Major traduction Français
6,452 traduction parallèle
Genel Kurmay Başkanı bu şeyin kapanmasına izin vermiyor.
Le Chef d'État-Major ne va pas laisser couler l'affaire.
Genel Kurmay Başkanının planı işliyor, bizimki değil.
Le plan du chef d'état-major fonctionne, pas le nôtre.
Beni sakinleştirmeye Genel Kurmay Başkanını gönderdiklerine göre gerçekten endişe verici bir şeyler olmalı
Ils doivent être vraiment inquiets pour envoyer le chef d'État-Major me calmer.
Genel Kurmay Başkanı olarak burada değilim.
Je ne suis pas ici en tant que Chef d'État-Major.
Oğlum Harvard'dan sınıf birincisi olarak mezun oldu.
Mon fils a obtenu son diplôme en étant major de promo à Harvard.
Ben Genel Kurmay Başkanının Piyango ile Amerikan halkının Kalplerini ve zihinlerini kazandığı hakkında söylediklerini düşündüm
J'ai pensé à ce que vous aviez dit, à propos de la chef d'Etat-major qui gagne le cœur et l'esprit du peuple américain avec sa...
Anlaşıldı Binbaşı Tom.
Reçu, major Tom.
Tamam, Ana Kütle Spekülasyon'u aracılığıyla bozulmayı araştırdım ve yüksek oktanlı yakıt, kızarmış yiyecek, İtalyan mermer tozu karamelli mısır ve güvercin dışkısı izi sonucunu verdi.
D'accord, j'ai analysé les résultats avec le major Mass Spec, et il a trouvé... des traces infimes d'essence à fort indice d'octane. De la friture, de la poussière de marbre italien, du maïs au caramel, et une trace de fiente de pigeon.
Gayet iyi bir Genel Kurmay Başkanısınız.
Vous êtes un bon Chef d'État-major.
- John Major.
Qui est le premier ministre?
Acı... ama doğru.
John Major. Triste...
Binbaşı Hewlett'in hürmetiyle bunu teslim etmeye geldim.
Je suis venu livrer ça, de la part du major Hewlett.
Binbaşı John Andre bunu hizmetçisinin çocuğu için göndermiş. - Binbaşı Hewlett de sizin ilgilendiğinizi hatırlayıp getirmemi istedi.
Un major John Andre l'a envoyé pour le fils de sa domestique, dont vous vous occupez, transmis par le Major Hewlett.
Binbaşı Hewlett burada bizzat bulunup sizi karşılayamadığı için özür diliyor.
Le Major Hewlett s'excuse de ne pas vous accueillir.
Selah Strong'a af bahşetmesi için Binbaşıyı ikna edebilir misin?
Vous pouvez convaincre le major de gracier Selah Strong?
Tamam. Benimle sorunun varsa Binbaşı Hewlett'la yasal olarak çözmeyi öneririm, tamam mı?
Si vous avez un grief avec moi, je suggère qu'on le porte devant la justice du major Hewlett.
Binbaşının direk emri. Bay Woodhull!
Ordre directe du major.
Benimle bir filikaya atlamaya ne dersiniz Binbaşı?
Et si vous sautiez sur une barque avec moi Major?
Binbaşı, küfür ne olursa olsun bende nefret uyandırır ve sıkıntıda olan bir bayanı duyunca direk o bayanın savunmasına bakarım.
Major, un mauvais traitement de quelque sorte m'est odieux, quand j'entends une dame en détresse, je bondis pour la défendre.
Binbaşı Hewlett'la görüştükten sonra. Durumunuza sempatisi vardır ayrıca. Tek şartla kocanızı bağışlamaya karar verdik.
Après discussion avec le major Hewlett, qui comprends votre situation critique on s'est accordé à gracier votre mari à une condition.
Binbaşı Hewlett'la görüştükten sonra tek şartla kocanızı bağışlamaya karar verdik.
Après l'entretien avec le Major Hewlett, on s'est mis d'accord pour gracier votre mari à une condition.
Binbaşı Hewlett meyhanede olanlar için bir disiplin örneği ortaya koymaya karar verdi.
Le Major Hewlett, il était déterminé à faire un exemple pour la taverne... Je voulais dire entre-nous.
Binbaşı Rogers, ateşkes bayrağı altındaki onaylanmış bir takasa ateş açtınız.
Major Rogers, vous avez tiré lors d'un échange sous le drapeau de trêve.
Hayır, bu akşamki yemek Binbaşı John Andre başkanlığında ve tabii ki muhteşem sofra başkanı var.
Le repas de ce soir est donné par le Major John Andre et c'est un hôte fantastique.
Pekalâ kampa gittiğim zaman Binbaşı Tallmadge'i bul ve bir züppe olduğunu söyle sonra da "Genevieve" de.
Quand tu seras revenu au camp, trouve le Major Tallmadge, dis-lui que tu es un con, et dis-lui "Genevieve".
Kazandığım şey Binbaşı John Andre'nin evinde sosyal bir toplantıya davet.
J'ai été invité à un dîner chez le Major John Andre.
Bu, mektuptan güvenli evi deşifre ettiğim aynı Binbaşı John Andre.
C'est le même major John Andre dont j'ai déchiffré la lettre sur la cabane de l'embuscade.
Hizmetçim Abigail'in şu anda kontrolü altında bulunduğu aynı Binbaşı John Andre.
Le même major John Andre qui a Abigail à ses ordres. J'y ai des amis.
Üç düzine doğrudan Binbaşı John Andre'nin malikânesine gönderilecek.
Trois douzaines à livrer au Major John Andre.
- Binbaşı Hewlett tarafından şehirde bir komplo çıkarmakla suçlandım.
J'ai été chargé par le Major Hewlett - de démasquer une conspiration ici. - Une conspiration?
Binbaşı Andre, size Long Island'dan tüccar Abraham Woodhull'ı takdim edebilir miyim?
Major Andre, je vous présente Abraham Woodhull, un commerçant de Long Island.
Binbaşı memnun olmayacak.
Le major ne sera pas content.
Binbaşının yatak odasına gizlice girmeyi planladığını söyledi.
Elle veut fouiller la chambre du major.
Binbaşı John Andre'nin emriyle bu uzlaşmama durumu durdurulup iptal edilmek zorunda.
Cette impasse doit cesser par ordre du major John Andre.
Bu üç adamı korumam altına alıyorum. Size gelince Binbaşı... Binbaşı Andre'ye derhal rapor verme emri aldınız.
Je place ces trois hommes sous ma protection, et vous major avez ordre de vous présenter au major immédiatement.
Samuel Ivory ile koştuğum zamanlarda Tümgeneral Gordon ve kızıl ceketi bana gelmeden önce sorunlarımı hiç dert etmezdim.
avant que le major général Gordon et son habit rouge ne vienne me chercher à cause du poids qu'il pense que j'ai sur les épaules.
Şu Lord Montacute denen adam, Binbaşı Christopher Carswell utanmadan buraya yetkili biri gibi geliyor ve görünürde durarak gizleneceğini düşünüyor.
Cet homme, Lord Montacute, Major Christopher Carswell, vient ici, plein de culot, avec son titre de noblesse, pensant se cacher aux yeux de tous...
Binbaşı Carswell.
Major Carswell.
Beni dediklerine uyacağınız bir adam olarak görmeniz en iyisi olur, Binbaşı Carswell sırlarınızı bilen biri olarak.
Vous devriez me voir comme un homme à qui on obéit, Major Carswell, comme un homme qui tient vos secrets.
Karınız, Binbaşı.
Votre femme, Major.
Ayağa kalkar mısınız, Binbaşı?
Si vous voulez bien vous lever, major.
Binbaşı.
Major!
Binbaşı!
Eh, Major!
Binbaşı?
Major!
Yapan Binbaşı bile olsa Hayalet'imin biri tarafından işgal edilmesi iğrenç bir şeydi.
Ç'a beau être le major, c'est désagréable de se faire infiltrer le "Ghost".
Randevu sırasında kavga etmişler, adamı hastanelik etmişti.
Il s'est retrouvé à l'hosto suite à une dispute avec le major.
Binbaşı Kusanagi'yi burada bulabileceğim söylendi ama...
On m'a dit que le major Kusanagi se trouvait ici.
Baraj, ölü dedektif, protezler ve hatta sen Binbaşı...
Le barrage, cet inspecteur, les cyber-prothèses... Et ensuite, vous aussi, Major...
- Binbaşı.
- Major.
Sıradaki!
Major.
Sadece bir tane olacak ve Bach'ın sol majör süitini çalmalı.
Et bien, il n'y en aura qu'un seul. Et il jouera "Bach's suite" en sol majeur.