English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ K ] / Kıyamet

Kıyamet traduction Français

1,577 traduction parallèle
Kıyamet günü silahım!
Mon appareil destructeur!
Elimi testereyle kestiler ve kıyamet günü silahını çaldılar.
Ils m'ont scié la main pour voler mon appareil destructeur.
Bender, nasıl oldu da kıyamet günü silahını alabildin?
Bender, comment as-tu donc mis la main sur l'appareil destructeur?
Kendi kendime sordum, "Kıyamet silahı kimin daha çok işine yarar?"
Je me suis demandé. : '" Qui a le plus besoin de cet appareil?
Richie... Kıyamet gününe ulaşmak istiyorsan.
Richie... si vous voulez avoir votre petit...
Öldürücü mikroplarla dolu bir postal aracını kıyamet gününden önce.. .. yok edeceğim ya da terörist bir grubun..
Je dois détruire un camion postal rempli de microbes létaux avant une secte apocalyptique ou un groupe terroriste
Çok fena kıyamet koptu.
La catastrophe.
Kıyamet kopmak üzere
L'apocalypse prend le contrôle de la planète, maintenant.
Kıyamet günü gibiydi, dostum, adamın biri arabasından sinirli bir şekilde...
Un vrai pandémonium sur cette route, et un homme, dans une voiture, regardait la scène.
Kıyamet günü makinesi yapıyorum bunu deliğine sokmayı amaçlıyorum.
Heureusement, c'était pas des athlètes. Écoute, Enos.
Kıyamet'e hoş geldin.
Bienvenue à l'apocalypse.
Kıyamet'e hoş geldiniz.
Bienvenue à l'apocalypse.
- Tam da kıyamet içindeyim.
Je m'y vois déjà, mec. Non.
Ve Kıyamet'teki kaderiniz şıp diye değişebilir.
Dans l'apocalypse, votre destin peut changer en un clin d'œil.
Vahşi hayvanlar, bakteriyel enfeksiyonlar ve kıyamet sonrasındaki yaratıklar sizi yerle bir etmek için hazır bekliyor olacak.
Des animaux sauvages, une infection bactériologique et des fous post-apocalyptiques vous cernent, dans l'attente de vous tuer.
Ama içinizden yalnızca bir kişi Kıyamet'te hayatta kalacak.
Mais un seul d'entre vous sera le survivant ultime après l'apocalypse!
Eğer kıyamet buysa gelsin bebeğim.
Si c'est la fin du monde, ça marche pour moi. Oui.
Kıyamet sonrasında yaratıklar etrafta kükreyerek dolaşıyorlar.
Des tarés post-apocalyptiques rôdent dans la forêt?
Bu kıyamet ile ilgili.
Ce serait l'Apocalypse.
"Kıyamet" filminden, değil mi?
Apocalypse Now?
Kıyamet günü geldi, nihayet kurtuluyoruz.
MME CARMODY : C'est le Jugement Dernier, il arrive enfin.
Kelimemiz kıyamet.
Le mot, c'est apocalypse.
Şimdi inanmalılar. Sonunda kıyamet günü burada.
Le jour du Jugement Dernier est finalement arrivé.
Afedersin, senin kıyamet günü vizyonlarını engellemiyim.
Pardon, ne me laissez pas interrompre vos présages ténébreux. - Ou avez-vous terminé?
Kim bir kıyamet planı yapabilir ki?
Je veux dire, qui prévoyait l'Apocalypse?
Sonuçta, bu kıyamet makinesi, yaşayan tüm canlıları yok etmek için var olmuş, çünkü yapması gereken bu.
Ainsi, cette Machine de l'Apocalypse vit pour annihiler toute forme de vie. parce qu'il doit le faire.
Kıyamet Günü, şehrin doğu yakasında.
Apocalypse est à Hob's End sur le côté Ouest
Ona "Kıyamet Kutusu" adını verdim.
Je l'avais baptisée "boîte à trépas".
Kıyamet Kutusu.
Une boîte à trépas?
Biliyor musun, aslında kıyamet veya herhangi bir felaket olması halinde ihtiyacımız olabilecek temel ihtiyaç malzemeleri stoklamıştım.
Tu sais, j'ai stocké quelques fournitures en cas d'Apocalypse ou autre chose.
Mum ışığında "Pictionary" oynamak veya.. ... Taylor'ın kıyamet çantasını yağmalamak istemediğimden değil ama bence senin evine gitmeliyiz.
Non pas que je ne veuille pas faire un Pictionnary aux chandelles et rafler le kit d'Apocalypse de Taylor, mais je pense vraiment qu'on devrait aller chez toi.
Kıyamet kapımızda!
Le jugement dernier est au dessus de nous tous!
Şu Connors, kıyamet gününe iyice hazırmış.
Il était prêt pour la fin du monde!
Perşembe günü gelen Kıyamet'e benziyor.
On dirait qu'Armaggedon a eu lieu un jeudi.
Ne yani, içinde sahte kimlik silah ve para olan bir tür askeri kıyamet günü marketi mi açıyorlar?
Et ils tiennent un genre de commerce paramilitaire apocalyptique de dépannage rempli de fausses identités, d'armes et d'argent?
Kıyamet gününü düşünemiyordum.
Je ne peux pas imaginer l'apocalypse.
Kıyamet günü.
Le Jugement Dernier.
Kıyamet Günü sonrası için stok yapıyorlar.
Il le stocke pour après le Jugement dernier.
Yakında gerçekleşecek kıyamet gününden bahsetti.
Il m'a parlé d'une apocalypse imminente.
İç iskeletin ufacık bir parçası bile teknolojik evrimi hızlandırabilir ve kıyamet gününü getirebilir.
Une seule pièce de perdue pourrait changer le cours de l'évolution technique et précipiter le jour du Jugement Dernier.
Kayıp en ufak bir parça bile, Kıyamet gününün gelişini hızlandırabilir.
Même un simple morceau que l'on aurait pas récupéré, pourrait hâter l'arrivée du jugement dernier.
Ve bu yüzden dört sene içinde bir satranç bilgisayarından kıyamet gününe ilerleyebiliyoruz.
Et c'est comme ça qu'on passe d'un ordinateur qui joue aux échecs à l'apocalypse en seulement quatre ans.
Türk'ü bulmak, Skynet'i durdurmak, kıyamet günü, bunlar önemli.
Trouver le Turc, stopper Skynet, le Jour du Jugement...
Rob, ortalık kızıl kıyamet!
Tout brûle!
Şeytan kıyamet gününde yok olacak.
Le mal sera éliminé à Harmaguédon.
- Kıyamet günü saçmalığına inanıyor musun?
- Vous croyez en cette connerie du Jour de Jugement?
Resim dükkanına gideceğim, sonrasında da seninle ikimiz, içeri girip kıyamet koparabiliriz.
Je vais chez le photographe, et ensuite, on peut y aller et mettre le feu.
Kıyamet başlıyor.
MME CARMODY :
Kıyamet Kutusu.
La boîte à trépas.
Kıyamet günü.
Le Jour du Jugement.
Kıyamet günü diye bir şey yok.
Leur Jour du Jugement n'existe pas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]