Karanfil traduction Français
150 traduction parallèle
Bay Beecher'ı tanımadığıma göre... yakasına beyaz karanfil takıyorsa kim olduğunu anlarım.
Si j'ignore de quoi M. Beecher a l'air, la seule façon de le savoir, c'est s'il est blanc de peau.
- Kırmızı karanfil mi? - Evet.
Un oeillet rouge?
- Anna Karenina. - Kitap ayracı olarak da kırmızı bir karanfil.
Avec un oeillet rouge comme marque-page.
Ve bir karanfil.
Et un oeillet!
Karanfil ha?
Un oeillet!
Eğer gelmezse ben yakama bir karanfil takarım. - Garson.
S'il ne vient pas, c'est moi qui porterai un oeillet.
Küçük kız öldüğünde elinde bir demet pembe karanfil varmış.
La petite fille portait un bouquet d'œillets roses, quand elle a été tuée.
Bu yüzden cenazeden önce bir kaç karanfil bırakmalısın bence.
Tu devrais en déposer avant l'enterrement.
- Karanfil, efendim?
- Un oeillet, monsieur?
- Karanfil.
- Des œillets.
Bay Kameda'nın bana karanfil almasında gülünecek ne var?
Est-il si drôle que M. Kameda me fasse rougir?
Karanfil getirmesinde gülünecek ne var?
Mais... pourquoi est ce drôle qu'il m'apporte des oeillets?
Rom karanfil gibi kokarsa ateşim var demek.
Dès que le rhum sent l'œillet, j'ai de la fièvre.
En güzel elbiselerini giy ve eline de çiçek al. Çiçekler karanfil olsun.
Va chez toi, mets ton beau costume, achète des oeillets.
Yakana karanfil takmayı unutma.
N'oublie pas de porter ton oeillet.
Kırmızı karanfil takmayanlar barbut oyununa katılamaz. - Bir tür parola.
Rappelle-toi que personne ne va à un jeu de dés... sans un oeillet rouge à sa boutonnière.
Ayrıca, 2 buket de beyaz karanfil.
Et deux oeillets blancs.
Hödük Louie'yi al, düğme deliğine bir karanfil tak, herkes Grover Whalen sansın.
Louie la Teigne : avec un œillet il ressemblerait à Grover Whalen.
Bir tane karanfil mi aldı?
Il a acheté un œillet?
Evet. Kırmızı bir karanfil aldı.
Oui, un rouge.
Valencia'da içine karanfil atarlar.
A Valence ils ajoutent un clou de girofle.
Annesi ve kızkardeşine bahçe işlerinde fazlasıyla amatör olan benim için biraz fidelik sarı karanfil yollamalarını yazdı.
Pour moi il avait écrit plusieurs fois à ses chères mère et sœur de m'envoyer quelques plants d'oeillets jaunes, car j'étais grand amateur de jardinage.
Viski, biraz biber, karanfil yağı, zencefil kökü...
Whisky, un peu de poivre, essence de girofle, racine de gingembre.
Buraya karanfil ekmek istiyorum, Bay Flint.
- Ici, j'aimerais mettre des oeillets.
- Biraz daha beyaz karanfil.
- Plus de fleurs blanches.
Bana yumurta, İspanyol şarabı, zencefil, tarçın ve karanfil getirin.
Qu'on m'apporte des oeufs, du vin d'Espagne, gingembre, cannelle et clous de girofle!
Karanfil.
Des clous de girofle.
Burası Karanfil Oda. Bir yatak ve bir radyo var.
Au moins, les prix sont raisonnables!
Elma, üzüm, tarçın, kuşüzümü, limon... kraker, şeker, portakal, hindistancevizi, un, tuz, biber... karanfil, yumurta ve çocuklar için şekerleme istiyorum.
Sofia, il me faut : pommes, raisins secs, cannelle, groseilles, citrons biscuits, sucre, oranges, muscade, farine, sel, poivre girofle, œufs, et des bonbons pour les enfants.
Şapkanıza pembe bir karanfil sıkıştırın ve malum işareti yapıverin.
Suffit d'un œillet au chapeau et de la pancarte habituelle.
Bir karanfil, insan kadar su ister.
Un pied d'oeillet, | ça boit comme un homme.
Karanfil yetiştirmek mi istiyorsun, arkadaş olmak mı?
Tu veux faire des | oeillets ou te faire des amis?
Karanfil yetiştirdiğimi biliyor musunuz?
Tu savais que j'avais fait des plantations d'oeillets?
Howard Johnson'ın lobisindeyim ve pembe bir karanfil takıyorum.
Je suis dans le hall d'un petit hôtel avec une combinaison rose.
Gelinin babası için en güzel karanfil bende.
J'ai réservé le plus bel oeillet pour le témoin de la mariée.
Karanfil.
Des œillets. - Quoi?
- Ne? - Bana karanfil getirirdi.
- Il m'apportait des œillets.
Bay Beaufort harika orkideler göndermiş. Kuzen Henry van der Luyden de bir sepet karanfil yollamış.
Elle a parlé des orchidées merveilleuses reçues de M. Beaufort et du panier d'œillets du cousin Henry Van der Luyden.
- Kırmızı bir karanfil tak ki tanıyabileyim.
Porte un oeillet rouge, que je sache que c'est toi.
Nefes açıcı karanfil kullanıyorum. Gargara yapıyorum.
Je prends du clou de girofle, et des bains de bouche.
Turuncu karanfil garip midir?
Les œillets oranges, c'est mauvais?
Bu bir karanfil.
C'est un oeillet.
Ya da ateşten kopan karanfil çiçeği okları gibi.
'" Ou Ia fleche d'incarnats que Ie feu fait jaillir
- Karanfil çiçeği.
- Des oeillets.
Güzel birşeyler. Gül ya da karanfil.
Quelque chose de bien.
Karanfil. Aman Tanrım.
- Des clous de girofle.
Karanfil ister misin?
Un œillet pour la petite?
Bir karanfil bu güzel kıza, bir karanfil anneye. - Siz ister misiniz?
Un pour la petite, un pour maman, et un... vous aussi?
- Kırmızı karanfil.
Je regarde!
Peki neden hepsi de kırmızı karanfil takmış?
Et pourquoi portent-ils tous des oeillets rouges?
- Karanfil, tanesi 80 liret.
Ça coûte 1 000 lires.