Lastik traduction Français
2,107 traduction parallèle
... yoldaki lastik izleri King'in kamyonundakilerle uyuşuyor.
Les traces de pneu dans l'allée viennent du camion de King.
Kurbanın lastik tırtıklarında, çoğunlukla nehir kumu vardı.
Les sculptures des pneus de la victime étaient quasiment remplies de limon.
Yedek lastik olsaydı, tamir etmiştim.
S'il y avait eu une roue de secours, je l'aurais réparée.
İngiltere, şahsi itibarım için iyi değil, hepsi de patlak lastik yüzünden.
L'Angleterre n'est pas bonne pour ma dignité personnelle, tout ça à cause... d'un pneu crevé. Attendez. Ne reniflez pas ça.
İki oyuncak araba, üç cep telefonu, bir kapı tokmağı bir lastik kılıf, plastik bir paskalya tavşanı başı ve davul sesi isteğe bağlı- - az kullanılmış 40-kalibrelik bir mermi.
Deux petites voitures, trois téléphones portables, une poignée de porte, une protection en caoutchouc, une tête de lapin en plastique, et... roulement de tambour... en option... une balle de calibre 40 qui a servi.
Rahibe Grace'in şu lastik bileziklerden taktığını gördüm yerel şiddet farkındalığı için.
J'ai remarqué que Sœur Grace porte un de ces bracelets contre la violence domestique.
Boyuta, lastik aşınmasına ve yayılmaya bakılırsa sanırım eski model bir kamyonet.
La taille correspond à un vieux modèle de pick-up.
Bu sana lastik bacaklar verirdi.
Ça vous fera des jambes en caoutchouc.
Burada yeni lastik izleri var.
On a des traces de pneus fraîches juste là.
Bütün lastik ölçülerini karşılaştırdım. Hiçbir ATV bu özelliklere uymuyor.
Aucun tout-terrain ne correspond aux traces.
- Yani tek lastik, arkada mıydı diyorsun?
- Tu veux dire... si la roue centrale était à l'arrière?
Carl Reston'ın silahı ve lastik izleri, olay yerinde olduğunu kanıtlıyor. Eric Delko'yu öldürme teşebbüsü ânında da orada olduğunu kanıtlıyor.
L'arme de Reston et les traces de pneus, vous placent sur le lieu du crime, au moment où on a attenté à la vie d'Éric Delko.
Erimiş lastik parçası.
- Un morceau de caoutchouc brûlé.
Lastik izleri.
Des traces de pneu.
Lastik izleri?
- Traces de pneus?
Lastik izi görmüyorum. Ben de görmüyorum.
- Pas de marques de pneus.
Bataklığa giden lastik izleri vardı.
La trace des pneus finissaient dans le marais.
Peki ya lastik damga?
À propos du... du cachet?
- Lastik eldiven giyip, fener taşımamız gerekmezmiydi?
Nous ne devrions pas, porter des gants en latex, ou des torches?
Yoldaki lastik izlerinin kalıbını alın.
Prenez les empreintes de pneus sur la route.
Kaza yerinin yakınında, yolda iki lastik izi var.
Il y a deux sortes de traces sur la route près de l'accident.
Yoldaki lastik izlerinden yola çıkarak kazayı canlandırdık.
En prenant les traces de pneus sur la route, on a pu recréer l'accident.
Direksiyonu kırıyor, frene basıyor ve yolda bu lastik izini bırakıyor.
Il zigzague. Appuie sur les freins, et laisse cette trace de pneus sur la route.
Ne yani, benzin depona lastik bir hortum sokup benzin gelene kadar içime çektiğimi ve bana olan 38 dolu borcunu karşılayacak kadarını boşalttığımı mı düşünüyorsun?
Tu crois que j'ai enfoncé un tuyau dans ton réservoir, que j'ai aspiré pour le vider et remplir le mien juste pour récupérer les 38 dollars que tu me devais?
- Yeni contalar lastik mi?
- Joint en caoutchouc?
Lastik gibi pişirmiş olmalıyım.
J'aurai mieux fait de cuire ma semelle.
İçerisi iğrenç derecede lastik çizme, çürük diş ve yanık osuruk kokuyordu.
Ça empeste le moisi et les flatulences brûlées.
Biz gerçek hayattaki konuları tartışırız, mesela kendini yenileyen lastik.
On travaille sur des choses réelles, comme de la gomme de masque.
Şu lastik izlerini korumamız gerek.
Ces empreintes de pneus ne doivent pas disparaitre.
Lastik profil genişliği 22 cm.
220 millimètres.
Ve onu takip eden lastik izleri.
Des empreintes de pneus les suivaient.
Ayak izlerinin bittiği yer, yola doğru giden başka bir araca ait lastik izlerinin orası.
Ces traces se terminent près d'une autre série d'empreinte de pneus au bord de la route.
Lastik izleri uyuşmuyor.
Alors, il n'y a pas de concordance avec les empreintes de pneus.
Bu lastik izlerinin arası 25 santim.
Ces traces de roues font 28cm de large.
Kot pantolon, tişört, lastik ayakkabı.
Jean, T-shirt, baskets.
Her halükârda, lastik ayakkabılar kesinlikle özel yapım.
En tout cas, les sneakers étaient bien un travail personnalisé.
Şey, görünüşe göre, lastik ayakkabılar... Gerald Tolliver için dizayn edilmiş.
Il semble que les sneakers ont été dessinés par un Gerald Tolliver.
Burada, yolun dışına doğru giden farklı bir lastik izi var.
Il y a différentes empreintes de pneus.
güle güle, lastik tulum.
Au revoir, mes petites capotes.
Orada öylece durup, geri dönüştüreceğim metal miktarının mı yoksa ayakkabımdan doğaya karışacak lastik miktarının mı doğaya daha faydalı olacağını düşündüm.
J'ai réfléchi une demie-heure à savoir si la gomme que je perdrais de mes semelles valait le métal que j'allais recycler.
Lastik izlerine göre, binanın güney tarafından çıkmış.
Les traces de pneus indiquent qu'il a pris la sortie sud du bâtiment.
Lastik Ducky'yle birlikte güzel bir konvoyumuz oluyor. Kal öyle Aşk Makinesi.
Le "Ducky" en plastique * complète ce Beau Grand Convoi *.
Patlamış bir lastik var da.
J'ai un pneu crevé depuis des lustres.
Yedek lastik nerede?
Où est le pneu de rechange?
"Her yerde lastik patlamaları" Bir çeşit sahte lastik işi vardı.
Des crevaisons partout. Un trafic de pneus.
- Patlak lastik mi dedin sen?
- Les pneus crevés?
- Kauçuk lastik gibi çatlıyorlar.
- Ils deviennent caoutchouteux.
Hey, işte sana patlak bir lastik.
Tu me répares ça, OK?
Yedek lastik sağlam durumda, yani...
J'ai une roue de secours...
Sadece lastik patladı, hepsi bu.
J'ai crevé, c'est tout!
Patlak lastik, başa bela.
C'est chiant de crever.