Kural traduction Français
9,221 traduction parallèle
- Hayır, hiçbir kuralı çiğnemedin. Belki genel görgü kuralları hariç, Adam.
Non, tu n'as brisé aucunes règles, à part peut-être celle de la simple politesse.
Kural kitabının canı cehenneme.
Au diable les règles!
Bu hapishanede tahtakuruları kaynadığı için kendilerine dezenfektan sıkan kızlar var ama işemek mi kural ihlali?
Des filles s'aspergent de désinfectant parce que cette prison grouille de vermine, mais pisser est une infraction?
Çünkü doğum günü kuralı bu.
C'est comme pour un vœu d'anniversaire.
Kural bu.
C'est la règle.
Kural kuraldır.
C'est le règlement.
İlk hafta evi aramama kuralımız var.
Vous pouvez m'appeler? Aucun appel n'est permis aux parents la première semaine.
Bekleme salonunun mahremiyetiyle ilgili daha az kural var.
Une salle d'attente est un lieu public.
3'ün kuralı büyüyü iyi ya da kötü yönde yükseltiyor.
Donc la règle de trois amplifie le sort, en bien ou mal.
Bu sihiri her kim kullanıyorsa muhtemelen üçün kuralı hakkında hiçbir bilgisi yoktur.
Celui qui utilise la magie ne doit pas savoir pour la règle de trois.
3'ün kuralı?
Règle de trois?
3'ün kuralının 3 defa tekrarlanması.
C'est la règle de trois.
Sadece oturup 3'ün kuralının geri tepmesinin gerçekleşmesini bekleyeceğim.
Alors je m'assois et j'attend la règle de trois pour renvoyer ses répercussions.
3'üh kuralı onları nerede olursa olsun bulacaktır.
La règle de trois les trouvera n'importe où.
Her şeyi kuralına göre oynadım.
J'ai suivi toutes les rà ¨ gles.
Beyin kulübünün ilk kuralı, asla beyin kulübünden bahsetme.
hum-hum Première règle du club de cerveau on ne parle pas du club de cerveau
- Sanırım o bir numaralı kuralımızdı.
Je crois que c'était la règle numéro... - Oh, merde.
Üzgünüm, kural kuraldır.
Désolé, ce sont les règles.
Artık halkın iradesini arkama aldığıma göre tek soru kuralını uygulatmaya başlayacağım.
Maintenant que le peuple est avec moi... je vais imposer la règle de la question unique.
Koç P'nin oğlan-yok kuralı öyle mi?
Interdit par Pavleck?
Benim kuralım tam aksi.
Moi, j'encourage.
Oğlan-yok kuralı.
Pas de mec.
Oyunun kuralı bu.
C'est le principe.
Uzun soluklu ve çok önemli bir iş ilişkisi kurmanın ilk kuralı budur.
C'était le premier pas pour rétablir une longue et très importante relation d'affaires.
Kural bu Leonard.
C'est un code, Leonard.
Bir numaralı kural da pantolon.
Et la règle numéro une est de porter un pantalon.
Bu çok saçma bir kural. simdi kapidan uzak dur.
C'est une loi complètement stupide. Éloigne-toi de la porte maintenant.
Kural nasil koyulurmus gör bakalim.
Ça t'apprendra à suivre les règles!
Evet sanırım kim girmek isterse girebilir kuralınıza bağlı kalmanız biraz zor olacak.
Je pense que vous allez avoir du mal à vous en tenir à la règle du "tous ceux qui veulent en faire partie le peuvent".
# Bir kuralın olmalı #
♪ Tu dois avoir des règles ♪
Hayatın basit bir kuralı Mike. Bunları ya yapabilirsin ya da yapamazsın.
Une règle simple dans vie, Mike, Vous l'avez obtenu ou pas.
Diplomasinin ilk kuralı, öndeyken bırak.
1re règle de la diplomatie : arrêter quand il est temps.
İki kural.
Deux règles.
Kural bir Alfa öldürdüğünde gücünü almaktı değil mi?
La règle, c'est de devoir tuer un Alpha pour voler leur pouvoir, pas vrai?
İşimizin ilk kuralı, önümüzde çok uzun bir yol var.
Pour commencer, un long trajet nous attend.
İkinci kural. Para.
Ensuite, l'argent.
Bir oyuncunun kortta dört saat boyunca sevişmesi, onu diskalifiye eder diye düşündün, fakat gerçekten kural kitabında bununla ilgili bir şey yoktu.
Vous pourriez croire qu'un joueur serait disqualifié mais il n'y a vraiment rien dans le règlement qui aborde ça.
Tek bir kural için.
Une seule règle!
Ömrüm boyunca tek bir kural çiğniyorum ve kendimi Ay'a giderken buluyorum!
J'enfreins une seule règle et je finis dans une fusée pour la Lune!
Kural bir, şok tabancamı getireceğim ve okul renklerini giymemiş herkesi vuracağım.
Règle numéro un, J'apporte mon Taser. Je vais virer tous ceux qui ne sont pas habillés aux couleurs de l'école.
İkinci kural, tribünlerin altında yiyişmek yok.
Règle numéro 2, pas de roulage de pelles sous les gradins.
Üçüncü kural, her öğrenci şenlik ateşinde yakmak için iki tane kitap getirmek zorunda.
Règle numéro 3, tous les élèves doivent apporter deux livres à brûler au feu de joie.
Dördüncü kural...
Règle numéro 4...
- Ne kuralı?
- Laquelle?
İstediğin kuralı koyarsın ben de onlara uyarım.
Ainsi tu te feras les règles qui te plaisent et je les suivrai à la lettre.
Ormanda kaybolmamıza neden olmuştu ve ateş için odun aramaya gittiğinde ikimiz de tarih öğretmenimizden nefret ettiğimiz için bağ kuralım diye zorlamıştı.
Tu te souviens de la fois où elle nous a perdus dans les bois en nous disant de chercher l'incendie de forêt et en essayant de nous faire détester notre prof d'histoire plutôt qu'elle?
Cinsiyet konusunda bir kural yok.
Il n'y a rien dans le règlement sur le sexe des combattants.
Hiçbir kuralı, beklentisini veya sınırı olmadan hayatıma giren bir güçtür.
Une force qui s'immisce dans nos vies sans règles, attentes ou limites.
- Nedir bu kural? - Tek geçerli şey Warrant'tır.
Quel est ce code?
3'ün kuralı tüm bu yaramaz, küçük oğlanları ve kızları cezalandırmak için geliyor.
La boucle de retours, toute cette magie volant autour, la règle de trois venant punir tous ces méchants enfants.
- Benim bir kuralım vardı.
J'ai une règle.