English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Köylüler

Köylüler traduction Français

736 traduction parallèle
Bu yüzden,... kulaklar ( zengin köylüler ) zarar vermeye karar verirler.
Aussi, les koulaks décidêrent-ils de nuire.
Hepinizi dinledim. Peki ya köylüler?
J'ai entendu vos voix, mais qu'en pensent les paysans?
Siz köylüler, sizler de savaştınız.
Vous, paysans qui vous êtes battus.
Dilerseniz kayıtsız kalabilirsiniz efendim ama köylüler ayaklanmış durumda.
Jouez l'indifférence mais la colère gronde chez les paysans.
Köylüler beni öldürse umurunda olur mu Albay?
Mon sort vous est donc si cher?
Beyler, eğer savaşmaya gönüllü değilseniz,.. ... köylüler kemiklerinizi paramparça eder!
Si vous ne voulez combattre de plein gré, vous les riches, les moujiks vous briseront les os.
İşte dedikodular, sen de baban gibi bir bilim adamısın. Köylüler senden önce garip aletleri gördü.
Selon la rumeur, vous êtes un savant, comme votre père... et les villageois ont vu les instruments qui vous ont précédé ici.
Müfettiş Krogh, sağlığımla ilgilendiğiniz için... size teşekkür etmezsem cidden nankörlük etmiş olurum. Ama sizi temin ederim kara bir büyüyle çevrili değilim... ya da köylüler canavar yaratıldığına inanabilir.
Inspecteur Krogh, je serais bien ingrat... si je ne vous remerciais pas de vous intéresser à mon bien-être... mais je vous assure que je ne participe à aucune magie noire... ni à la création de monstres... comme les villageois semblent le penser.
Evet.Eğer köylüler rahatsız ederse bizi koruyacağını söyledi.
Oui. Il a dit qu'il nous protégerait si les villageois nous ennuyaient.
Köylüler orayı "Canavarın evi." olarak adlandırıyor.
Les villageois appellent ça : "La maison du monstre".
Köylüler kaleyi kuşatmış, kan için bağırışıyorlar!
Les villageois font le siège du château et ont soif de vengeance. - Un homme a été tué à 800 mètres... et vous savez ce qui l'a tué? - Madame, je- -
Benim adım. Frankenstein, adım kalbini patlattı. Ve şimdi mutlu küçük köylüler kanım için bağırışıyorlar!
Le nom "Frankenstein" lui a donné un coup au cœur... et maintenant, les gentils villageois veulent ma peau!
Eğer saf köylüler kapıdan içeri adım atarsa... bir köpek gibi onları vuracağım!
Si un idiot de villageois met le pied ici... je le tuerai! Vous pouvez aller le leur dire, si je ne peux pas le faire moi-même!
Dostlar, Romalılar, köylüler, doğruyu söylemek gerekirse dün gece oldukça güzel vakit geçirdim.
Je parie que j'ai dormi deux fois moins que vous! J'ai passe une nuit formidable!
- Köylüler kontrolden çıktı.
- Les villageois s'énervent.
Köylüler buraya geliyor.
Ce sont les villageois.
Bizi, üçümüz.. Ayaz ve don bekleyen köylüler gibiyiz. Çalış, sıkıntı, mahvoluş.
Alors que nous trois, nous sommes des paysans subissant le gel :
Anlattıklarına göre, köylüler onları bataklığa doğru kovalamış ve kumun dibini boylamışlar.
On dit que les villageois les ont poussés dans le marécage... et qu'ils se sont engloutis dans les sables mouvants.
Şimdi de köylüler Davut ve Calut'luk oynuyor.
Tous ces culs-terreux locaux qui plaisantent avec David et Goliath. Vraiment?
İnsanlar tıpkı diğer yerlerdeki dağlı köylüler gibidir... özgür, gösterişsiz.
Comme tous les montagnards, les gens sont simples, indépendants.
- Köylüler.
Une tyrolienne.
Köylüler ne düşünüyor, dediklerini söyle.
Dis-moi ce que pensent les paysans chez toi.
Birkaç gündür buradalar, içiyorlar, etrafa ateş ediyorlar. Köylüler kulübelerinden çıkmaya korkuyor.
Ils se sont soûlés et ont passé leur temps à terroriser le village.
Beni dinleyin, köylüler!
Ecoutez-moi, Ies péquenauds!
İşte öyleyse, köylüler!
AIIez-y, Ies péquenauds!
Büyük ve korkutucu Kali, bütün ihtişamıyla orada oturuyor... köylüler de hastalık, kıtlık ve yangından korunmak için ondan yardım istemeye toplanıyordu.
Kali, la grande déesse terrifiante dans sa magnificence... Les villageois lui demandaient protection... contre la maladie, la famine et l'indencie.
Köylüler bilmek istiyor.
Ils veulent savoir.
Gazetelerden okuduğuma göre Puglia ve Sicilya'da.. .. köylüler arazi yüzünden isyan ediyormuş, ben buradan memnunum.
Quand je vois qu'en Pouille ou en Sicile, les paysans se rebellent, font la grève sur leurs terres, j'ai envie de pleurer.
Köylüler hiç yüzünden bozuşup, kavga etmezler.
Rien ne changera plus.
Bu köylüler şüpheci, güvenmiyorlar.
Ces villageois sont méfiants.
Köylüler çil yavrusu gibi dağılıyorlar!
Que se passe-t-il? Tous les voisins se sauvent!
Köylüler de öyle düşünüyor olmalılar.
Les gens du cap doivent penser comme lui.
Köylüler o öğretmenin çok pinti olduğunu söylüyorlar. Bu yüzden buraya gelmiş.
Les gens d'ici disent que ton collègue masculin reste à l'école du cap par avarice.
Köylüler gece gündüz aramayı devam ettirecekler!
Les villageois continueront la chasse jour et nuit!
- Köylüler korktu.
- Les villageois sont apeurés.
Köylüler de büyük acıyla kıvranıyor.
Les paysans ont droit à la pitié.
Köylüler bundan hoşlanmıyor.
Les villageois ne vont pas aimer ça.
Köylüler hep aynı şeyler için endişeleniyor
Ils se tourmentent toujours, pour une chose ou une autre.
Köylüler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Que pensez-vous d'eux?
Bu köylüler... hilekar, korkak, cimri, kurnazlar... aptallar ve sadece zırlarla...
Ecoutez! Les paysans sont puants, rusés, pleurnichards, avares, stupides, et assassins!
Bu durumda köylüler ne yapmalıydı ki?
Que peuvent-ils faire?
" Köy, Köylüler...
Cela veut dire "rizière". Les paysans.
Bu köylüler ücretinizi nasıl ödeyecek.
Ces paysans n'ont pas de quoi vous payer.
Yoldan çekilin köylüler!
Dégagez, paysans!
Şu köylüler!
Diable! Ces paysans, quels sabots!
Köylüler onu ayıplayınca utanacak olan kendisi.
Sa mère apprendra quand tout le village se retournera contre elle.
Ülkelerine yapılan saldırıya karşı koymak için, Rus köylüler, Fransızlar'a yıkılmış ve dağılmış topraklarda hoşgeldiniz dedi.
Pour combattre l'envahisseur, les paysans russes ne lui laissèrent que granges détruites et terres désolées.
Napolyon yaklaşır yaklaşmaz, köylüler hasatlarıyla kaçıyor.
À l'approche de Napoléon, les paysans s'enfuient sur leurs charrettes.
Gerçek köylüler. Bir gün başka birinin ormanına odun kesmeye girdim.
Mais un jour, j'ai coupé du bois dans la forêt d'un seigneur.
- Köylüler söyledi.
- Des paysans m'ont renseigné.
- Köylüler gelmeden onu gömelim.
- Enterrons-Ie avant qu'iIs n'arrivent.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]