Kalmamış traduction Français
3,153 traduction parallèle
Kimse kalmamış. Tek bir ruh bile.
Il n'y a plus personne, pas âmes qui vivent.
Andy, tuvalet kağıdı kalmamış.
Andy, y a pas de papier.
Canım çok kahve çekti. Burada hiç kahve kalmamış.
Je meurs pour un café Je n'ai pas de café ici
Sağ ol. Sonuçtan memnun kalmamış olacak ki sonra şu tüfekle yüzünün yarısını uçurmuş.
Non satisfait du résultat, il s'est explosé la tête avec ce fusil...
Sizde tutku kalmamış.
Ça manque de passion.
Dizlerinizde kıkırdak kalmamış. Dirsek ve omuzlarınızdakiler işlevini kaybetmiş.
Parce qu'il n'y a pas de cartilage dans vos genoux, et pas beaucoup plus dans vos coudes ou vos épaules.
Asıl ısırık izi ya da yara izi kalmamış.
Elle n'a pas de marque de morsure d'origine ni de cicatrices.
Yürünecek bi şey kalmamış.
Il y avait a peine 2 cm, tout a l'heure.
Eski halinden eser kalmamış ama.
On ne dirait plus notre appartement.
Ced, bu sefer neyin kalmamış?
Qu'est-ce qu'il te manque cette fois?
Herkese sırt çevirmiş, hüzün ve yalnızlığa terk edilmiş, konuşacak kimsesi kalmamış!
Elle s'est isolée des autres, elle est devenue triste et esseulée et n'avait personne vers qui se tourner!
Görünüşe göre bu çıplak ninjalardan biri sadece yemek yapmakla kalmamış, bir deri festivali hazırlamış.
Il semble qu'un de ces ninjas nus avait une autre ambition que de se mettre à poil.
Sanki önceden hiç parasız kalmamışlar gibi.
Comme s'ils n'avaient jamais été fauchés.
- Aslında kahvemiz kalmamış.
- On n'a pas de café.
Bu deterjandan kalmamış. Başka deterjan versek olur mu?
Le sortir de Celui de stock, ce que je peux vous donner une autre poudre de lavage?
Bırak gitsin, hayat kalmamış bunda.
Laisse tomber. C'est inutile.
Gördüğüm kadarıyla ondan geriye hemen hemen bir şey kalmamış.
Il ne reste pas grand-chose d'elle, à ce que je vois.
Bana sorarsan pek bir şeyin kalmamış.
Elle te hait. Il te reste plus rien si tu veux savoir...
- Görünüşe göre senden de pek bir şey kalmamış.
On dirait qu'il ne t'en reste pas plus
Eğer bir şey yapmayı kafasına koyduysa yapabileceğiniz pek fazla bir şey kalmamıştır.
S'il avait une idée en tête, on ne pouvait pas faire grand-chose.
İyi ki bana kalmamış.
C'est ce que vous croyez!
Isabelle, şampuana ne yaptın? Hiç kalmamış.
- II y a plus de shampooing, tu as fait quoi avec?
- Alamam, kalmamış...
- Il n'y en a pas.
Senin içinde insanlıktan eser kalmamış, orası belli.
Il n'y a visiblement plus aucune humanité en toi.
Yeniden yapacak bir şey kalmamış.
Je veux dire qu'il ne reste plus rien a reconstruire.
Yeniden yapacak bir şey kalmamış.
Qu'est ce que tu veux dire par ne pas pouvoir, putain? Je veux dire qu'il ne reste plus rien a reconstruire.
* Bir ihtiyar olmana fazla bir şey kalmamış *
♪ Not long till you re a senior citizen ♪
Kimlik tespiti için hiç bir şey kalmamış. Yangın yüzünden.
Le feu n'a rien laissé pour l'identification.
Geriye fazla bir şey kalmamış.
Ce qui en reste était dans le bateau.
Lazanya kalmamış mı?
Y a plus de lasagne?
İstediğin soğuk cipslerden kalmamış.
Il n'y avait plus de cool ranch.
Kocacım, cylon olmayan birşey kalmamış gibi görünüyor.
Epoux, certaines choses ne sont pas faites pour être cylonisées.
Kuyruk kalmamış!
Il n'y a plus de queue!
İnsanlık diye bir şey kalmamış yahu!
Vous n'êtes plus aussi responsables!
- Umarım geç kalmamışızdır.
Pourvu qu'il soit pas trop tard.
Lois, iyi ki bulaşıkları yıkamıştın, lafa dalmanı engelleyecek bir şey kalmamış oldu.
Ça me fait plaisir que tu aies fini la vaisselle pour donner ton avis.
Eve bir torba dolusu yiyecek götürürsün bir bakmışsın sana bir şey kalmamış. Önce sen yiyeceksin.
Tu ramènes à la maison un sac de nourriture, et ils mangent tout, et il ne reste rien pour toi Mange en premier.
Üzülerek belirtiyorum ki ellerinde senin sihirli bayan kreminden kalmamış, ama sana bunu aldım.
Désolé de le dire, ils n'avaient pas ton parfum "Magic Lady", mais je t'ai eu ça.
Şükürler olsun çok geç kalmamışım.
Grâce aux étoiles je ne suis pas trop en retard.
Eğer biri bir şey yapmaya kalkarsa önleyecek hiçbir nesne kalmamış durumda.
Si quelqu'un voulait faire quelque chose il n'y a rien qui l'empêche de le faire.
İçinizde pek alabalık kalmamış.
Vous n'êtes plus une novice.
Geriye pek arkadaşım kalmamış gibi geliyor.
Ce n'est pas comme s'il me restait pleins d'amis.
Şirketten uzak kalmamın hiç sırası değildi.
Ça tombe mal, par rapport à ma boîte.
Hangi sebeple burada sıkışıp kalmamı isteyebilirsin ki?
Pour quelle raison tu me gardes ici?
Sırf istediğini aldın diye bizim sessiz kalmamızı mı bekliyorsun?
T'as eu ce que tu voulais et tu voudrais qu'on s'écrase?
Kalmamı isteyerek beni bir şeye zorlamış olmazdınız.
Vous ne m'auriez rien imposé en me demandant de rester.
Fazla bir şey kalmamış. Diğer her şey yok edilmiş.
Il n'y a plus grand-chose.
Seninle güzel bir gün geçireceğim yerde Jo ile şu kısıtlamaları yapmak zorunda kalmam dışında.
Bien, sauf que je devais profiter de ma journée avec toi, et que maintenant je suis coincé avec Jo à faire... des rapports.
Biliyorum, Blair sırf Louis şüpheye düşmesin diye bizden birlikte kalmamızı istedi ama iyide, Brooklyn'deki kahveler hem yarı fiyatına hem de daha lezzetli.
Je sais que Blair nous a demandé de rester ensemble pour éviter que Louis ne devienne suspicieux, mais je veux dire, le café à Brooklyn est à moitié prix et bien meilleur.
Geriye pek bir şey kalmamış.
Il ne reste presque rien.
- Kim oldukları bilinmiyor mu? - Hayır, pek bir şey kalmamış.
- On a leur identité?
kalmadı 44
kalmam 16
kalmak istiyorum 46
kalmayacağım 36
kalmanı istiyorum 30
kalmamı ister misin 17
kalmak mı 16
kalmalısın 16
kalmam 16
kalmak istiyorum 46
kalmayacağım 36
kalmanı istiyorum 30
kalmamı ister misin 17
kalmak mı 16
kalmalısın 16