Kaçış traduction Français
20,423 traduction parallèle
Cüretkâr bir kaçış için kim benimle gelir?
Bon, qui veut se joindre à moi dans une fuite audacieuse?
Bundan kaçış yoktu.
Il n'y avait aucun moyen d'y échapper.
Bu kaçış girişimine nasıl katkı sağlarız?
Quelle aide pourrions-nous apporter à une tentative de sauvetage?
Bir kaçış yolu arayacaklar sen de onlara sağlayacaksın.
Ils voudront une sortie de secours, et on leur en donnera une.
Kaçış yolu olarak tüm masraflarını Weatherby'e yatıracaklar. Biz de onları, bu düğün olmazsa hayatlarının tamamlanamayacağına ikna edeceğiz.
Une sortie de secours en or au Weatherby, on les convaincra que leur vie serait incomplète sans ce mariage.
Planet Zombie'deki kaçış kapsülünü etkinleştirmek için talimat almak istiyorsanız, 2'yi tuşlayın.
Si vous voulez des conseils pour fuir la planète Zombie, tapez 2.
Kaçış umudu olmayan bir sonsuzluğa katlanamıyorum.
Je ne peux pas supporter une éternité sans espoir d'évasion.
Belki de bir kaçış planı düşünüyorsundur? Gerçi serbest kalsan bile ne olabilir?
Peut-être tracer une certaine stratégie d'évasion? Mais même si vous avez obtenu gratuitement, alors? Tue-moi?
Buradan kaçış yolun o mu?
Comme ton échappatoire?
Atlama gemisini alır, kaçışını yapar ve hayatını dilediğin yerde geçirirsin.
Tu pourras prendre le vaisseau, t'échapper et t'enfuir pour le reste de ta vie où tu veux.
Frank bile bu kadar kısa sürede bir kaçışı ayarlayamaz.
Non, même Frank n'aurait pas pu s'évader aussi vite.
Aleni bir katilin kaçışında şüpheli olarak tutulmamın dışında mı?
À part qu'on me soupçonne d'avoir aidé à l'évasion d'un meurtrier?
Onun kaçışıyla ilgili ne bilgimiz olabilir ki?
Que pouvons-nous savoir de son évasion?
Nasıl olduysa son hissedarlar raporunda bunu gözden kaçırmışım.
J'ai dû rater ça dans le dernier rapport des actionnaires.
İyileşme olması kaçınıl...
Ça ne peut que s'amélio... Plus.
Öldürülen o iki professör Londra Müzesi'nden bir kaç eşya ödünç almış.
ces deux professeurs assassinés avaient des artefacts prêtés par le London Museum.
Onu kaçırmakla intikam almış oluyoruz.
L'emmener nous vengera.
Hayır, hayır, caddenin aşağısında oturuyorum bir kaç gün önce buradan çıkan bir ambulans gördüm.
Non, je vis en face, j'ai vu une ambulance ici il y a deux jours.
- Kim kaçırmış olabilir?
Pris par...
Kız kardeşimin federal göz altıdan kaçıp aileye geri döndüğünü de anlattı mı?
A-t-il aussi mentionné que ma sœur s'est échappée de détention fédérale, et qu'elle est de retour dans la Famille?
Bir insanı çalınca buna adam kaçırma deniyor.
Sauf quand tu voles une personne. Ca s'appelle un enlèvement.
Transfer sırasında ben ve arkadaşlarım sizi kaçıracağız.
Pendant le transfert, mes associés et moi vous intercepterons.
- Kaç yıldır Nathan'la çalışıyorlar?
Depuis combien de temps sont-ils chez Nathan? Deux ans.
BoJack odaya genç bir çocuk kaçırmış.
BoJack a un jeune garçon dans sa chambre.
Onları kaçırmayacaksın Travis, kurtarmış olacaksın.
Tu ne les prends pas Travis. Tu les sauves.
Birisi bugün bir etanol kamyonunu kaçırmış.
Quelqu'un a raté son coup avec un camion d'éthanol ce matin.
Yok ya... "Bu gece kaçış yok!"
Qui, moi?
Gün boyunca kulübemizin kapısını sıkı sıkı kapalı tutuyor ve dışarıdan geçen birinin duyabileceği en küçük sesten kaçınıyorduk.
Pendant la journée, la porte de notre hutte reste bien fermée, et nous ne faisons aucun bruit pour éviter qu'un passant nous entende.
- Kaçıyor muyuz?
Abandonner? - S'enfuir?
Japoncayla sınırlandırılırsanız beyanınızda bazı kurnazlıkların gözden kaçırması bizi kaygılandırdı.
Nous nous inquiétons de mal saisir certaines subtilités de votre témoignage si vous parlez uniquement en japonais.
Her şeye rağmen birkaç şey kaçınılmaz olarak içeri sızardı.
Malgré tous ces efforts, quelques objets de contrebande passaient.
Ya onun üzerinde işe yaramış, ya da onu kaçıracak bir yol bulmuş.
Soit ça a marché sur lui, soit il a trouvé un moyen de le détourner.
Sanki bir partiyi kaçırmışım gibi.
On dirait que j'ai loupé une fête d'enfer.
Aklını kaçırmış eski eşin oturma odasında.. .. kurban ayinleri yapınca.. .. böyle oluyor.
C'est ce qui se passe quand ta tarée d'ex femme réalise des sacrifices dans ton salon.
Bir zamanlar.. Aklını kaçırmış eski karım Eva, Atalar'ın gücü almaya çalıştı..
Une fois... mon ex femme Eva, a essayé de siphonner le pouvoir de nos Ancêtres, et elle a créé ça.
Burada kaç kişi olduğumuzu öğrenmeye çalışıyor olabilirler.
Peut-être qu'ils essaient de savoir combien nous sommes ici.
- Sanırım eğlenceyi kaçırmışım.
On dirait que j'ai loupé quelque chose.
Fırsatı kaçıracak mısın?
Tu n'as pas oublié quelque chose?
Seni kaçırma girişimi dışında.
Sauf, bien sûr, ta tentative d'enlèvement.
Gideon, çocuğu kaçırmanın gelecekte istediğimiz etkiyi yarattığından emin olmak için zaman akışını kontrol et.
Gideon, vérifie la chronologie pour s'assurer que le kidnapping du garçon qu'il n'y a pas eu d'effets désastreux sur le futur.
Demek istediğim, Per Degaton'u kaçırmamızın zaman akışı üstünde önemsiz bir etki yarattığı.
Kidnapper Per Degaton a eu un effet nominal dans la chronologie.
- Peki, Romence sınavından kaç aldı?
Et en littérature roumaine?
Hangi karardan kaçınmışım ben?
De quelles décisions tu parles?
Siz de bir sıradanı kaçırdınız unuttun mu?
Vous avez kidnappé un terrestre, vous vous rappelez?
Strateji seanslarını kaçırdın tanık hazırlıklarını, açılış konuşmalarını ve bir suçlu gibi birçok kişiyi öldürdün.
Tu as raté les sessions sur la stratégie, la préparation des témoins, les déclarations, et tu décimes...
Aklını kaçırmış tetikçiler, çete savaşları.
Tireurs fous, guerres des gangs.
Bak, genel olarak kafamın dışında varsayılabilirim yani bunun pek bir anlamı olmayabilir ama bu hayatımda duyduğum en saçma, en kaçıkça şey olabilir.
On imagine que je suis un vrai dingo, donc ce que je dis vaut peut-être rien, mais j'ai jamais rien entendu de plus fou.
Geçmişte zarar görmenizi engelleyebilmek için yapabileceğimiz tek şey bebek halimizi kaçırmak, böylece zaman çizgisinden kendimizi alıkoymuş oluruz.
Pour s'assurer que vous ne serez pas attaqué dans votre passé... il faut vous enlever à la naissance, donc s'enlever nous-mêmes de nos futures lignes temporelles.
Lindsay kendini kaçırdı.
Lindsay s'est kidnappée elle-même.
Anlayabileceğimden değil ama belki gözümden kaçırmışımdır. - Ne?
Pas que je sache mais peut-être que j'ai manqué quelque chose.
Alex, Hank'in kaçırılmasına çok üzülmüş olmalısın.
Tu dois être bouleversée d'avoir perdu Hank.