötü olabilir.
Envoyer la domestique me faire faire le thé.
Eskiler'in dili değil, ama Eski İttifak'taki ırklardan birinin dili.
Ce n'est pas de l'ancien, mais c'est une langue de l'alliance des Anciens.
Bunun için Amerikalılar, Kuzey İttifakı adında bir grupla işbirliğine giriştiler.
Pour ce faire, ils s'associèrent avec l'Alliance du Nord.
Kuzey İttifakı'nın nefret ettiği Taliban'ın en iyi birlikleri çalışma kamplarından gelen binlerce yabancı savaşçıdan oluşmaktaydı.
L'Alliance du Nord avait en horreur les combattants étrangers, troupes d'élite des talibans formées dans les camps d'entraînement.
Kuzey İttifakı da onları uyarmıyordu çünkü teslim ettikleri her tutsak için Amerikalılardan para alıyorlardı.
L'Alliance du Nord n'avoua jamais la vérité, car chaque prisonnier livré était monnayé par les Américains.
Aralık ayında Kuzey İttifakı, Amerikalılara Bin Ladin'in Tora Bora dağlarında gizlendiğini söyledi.
En décembre, l'Alliance du Nord informa les Américains que Ben Laden se cachait dans les montagnes de Tora Bora.
Kuzey İttifakı'na istihbarat ve yardım için bir milyon dolardan fazla para ödenmişti.
L'Alliance du Nord reçut plus d'un million de dollars pour son aide.
Kuzey İttifakı'nın El Kaide savaşçısı olduğunu iddia ettiği mahkûmlar vardı ama bunun kanıtı yoktu ve Kuzey İttifakı'nın biraz da olsa Arap gibi görünen herhangi birini kaçırıp Amerikalılara sattığı söylentileri vardı.
Mais l'Alliance du Nord livra bien des prétendus membres d'Al-Qaida. Mais sans aucune preuve. Une rumeur prétendait même qu'en réalité, elle enlevait quiconque ressemblait plus ou moins à un Arabe, pour le revendre ensuite aux Américains.
Nessie İttifakı'ndan Sör Curt Godfrey göl üstüne koruyucu bir büyü yapmalarını istediği İskoçyalı büyücüleri, yerli halkı ve sualtı müttefikimizin barışçıl varlığını isteyen herkesi yardıma davet etti.
Sir Curt Godfrey de l'Alliance Nessie... a demandé aux sorciers écossais du coin... de jeter un sort favorable sur le lac, ses habitants... et ceux qui veulent que notre allié sous-marin vive en paix.
İttifakı sona erdirip onu göndereceğim.
Je romprai l'alliance et l'expulserai.