Kışş traduction Français
2,971 traduction parallèle
Kızım, sen bu işlerden iyice uzak kalmışsın.
Vous manquez d'expérience.
İyi balık yakalamışsın! - Bir balık öpmek isteyen?
- Qui veut l'embrasser?
Kulağıma gelen dedikodulara göre artık yalnızmışsın.
Alors, la rumeur court que tu es de nouveau célibataire.
Pışşık!
P.D.!
Durum kötü ıssız bir ada, asosyal bir maço bir kekeme, IQ düzeyi ölçülmedi ve bir kız- -
île vide, un macho asocial, Un bègueilleux, QI non mesurable, et la fille...
Bu cesur SS'in söylediği gibi bir arada kalıp, yolumuza devam etmeye çalıştık.
On essayait de rester ensemble dans la rue, comme ces vaillants SS nous l'avaient recommandé.
- Yaklaşık 10 sent kazanmışsın.
Vous avez gagné dix cents.
Imogene, kapını açık bırakmışsın. Üzerinde aynı zamanda bir tabela var.
Imogene, tu as laissé ta porte ouverte.
Siz ve Dedektif Blades sıkı bir macera yaşamışsınız anlaşıln.
Il semble que l'inspecteur Blades et vous ayez vécu une vraie aventure.
- S * k için dolar ne demek? - Şş. Oğlum, deli misin?
C'est quoi ça, de l'argent pour une queue?
Suç mahalline hırsızlık süsü vererek işlediğiniz suçu daha da ağırlaştırmışsınız.
En transformant la scène du crime en supposé cambriolage, vous avez aggravé les circonstances de votre crime.
Bana bak kızım, belli ki sen ilkinde dersini almamışsın.
Ma petite, je crois que t'as pas retenu la leçon.
26 mayıs 2005'te 1200 dolarlık bir makbuza imza atmışsın.
Vous avez signé pour 1 200 dollars le 26 mai 2005.
- Kız yazmışsın sen.
- Tu as écrit une fille. - C'est vrai.
- Duydum ki kolunu kırmışsın.
- C'est pas vrai! Tu t'es cassé le bras?
- Pişmanlık duymamışsın.
- Vous ne connaissez pas le regret.
Saçını kızıla boyamışsın.
T'as les cheveux rouges.
2009'da 3 haftalık ücretli izne ayrılmışsınız.
En 2009, vous avez pris un congé de 3 semaines.
Dürüst olacağım. Burası... Bu ıssızlık biraz sinir bozucu,
À vrai dire, ça fait un peu flipper, tout ce vide.
İmzalamak zorundaydık... Yo, eğer Fury imzaladın diyorsa, imzalamışsındır.
Yo, si Fury dit que tu l'as signé, tu l'as signé.
Doğru. Ördekli balık yapmışsın!
Vous avez fait du poisson avec du canard.
Belki de onları kızdırmışsındır.
Peut-être qu'ils te l'ont fait croire.
Muhtemelen ıssız bir dağa çıkıp, ezik bir adama dönüşeceksin.
Tu vas finir seul dans la montagne à enculer les moutons.
Bayan Mackenzie, siz öğrencilerin refahından sorumlusunuz, ama dün burayı adrına kadar açık bırkamışsınız.
Miss Mackenzie, vous êtes à charge du bien-être des élèves, et pourtant vous avez laissé les lieux grand ouverts la nuit dernière
Bir hafta sonra belediye ihaleleri için yetkin kılmışsınız.
Vous avez conclu le contrat une semaine plus tard.
Sizin çocuk sahibi olamayacağınızı söyledi çünkü sen kısırmışsın.
- Il m'a dit surtout que vous ne pouviez pas avoir d'enfant, que vous étiez stérile.
"Anneni gerçekten kızdırmışsın." dedim.
Je lui ai dit qu'il avait contrarié sa mère.
Dostum, kıza zaten vücut araması yapmışsınız. Şu an üzerinde bir önlük var.
Elle a été fouillée au corps et elle porte un tablier!
Telefondaki birisi söyledi diye kızın giysilerini almışsınız?
Déshabiller une fille parce qu'on vous le demande au téléphone?
Clay, umarım artık anlamışsındır.
Clay, j'espère que vous comprenez.
Şimdiye kadar bıyık falan bırakmışsındır diyordum.
Je croyais que depuis le temps tu aurais une moustache.
Kullanma kılavuzunu almamışsın.
T'es partie sans la notice.
Sen sıkılmışsın.
Tu t'ennuies.
Doğru, kahve kısmını anlamışsın.
C'est juste. Pour la partie café.
Duyduğuma göre çok yaramazlık yapmışsın, senl kurtarmaya geldlm.
Il paraît que tu as été méchant, je suis là pour te sauver.
İnatçı kızlarmışsınız.
Vous les filles, vous avez du cran.
Tebrik ederim. Umarım otel odanı bir haftalık kiralamışsındır.
J'espère que vous avez eu une réduc à l'hôtel.
Tişörtlere şeyleri bastırmışsınız Down's Syndrome ve siyahi bir kız ayrıca sizin isimleriniz. Hayır.
Un T-shirt avec... un trisomique, une black et vos noms dessus.
Dolandırıcılık konusunda iyi iş çıkarmışsınız.
Donc, vous faites marcher une belle arnaque tous les deux...
Sen toptan çıldırmışsın. Bu saçmalık.
Vous êtes folle.
Afrika düdüğünü kırmışsın, ellerin boynumda ve öpüşüyoruz.
Tu viens de casser le kazoo.
Sen, benim "Vahşi Batı Eczacılık Döngüsü" dediğim yerde sıkışıp kalmışsın.
Tu étais collé dans ce que j'aime appelé le "Western Pharma-cycle."
- Kıpırdama. Baytardaymışsın gibi davran. - Baytar mı?
- Détends-toi, fais comme chez le véto.
Azıcık D'angelo çalıp, beni V'angelo'ma kadar soyacakmışsın.
"En l'honneur du petit ange, bien nettoyer mon petit ange".
Kızı zorla seks kölesi yapmışsınız.
Elle a été forcée à un esclavage sexuel.
Bu arabanın ne kadar güzel olduğunu duymaktan sıkılmışsınızdır.
Vous devez être fatigué d'entendre à quel point cette voiture est belle.
Uzun süre Needham'da ve kısa söreler de başka yerlerde çalışmışsın.
Donc vous étiez à Needham pendant un bout de temps et à plein d'autres endroits pendant très peu de temps.
Cam kırmadan bir adım bile atamazmışsın.
On ne pouvait pas y aller, sans marcher sur du verre brisé.
Kısrağın lapasına koyduğun meyankökünü azaltmışsın.
Vous avez donné à la jument moins de réglisse dans sa bouillie.
Umarım beni hayal kırıklığına uğratmamışsınızdır.
J'espère ne pas être déçue.
Kökünden kırmışsın.
Tu l'as bousillée!