English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Kin

Kin traduction Français

1,288 traduction parallèle
Burada, dünyalar arası dünyada sıkıştım, sana duyduğum kin beni burda canlı tuttu.
Emprisonné dans le monde entre les mondes, conservé en vie par ma haine pour toi.
Hadi ama. Leela kin besleyecek biri değildir.
Leela n'est pas une fille rancunière.
Yani ne kadar süre kin güdebilir ki?
Pendant combien de temps peut-il garder rancune?
Hiç kimseye kin gütmedim, hepsine gülüp geçtim.
Je t'en veux pas, je rigole.
Bana Soggy Bottom Boys'a büyük bir kin besliyor gibi geldi. Bunun sebebi geçmişte anlaşmazlıklar yaşamış olmaları.
Il semblait avoir une dent plutôt haineuse contre les Culs Trempés en raison de leur passé turbulent.
Vampirler kralı baban, ona karşı kin duyarak büyüdü.
Ton père, le roi des vampires, s'est mis en colère.
Tek bildiğim, Maggie'nin bana kin beslediği.
Je sais seulement que Maggie veut m'éliminer.
Bu, organizasyonun da kin beslediği anlamına geliyor.
Donc l'Initiative aussi.
Onlara karşı kin güden yüzlerce ölü insan olabilir.
Il y a des centaines de morts qui pourraient leur en vouloir.
Barış Muhafızlarına beslediğiniz kin bizimkinin yanına bile yaklaşamaz.
Votre haine des Pacificateurs ne pourra jamais égaler la notre.
Kin, karışık sinyaller, yön şaşırtmak onun metodu.
Rancœur, pistes brouillées, confusion, voilà ses armes.
O zaman sen, sadece bana kin güdüyorsun!
Alors pourquoi tu... De toutes les manières possibles.
Bu kin ve nefretin olmaması için o sözde "Seçilmiş İnsanlar" ın nesillerinin tükenmesi gerekir.
Car sans une telle haine, le soi-disant peuple élu aurait disparu de la Terre.
Bunun için sana kin besliyor muyum?
Et je ne t'en veux même pas, tu vois?
Biz Koreye karsi kin beslemiyoruz.
Nous n'avons rien contre la Corée
O masumiyetle bütün haset, kıskançlık, kin ve nefret duygularının üstesinden gelinebilir.
Avec une telle innocence, l'envie, la jalousie, la rancune, ou encore la colère s'évanouissent.
Ve buna benzer tecrübelerden çok derin bir düşmanlık, kin oluştu. Ticari Yasal Paralı Mülkiyet ve Yazılıma karşı...
À cause d'expériences comme celle-là il a développé une profonde hostilité envers l'idée de propriété intellectuelle et de logiciel propriétaire.
Bana kin beslemiyor.
Elle m'en veut pas?
Bu Kaptan Vanik'kin bir Dünya Gemisine ilk ziyareti.
Je pense que c'est la première visite du capitaine Vanik à bord d'un vaisseau terrien.
Hop, kin gütmek için ortada hiç neden yok!
Tu n'as aucune raison de te montrer vindicatif.
S.kin tekisin, s.kin tekisin, s.kin tekisin.
t'es une bite, t'es une bite.
S.kin tekisin.
T'es une bite.
Ve tam birbirlerine karsi kin duymaya baslamislardi ki aniden bana odaklandilar.
Toute la haine qu'ils avaient l'un pour l'autre. S'est reportée sur moi.
Psikiyatri mesIeğine bu kadar kin, tutan biri oImana rağmen...
Pour quelqu'un contre la psychiatrie...
Bilirsin. Ben kin tutamayacak kadar tembelim.
Je suis trop feignant pour être rancunier.
Dediklerimde kastettiğim buydu oynadığın kişiye karşı kin duyarak yetiştirildim. Evet, öyle.
Bien oui.
Kin'in olduğu yerde şiddetin, günahkarlığın... bir çıkış kapısı mutlaka bulunur.
La ou il y aura de la haine, violence, dépravation une porte sera toujours trouvée.
Evet ama sana kin beslemiyor.
Il ne t'en tient pas rigueur.
Bunun kin, nefret olduğunu düşünürler.
- inventés par les hommes.
Tüm bu suçluluk, bu kin...
Tous ces reproches, cette haine...
Bu ne kin böyle?
Tant de haine!
Kendi sıran gelince kin güdersin.
Tu choisira le moment de la vangeance.
Girerim. Ama Rack düşük kulaklıları pek sevmez. Bize karşı kin besliyor.
C'est juste que Rack a quelque chose contre les oreilles qui pendouillent.
- Geçmişten kalma bir kin.
- Une vieille rancune.
Ama hediye almadık diye bize kin gütmeleri çok saçma.
C'est stupide de nous faire la gueule pour un cadeau.
Kin beslemedim.
Je lui en veux pas.
Kızgın değilim. Kin beslemiyorum.
Je n'ai pas de rancœur envers toi.
Bana karşı tanıklık ettiğin için sana kin beslemedim.
Je ne vous en veux pas pour ce que vous avez fait.
Muhtelemen biri davayı kaybetti ve kin besledi.
Quelqu'un a probablement perdu une cause et gardé rancune.
Peki, Trudy'e karşı bir kin mi güttüğünü düşünüyorsun?
Pensez-vous qu'il avait une sorte de vendetta contre Trudy?
İşte ben buna kin tutma derim.
Il était vraiment rancunier.
Katolikliği reddettiğim için hala bana kin besliyorsun.
Vous m'en voulez toujours parce que j'ai rejeté le catholicisme.
Sence kin tutmak biraz saçma değil mi?
C'est pas mesquin de m'en vouloir encore?
Sorunları oldu, belki kin besliyordur.
Il a eu des problèmes. Il a peut-être des comptes à régler.
Fakat "hapishane sistemi" içindeyken, benden istediğini alamayan iki yüzlülerden ötürü kin gütmek beni harcadı, sonra da yenik düştüğümde yanımdan bile geçmedi.
Quand j'étais dans ce qu'on appelle le système carcéral, j'étais consumé par une haine féroce envers ces hypocrites qui m'adoraient quand j'étais en pleine ascension et qui me fuyaient à mon déclin.
Ona karşı sanki kin besliyordu.
Elle disait qu'elle faisait partie de sa famille.
Kin beslediğin şeyler varsa, onları benden çıkar.
Si tu as de la rancune, parle-m'en.
- Sen sadece kin tutmak istiyorsun.
Tu es rancunière.
Yoksa kin güttüğünü düşünür.
- par vengeance.
O saçma sapan bir lakap için yıllarca kin tutacak biri değildi.
- Mais je l'aimais. - Et c'est reparti.
Ama bu kişisel bir kin değil.
C'est pas par rancune.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]