English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ L ] / Limon

Limon traduction Français

1,419 traduction parallèle
Ben iki çay kaşığı şekerli Rosa marka limon suyu damlalı, yarısı ezilmiş buz, yarısı küp buzlu, şemsiyeli bir soda istiyorum.
Bref, une eau gazeuse avec du sucre, un soupçon de jus de citron vert, de la glace à moitié pliée et une ombrelle.
Ama bu gay mafya, o yüzden üstüne limon ve gebre otu çiselenmiş alabalığı seylantaşıyla uyuyacağım!
Mais c'est la mafia gay, alors ce sera une truite almandine au citron!
Soda ve limon suyunun pişirilerek karıştırılmasıyla temizlendi. Su yüzü görmedi!
Lavée au bicarbonate de soude et au jus de citron.
Ben, bir diş fırçası ve bir paket limon şekeri dışında... yanına hiçbir şey almadan Kalahari Çölüne atlamış bir adamım.
On m'a lâché dans le désert du Kalahari... avec ma brosse à dents et un paquet de bonbons au citron.
Sanırım biri limon.
Je crois qu'il y en a au citron vert.
9 dönüm, 1200 ağaç, limon ve portakal.
4,5 hectares, 1200 arbres, citrons verts et oranges.
Hindistan cevizine limon sıkıp hepsini dik kafaya
Mets un zeste dans la noix de coco, et bois ça cul sec
Ve limon kabuğunu şişeye koyarak rengini salıncaya kadar bekletiriz.
Vous mettez la peau du citron dans la bouteille, et vous le laissez jusqu'à ce qu'il ait la bonne couleur.
Limon, vanilya.
Citron, vanille.
Ve tabakta pilav soğan, limon ve yeşil sos ile birlikte harika bir balık var.
Et dans le plat, du bon poisson, avec du riz, des oignons, du citron et une sauce verte.
Ofisteki masana limon esansı koymayı unutma.
N'oublie pas de bien te couvrir.
Bana sigara verirsen, ben de sana limon tozu veririm.
J'ai des sachets de citronnade. Je te les échange contre quelques clopes.
Onu bir limon gibi sıkıp işimizi bitirdiğimizde, posasını çöpe atacağız.
Et lorsque Nous l'aurons pressé comme un citron, Nous jetterons l'écorce.
Limon almak için soğuk hava mahzenine gittim.
Je suis entrée dans l'office pour prendre du citron.
Bu leziz limon pastası diliminin lezzetinin tadını çıkarabilirim.
Je peux profiter du goût délicieux de cette tarte.
- Hayır, limon dedin.
Non, vous avez dit citrons.
Buranın acilen, Keskin bir limon kokusuna ihtiyacı var.
Cet endroit a besoin d'un sérieux coup de nettoyage.
Bir çikolata için jingle bestelemeye çalışıyorum ve..... piyanom limon kokuyor
Oui, comprends-moi. Je suis là à essayer d'écrire un jingle pour du chocolat, et mon piano a une odeur d'agrumes.
Bir dilim de limon demiştim.
Le citron, c'est à moi d'aller le chercher?
Hayır, limon da olmaz, kokteyl çubuğu da.
Non. Ni citrons verts, ni cuillères à cocktail...
Yaşam sana bir çanta dolusu limon verdiğinde, sana limonata yapabilmen için yardım ederiz.
" Quand la vie vous offre des feuilles de thé, faîtes-en du thé grâce à nous.
Bu arada limon da sıkmayı başardım!
Oui, et j'ai quand même réussi à faire du jus de citron.
Taze limon suyundan mı yapıldı?
Le jus de citron est-il frais?
Limon sarısı.
Jaune citron.
Limon kokulu.
Il sent le citron.
Sizin yerinize de ısmarlama cüretinde bulundum. Bombay Sapphire, üç limon.
Je vous ai commandé un Bombay Sapphire, citron vert.
Bu da limon fesleğen, biraz daha ufaktır.
Ici j ´ ai du basilic...
Hay Allah. Limon nerede? Tamam.
Où est le citron?
Daha limon suyu lazım.
- Plus de citron.
Greyfurt değiller Pappass, onlar limon.
J'adore ça. Ça n'en est pas, ce sont des citrons.
Çok güzel limon, bu kadar irisini hiç görmemiştim.
De beaux citrons. Jamais vu d'aussi gros.
Limon fırlattım. Kocaman güzel bir limondu.
J'ai balancé un énorme citron.
Ve karamelize yufkaya sarılı, limon tozu serpiştirilmiş levreğimiz var.
Et bar chilien en pâte caramélisée... saupoudré de citron vert.
Duyuyor musunuz? Tanrım. Limon tozu serpiştirilmiş Şili usulü levrek.
Le bar chilien saupoudré de citron vert!
Asım bana bi limon 2 tane de Goralı.
Asim. Je veux une citronnade et deux Goraniens.
Bunun içinde limon mu var?
Y'a t'il du citron ici?
Kremalı Limon
CREAM LEMON
Sıkmaktan nefret ediyorum. Çok fazla limon sıkmak...
Il faut presser tellement de citrons.
- Birkaç bin dönümlük limon ağaçlarıyla dolu bir arazi, Pendleton askeri birliğinin yanında.
80 hectares de citronniers, près de Camp Pendleton.
Aslında, onlar limon koruluğunu kısa yol olarak kullanıyorlar.
Ils utilisent leur droit de traverser la plantation de citron.
Biz de öyle düşündük. Ama ardından babam satın aldığın limon koruluğundan bahsetti... -... biz de oraya gideceğini düşündük.
Oui, mais après, mon père nous a parlé du terrain que tu as acheté et on a cru que tu y allais.
- Limon koruluğuna harcamaya çalıştığın parayla.
L'argent que tu as dépensé dans la plantation de citrons.
Birkaç limon sıktın mı, limonata yapabiliriz.
Avec du citron, on pourrait en faire de la limonade.
Aslında buzlu çay için biraz limon alabilir miyiz?
En fait, vous savez quoi... on pourrait avoir du citron pour le thé glacé?
Limon.
Du citron?
Bir şişe Votka Limon.
Une Vodka Lemon.
Artık limon gibi sıkılmak istemiyorum.
Je ne veux plus... être pressé comme un citron.
Limon turtası.
Tarte aux citrons.
Pellegrinom'a limon koyduğunuza emin olun.
Vérifiez qu'il y a un citron dans mon Pellegrino.
Öğretmenler odasında limon bulunur, değil mi?
Je trouverai des citrons verts dans la salle des profs, non?
Hangi limon koruluğu?
Quel terrain?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]