Karada traduction Français
451 traduction parallèle
Gemide isyan isyan... Karada... Ölü bir denizci...
Le cuirassé est en rade... il s'est mutiné... sur le rivage... un matelot tué...
Uçmaya geldi sıra. Havacıların karada yetiştiğini anlamaya.
Venus pour voler, ils ont appris que les aviateurs étaient formés au sol.
Sonra da 300 mil kadar karada yol aldık ve ben bir kutup ayısı vurdum.
Nous avons fait 500 Km dans la jungle, où j'ai abattu un ours polaire.
- Karada görüşürüz. - Hoşça kal.
- On se verra à terre.
Dan karada kalacak, okulu var.
L'hiver, il reste à terre. Il va à l'école.
Havada, karada ya da denizde olsun fark etmez.
Je me moque du gamin. S'il est sur terre, mer ou dans les airs.
Bir tane yakarsam karada, iki taneyse denizde.
Je signalerai du beffroi son arrivée : un par terre, deux par mer.
Havada, suda ve karada yaşadılar.
Elles vivaient dans l'air, dans l'eau et sur terre.
Karada tek bir vasıta kalmış.
J'ai vérifié, il ne reste qu'une calèche.
Sizi denizde ve karada paramparça edeceğiz
Nous faisons mouche en haute mer comme sur terre.
Bütün karada oturanlar öyle düşünür.
Les marins s'en moquent pas mal.
- Kaptan ne kadar karada kalacak?
Le capitaine reste combien de temps?
Antonio askerliğini ana karada yaptı. Orada haksızlığın ne olduğunu öğrendi.
Depuis l'armée il ne supporte plus les injustices.
Karada ne yapıyoruz?
" Que faisons-nous à quai?
Karada, denizde ya da köpükte Başkası olmasa da
" Elle a beau être unique Sur la terre comme sur l'Atlantique
Düşman havada, denizde ve karada ezici bir üstülükle ilerlerken... geçen her saatle güçlenmeye devam ederken, ve biz de aynı oranda zayıflarken... hangi durumda olursam olayım, bu benim için bir kriz demektir.
Lorsque l'ennemi a une supériorité écrasante sur terre, en mer et dans les airs, et continue de se consolider tandis que nous nous affaiblissons, j'appelle ça être au pied du mur car il n'y a pas d'autre mot.
Anlayabilmem için bir savaş geçti ya da belki de 4 yıl daha yaşlandığım içindir ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı ne de gece denizde ya da karada şehirde ya da kucağımda bir bebekle bir avuç çocuğu ormana sürüklerken.
La guerre m'a fait réfléchir. J'ai compris tout ce que j'ai perdu. Pas un jour je n'ai cessé de penser à toi... ni une nuit... en mer ou à terre... ou quand, dans la jungle, je tenais... un bébé dans les bras.
Fakat o korsanlık değil ki, Kaptan. O bir meslek. - O karada çalışmak demek.
C'est du trafic d'armes, pas de la piraterie!
Kralın Donanması her biriniz karada asıIıncaya kadar Yedi Denizi kasıp kavuracak. - Asın onu!
La Marine du Roi écumera les mers et vous aura tous!
Herhalde karada görevlisin. DeRussey'de sörf için çok fırsatım oluyor.
Je suis en poste à DeRussey, on y surfe beaucoup.
Karada, denizde, İtalya'dan başka her yerde taç giyecekmiş başına.
Il portera sa couronne partout, sauf en Italie.
Takip eden jeolojik dönemde Kretase çağında deniz sürüngenleri ile karada yaşayan hayvanlar arası bir yerde bir yaratık dünyaya geldi.
Durant l'ère géologique qui suivit, le Crétacé, une créature à mi-chemin entre le reptile marin et les animaux terrestres naquit.
Geceyi karada geçireceğiz.
On va passer la nuit à terre.
Sizin gibi karada, güvende basit işlerle uğraşan heriflerden bıktım!
J'en peux plus des planqués dans ton genre.
Nasıl gideyim? Başmakinistim ve tayfamın yarısı karada.
Mais la moitié de mon équipage est à terre!
Ayakları çıkmış ve karada yürümeye başlamışlar.
Avec leurs pattes, elles ont pu marcher.
Sparta, Persliler'e karşı denizlerde ve karada yapılan savaşta, birleşen Yunan askerlerine liderlik yapmak için seçildi.
Sparte a été élue pour mener la Grèce unie contre la Perse sur terre comme sur mer.
Karada ya da denizde şeytanlar yoktur.
Que les démons n'existent pas. Ni dans la mer, ni sur la terre.
Söyler misin, sen karada yaşayan insanları özlemiyor musun?
Tenez, jeune homme, dites-le moi... N'êtes-vous pas nostalgique des hommes? De la terre ferme?
Açık sözlülüğümü bağışlayın, Kaptan ama karada kendi başınıza bir gece bile kalmadınız henüz, değil mi?
- Les hommes sont un peu lents, mais... - Oui, je sais.
Çok fazla karada kaldınız.
Vous êtes à terre depuis trop longtemps.
Karada olanlara ilgimi kaybetmeden uzun süre denize bakamıyorum.
Je ne peux pas regarder la mer pendant longtemps... sans perdre de vue ce qui arrive sur terre.
" karada, denizde, fırtınada, her yerde
" Quand il est'méritant'
- Eğer o şey, karada olsaydı onu kullanıp giderler miydi? Hemen hemen.
Et vous pensez que si ça avait été à la surface, ils l'auraient juste collectée et seraient repartis?
Evet, Komiser. Bir yıl önce hayatınızı tehlikeye attınız. Karada, denizde ve havada Fantomas'ı yakalamak uğruna.
Oui, commissaire, il y a un an, vous risquiez votre vie sur terre et dans les airs... à la poursuite de Fantômas.
- Karada, efendim.
- A terre.
Nasıl bir duygu...? ... karada savaş?
A quoi ça ressemble... une bataille de surface?
Diğer hastalar karada, güven içinde olmaktan çok memnundu.
Les autres malades étaient ravis d'être à terre...
Siz S.S. beyefendilerinin karada çok değerli olduğunuza eminim. Fakat bu gemide yapılacak bir işim var.
Je suis sûr que vous les SS vous êtes très compétents sur la terre ferme mais sur ce navire j'ai une tâche à accomplir.
Ana karada.
Sur le continent.
" Karada, komuta sende.
" A terre, c'est vous l'expert.
Daire ne kadar süre karada kalacak?
Quand partira la soucoupe?
Sadece paraşütçüler değil. Rus donanması da karada.
En plus des parachutes, la marine russe est là.
- Karada ne yapıyordu?
- Que faisait-il à terre?
Ayrıca beş ana karada üretim yapan rafinerilerim.
J'ai des raffineries sur les cinq continents.
Karada saklanamayacağız.
Patrouille 11. patrouille 11 à inspecteur.
- Hem karada hem de suda olamayız ki.
- Oui, mais on est pas amphibies.
Aslında, eğer beni istersen sonsuza dek karada kalabilirim çünkü seni seviyorum.
En fait, si tu veux de moi... je serai heureux de rester á terre pour toujours. C'est que je t'aime.
Görüntü yönetmeni İgor ÇERNİK tarafından havada, karada, su yüzünde, su altında filme alınmıştır.
La photographie dans les airs, sur terre, sur et sous les eaux est dirigée par Igor TCHERNYKH
Eğer karada olsaydık...
Si on était à terre, je...
Karada da gidilebiliyor.
D'abord sur terrain sec.