Kosovo traduction Français
146 traduction parallèle
Evet her gün 12'de ateşlenir. 1193 deki görkemli Kosova Methojiva zaferinin anısına...
Ici, ils tirent le canon à midi... pour commémorer la victoire de Kosovo Methojiva, en 1193.
Duyduğuma göre Kosova yılın bu zamanında çok güzel olurmuş.
- Il paraît que le Kosovo est très beau.
- Kosova'daki gibi mi?
- A Kosovo, par exemple?
ABD'nin Kosova'daki bir günlük yoğun bombardımanında..
Le plus gros bombardement américain au Kosovo en un seul jour.
Columbine'daki olayların olduğu gün, ABD'nin Kosova'ya en çok.. bomba attığı gün olduğunu biliyor muydun?
Saviez-vous que le jour de Columbine les USA ont largué plus de bombes sur le Kosovo que n'importe quel autre jour?
Belgrad'daydım, sonra Kosova.
J'étais à Belgrade, puis au Kosovo.
Birkac yil once Kosova'da alti kisilik bir ekip yonetmis.
Il a dirigé un commando de 6 hommes au Kosovo, il y a 2 ans.
- Kosova!
- Le Kosovo!
Üç yıl önce, CIA beni Kosova'da Victor Drazen tarafından yapılan vahşet hakkında bilgilendirdi.
Il y a trois ans, la CIA m'a signalé les atrocités commises par Victor Drazen au Kosovo.
Kosova, Saraybosna ve Bosna'daki tüm etnik temizliklerden sorumlu.
Il était responsable de l'épuration ethnique au Kosovo, à Sarajevo et en Bosnie.
İki yıl önce Kosova'da patlamadan önce binaya giren adamın sen olmadığı ortada.
Il y a deux ans au Kosovo, ce n'est pas vous qui êtes entré dans le bâtiment avant l'explosion.
-... Kosova, Bogota, Sri Lanka'da.
- au Kosovo, à Bogota, au Sri Lanka...
Kosova'dan sonra, ona hassas bir görev daha verildi. Kayıt dışı bir görev.
Après le Kosovo, on lui a confié une autre mission secrète.
Adı Stephen Saunders. İngiliz istihbaratı onu, Kosova'daki bir görev için CTU'ya verdi.
Les services secrets britanniques l'ont prêté à la CTU au Kosovo.
Sizin izninizle yapılan, Kosova'daki, Drazen görevinde beraber çalıştık.
J'ai travaillé avec lui sur la mission Drazen, au Kosovo.
Ama işin gerçeği, her ikimiz de Victor Drazen isimli bir adamı öldürmek için Kosova'ya gönderilen özel bir kuvvet biriminin mensuplarıydık.
Mais la vérité c'est que, tous les deux, nous faisions partie d'une unité de forces spéciales envoyées au Kosovo pour tuer un homme nommé Victor Drazen.
Kosova'dan ayrılırken, babanın patlamada öldüğünü sanıyordum.
Quand j'ai quitté le Kosovo, je croyais que ton père était mort dans l'explosion.
O akşam siz ve adamlarınız neden kumarhaneye gitmiştiniz?
Si vous ne retrouvez pas mon foulard, vous irez tenir le vestiaire chez vous au Kosovo!
Daha sonra Doğu Avrupa ve Kosova da yılbaşına kadar operasyoneller katılmış
Il menait des opérations en Europe de l'est mais au Kosovo à Noël...
Şey, teklifimizi okursan, projelerimizden birini göreceksin, "Kıyafetlerimiz, Şehrimiz", yedi kadın tarafından, Rwanda'dan, Kenya ve Kosova'dan sığınak-arayanlar.
Quand vous aurez lu notre demande, vous verrez l'un de nos projets, "Nos vêtements, Notre ville", est fait par 7 jeunes femmes, cherchant asile du Rwanda, Kenya et Kosovo.
Kocam ve ekibindeki iki kişi 1998'de Kosovo üzerinde vurulmuşlar.
Mon mari et ses 2 membres d'équipage ont été abattus au-dessus du Kosovo en 1998.
Doksanlı yıllarda Kosova'da çekildi.
Ça vient du Kosovo, fin des années 90.
Kosova kurtuluş ordusunun paralı askerleri.
Ils étaient des mercenaires de l'Armée de Libération du Kosovo.
Bir çok şey hakkında pırıl pırıl,... zekice makaleler yazardı.
Par le passé, il a écrit les articles les plus brillants. Notamment celui sur le Kosovo.
Kosova'da, kimsesiz çocukları ailelerine... kavuşturmak için uğraşıyordu.
Elle aidait des orphelins au Kosovo à retrouver la trace de leur famille.
Herşey kötüleşiyor, kriz ve... tüm bu grevler, enflasyon, Kosova'daki gösteriler. Slovenyalılar.
Tout est en train de se décomposer, nous sommes en pleine crise et avec tout ça, les grèves, l'inflation, les émeutes au Kosovo, les Slovènes...
Booth'la Kosova'da aynı timdeydik.
Booth et moi étions ensemble au Kosovo.
Kosova'ya...
On m'a envoyé au Kosovo.
Burada Kosova halkı lehine barışı sağlama amacıyla bulunuyorsunuz.
Vous êtes dans une mission de maintien de la paix, au nom du peuple de Kosovo.
Pekala... Amerikan ordusunun yükü var. Kosova'ya gidiyor.
C'est une cargaison militaire américaine pour le front de Kosovo.
Bundan sadece iki saat kadar evvel, NATO Kosova'daki Sırp ordusuyla bir barış antlaşması imzalandığını duyurdu. Bu da, bombalama ve askeri çatışmalara bir son getirdi.
Deux heures avant, l'OTAN avait annoncé la signature d'un traité de paix avec les armées serbes du Kosovo, ce qui a arrêté définitivement les bombardements et le conflit militaire.
Afganistan, Kosova, Çeçenistan.
Afghanistan, Kosovo, Tchétchénie.
Kosova, Bosna'nın steroidli halidir.
Bosnie et au Kosovo seraient sur les stéroïdes.
Körfez ülkeleri olan Kosova... ...... ve Afganistan'da bulunduk...
* Nous av ons été présents dans le Golfe, au Kosovo... *... en Afghanistan...
Kosova savaşında mağdur olan ailelerle ilgilenen yer değiştirme, kayıp aile üyelerini bulma... gibi işler yapan bir devlet kurumunu ele geçirmiş.
Il a une agence qui s'occupe de familles de la guerre du Kosovo. Il réunit les familles dispersées.
24 Mart 1999 akşam 8'de QTAN stratejik hava saldırısına başladı...
À 20h, ce 24 mars 1999, l'Otan a bombardé la Serbie et le Kosovo.
Gerçekten.
Kosovo.
Kosova yılın bu zamanında güzeldir.
Le Kosovo est beau en cette saison.
Nijerya ve Kosova'yla sınırlı değil.
Et pas qu'au Nigeria et au Kosovo.
Zoran Matevski, Arnavut uyruklu. Eski UCK üyesi. Kosova Kurtuluş Ordusu.
Zoran Matevski, nationalité albanaise, ancien membre de l'UCK, l'armée de libération du Kosovo.
Milosevic'i Bosna ile Kosova'nın Sırplar için bir iç mesele olduğunu kabul ederek anlaşma masasına oturttuk. Şimdi de ne isterse yapabileceğini düşünüyor.
On a accepté Milosevic à la table des négociations pour la Bosnie en acceptant que le Kosovo soit une affaire interne des Serbes, et là, il pense avoir les coudées franches.
Hâlâ bizim en güçlü müttefikimiz ve Kosova'da işlerin düzelmesini umuyoruz.
Mais c'est notre meilleur allié et notre plus grand espoir de réussir au Kosovo.
Hepimiz burada oturup ellerimizi havaya kaldırabilir ve "Kosova'da olanların bizimle ne ilgisi var?" diyebilirsiniz.
On peut rester assis et lever les mains en disant : "En quoi la situation au Kosovo nous regarde-t-elle?"
Kosova'da neler olduğunu gören hiçbir Batılı Nato'nun askeri eylemlerini doğrulayamaz.
En Occident, nul ne peut douter, en ayant vu ce qui se passe au Kosovo, que l'action militaire soit justifiée.
20 yıl önce Kosova için savaşıyor olmazdık.
Il y a 20 ans, nous ne nous serions pas battus au Kosovo.
Şiddet gösterilerindeki artıştan sonra AB Güvenlik Konseyi Kosova'daki Sırp eylemlerini engellemek için NATO üst düzey komutanı Wesley Clark komutasında 500 uçak gönderdi.
À la suite d'une explosion de violence, le Conseil de sécurité de l'ONU a émis une résolution réclamant la fin de l'action serbe au Kosovo et remettant 500 avions à Wesley Clark, le commandant en chef de l'OTAN.
Kosova'nın Racak kasabasındaki yamaçta 45 kişi Sırp askerleri tarafından gözlemcilerin gözleri önünde ölüme terk edilmişler.
Sur une colline au-dessus du village de Racak, au Kosovo... Quarante-cinq personnes massacrées par des paramilitaires serbes sous le nez des observateurs. Je sais.
Film Kosova'da çekilmiş.
Ça a été filmé au Kosovo.
Kosova'dan sonra ortaya çıktığına dair hiçbir kanıt yok.
Aucun signe de survie après le Kosovo.
- Heh?
Pour les victimes de la guerre du Kosovo.
- Kosova'da mı?
Au Kosovo?