Kilgrave traduction Français
196 traduction parallèle
Kilgrave burada mı?
Kilgrave est là?
Daha güvenli özellikle Kilgrave dışarıda bir yerdeyken.
C'est plus sûr, avec Kilgrave dans les parages.
Hope Kilgrave'i canlı gören son kişi sendin.
Hope, tu es la dernière à avoir vu Kilgrave vivant.
- Kilgrave'in varlığını ispatlayabilirim.
Je peux prouver que Kilgrave existe.
Ne oldu şimdi, Kilgrave muhabbetinde?
Et maintenant? Pour Kilgrave?
Kilgrave, biliyorum.
Kilgrave, je sais.
Kim, Kilgrave mi?
Qui? Kilgrave?
Kilgrave ne hâldeydi, durumu ne kadar kötüydü?
Dans quel état était Kilgrave? Sévèrement touché?
Kilgrave'e tek böbrekle yaşayabileceğini söyledim ama tekrar bir bütün olmak istedi.
J'ai dit à Kilgrave qu'il pouvait vivre avec un rein, mais il voulait être complet.
Ameliyan on saat sürdü, Kilgrave sonuna dek beni izledi.
Dix heures d'opération. Kilgrave m'a regardé tout le temps.
Kilgrave'in de bundan haberdar olması.
Et Kilgrave le sait.
Kilgrave daha uydurma bir isim duydunuz mu hiç?
Vous connaissez un nom plus bidon que Kilgrave? Franchement.
- Kilgrave'in kurbanlarından biri olduğun konusunda.
En tant que victime de Kilgrave.
Kilgrave ardında ruhen yaralanmış insanlardan oluşan bir iz bırakıyor.
Kilgrave laisse sur sa route des gens brisés.
Kilgrave'i yakalamakla meşgulüm.
Je m'occupe de faire sortir Kilgrave de sa cachette.
Bu arada Kilgrave'den saklanıyorsun, değil mi?
En attendant, tu fuis Kilgrave, non?
- Kilgrave için.
C'est pour Kilgrave.
Kilgrave'i yakalamak için bir görevlinin icabına bakmak mı?
Assommer un employé pour pincer Kilgrave?
Kilgrave'le olduğun süre boyunca kontrolü altında olduğunun farkındaydın.
Tout le temps où vous étiez avec Kilgrave, vous étiez consciente de son contrôle.
- Kilgrave istedi de ondan.
Parce que Kilgrave voulait que je le fasse.
Kilgrave denen kişilik tarafından kontrol edildiğini hisseden başkaları varsa ofisimle irtibata geçmekte özgürler ancak müvekkilimin psikotik bir kriz geçirmiş olması daha muhtemel.
Si d'autres personnes pensent avoir été contrôlées par ce Kilgrave, je les encourage à contacter mon cabinet, mais il est plus probable que ma cliente ait souffert d'un épisode psychotique.
Trish, Kilgrave'in gerçek olduğuna inanır gibisin.
Trish, vous semblez croire que ce Kilgrave existe.
Kendini Kilgrave'in önüne attın.
Tu t'es mise dans sa ligne de mire.
Kilgrave mi çekti, içerideki aile mi çekti?
Kilgrave? La famille, là-haut?
Kilgrave'in casusunun dikkatini dağıtacak bir şey yok sadece benim üzerimde sabitlenmiş bir odağı var.
Rien ne distrait l'espion de Kilgrave, qui se focalise sur moi.
Kilgrave aynı polisi beni öldürmesi için göndermiş.
Kilgrave a envoyé ce flic pour me tuer.
Kilgrave göndermedi onu.
Ce n'est pas Kilgrave qui l'envoie.
- Kilgrave istedi.
- Kilgrave le voulait.
- Kilgrave mi?
- Kilgrave?
Onu, Kilgrave'in kara listesinden çıkarmanın bir yolunu biliyor olabilirim. Ama hiç kolay olmayacak.
Je sais comment l'ôter de la liste noire de Kilgrave, mais ça va être pénible.
Tamam ama Kilgrave ondan korktuğunu biliyor, önemsediği tek şey de bu.
Soit, mais Kilgrave sait que tu as peur, et c'est tout ce qui lui importe.
Kilgrave beni izliyormuş.
Kilgrave me surveille.
- Kilgrave'lendiğini nasıl anlayacaksın?
- Comment sauras-tu si elle est possédée?
- Hâlâ Kilgrave'i yakalamaya yardım etmek istiyor musun?
Vous voulez toujours aider à pincer Kilgrave?
Kilgrave peşime birini takmış, fotoğrafımı çekip ona gönderiyor.
Kilgrave me fait surveiller par quelqu'un qui lui donne des photos.
Kilgrave, Audrey Eastman'ı kontrol ediyorsa..... etkisi yakında geçecektir.
Si Audrey Eastman est possédée par Kilgrave, cela s'estompera bientôt.
On üç saat geçti ve Kilgrave'den iz yok ama şunu birilerinin üstünde kullanmayı düşünüyor.
Treize heures, et toujours pas de Kilgrave, mais elle a prévu de tirer sur quelqu'un.
- Kilgrave'in zihinlerini kontrol ettiğini iddia ediyorlar.
Ils disent avoir été possédés par Kilgrave.
Kilgrave yaptırdı.
Kilgrave m'a obligée.
Kilgrave, deri bir ceket, canlı çello müziği ve güzel bir kızdan hoş bir gülümseme istemiş.
Kilgrave voulait une veste en cuir, du violoncelle et le sourire béat d'une jolie fille.
Audrey'i Kilgrave mi gönderdi?
Kilgrave a envoyé Audrey?
Hücum edip gereken sahneyi çekebilirdim ama Kilgrave, bir şekilde Audrey'e ulaştıysa olmaz.
Je pourrais débarquer et prendre le cliché gagnant, mais pas si Kilgrave s'est emparé d'Audrey.
Bir şeylere kızdığın belli ama ilk defa eminim ki, bunun Kilgrave'le bir ilgisi yok.
Vous semblez bien énervée pour une raison, mais je suis sûre que cette fois, ça n'a rien à voir avec Kilgrave.
Kilgrave mi?
Kilgrave?
Kilgrave de kim?
C'est qui?
Kilgrave sana yaptıklarını Jessica'ya da yapmıştı.
Ce que Kilgrave vous a fait, il l'a fait à Jessica.
Herald Meydanı'nın güneyinde bir kırmızı ışığa gelince Kilgrave kapıyı açıp içeri girdi.
On était à un feu rouge au sud de Herald Square, et Kilgrave est monté dans la voiture.
Avery hâlâ ağlıyordu ama Kilgrave bir kez olsun yüzüne bakmadı çocuğun.
Avery pleurait toujours, mais Kilgrave ne l'a pas regardé une seule fois.
Kilgrave'in şoförlüğünü yaptığım bir hafta boyunca kayıptım.
J'ai disparu pendant une semaine à jouer les chauffeurs pour Kilgrave.
Bilmiyorum, sadece Kilgrave'i aynı adamla her gün sabah tam onda buluşması için götürürdüm.
Je l'ignore, j'emmenais Kilgrave voir le même type chaque jour à 10 h précises.
Bir Kilgrave'den öncesi var bir de Kilgrave'den sonrası.
Il y a eu l'avant Kilgrave... et l'après Kilgrave.