Marte traduction Français
59 traduction parallèle
Adı geçen Marte Herlof'un üç saygıdeğer vatandaşın şahitliğiyle cadılığı ilan edilmiş olup sorgulanması ve sonrasında da mahkeme huzuruna çıkarılması kararı çıkmıştır.
Marte, fille d'Herlof, accusée de sorcellerie par trois honorables bourgeois, sera appréhendée pour comparaître devant le tribunal du Saint-Collège.
Marte Herlof'u arıyoruz.
Nous cherchons Marte Herlof.
Marte Herlof'u gördünüz mü?
As-tu vu Marte Herlof?
Ben Papaz Absalon Pederssøn bölge sorumlusu olarak adı geçen Marte Herlof'un sorguya çekilmesini emrediyorum. İtiraf etmesi için ona baskı yapmalı ki günahının kefaretini ödesin ve ruhu kurtulmuş olsun.
J'ordonne que le très honoré pasteur Absalon Pedersen confesse Marte Herlof, l'exhorte à avouer, pour qu'elle meure dans le repentir et sauve son âme.
Marte Herlof ateşe atılırken söyleyecekler.
Pour le moment où Marte brûlera.
Marte Herlof, ruhban sınıfı karşısında günahlarını itiraf ettikten sonra acı dolu bir sorgulamaya tutuldu.
Marte Herlof, après son interrogatoire, finit par céder aux abjurations des prêtres et avoua ses actes de sorcellerie.
Hayır, Marte.
Non, Marte!
Ve bu kutlu günde... Marte Herlof kazığa bağlanıp yakıldı. Tanrı'nın şânı yücedir.
En ce si beau jour, Marte Herlof fut brûlée... pour la plus grande gloire de notre Seigneur.
Marte Herlof yakalandığından beri çok değiştin.
Depuis que Marte a été arrêtée, tu as changé.
Marte Herlof peşimi bırakmadı.
Marte ne m'a pas oublié.
Marte bile gelmiyor.
Même Marte ne veut plus venir.
Marte zili çalıp "Aşağıda beklemeyi tercih ediyorum." derdi.
Quand elle sonne, elle dit : "Il n'y a pas de place pour se garer."
Marte'nin yerine uğradım.
Je suis passée chez Marte.
İlk önce ailen, şimdi de Marte. Hiç bu kadar çok ziyaretçimiz olmamıştı.
D'abord tes parents, puis Marte, on a jamais eu autant de visite.
Marte ile birlikte biraz dışarı çıkarız diye düşündük.
Marte et moi pensions sortir un peu ce soir.
Marte yakında gelir ve biraz dışarı çıkarız.
Oui, elle va bientôt arriver. Et puis on sortira.
Yemek yapmayı sevmiyorum. Bu yüzden Marte'nin yerinde yedim.
J'ai pas envie de cuisiner, je viens de manger chez Marte.
- Marte buraya mı geliyor?
- Marte vient ici?
- Marte'nin yanında mıydın?
- Tu étais chez Marte?
Marte ne zaman geliyor?
Quand vient Marte?
- Eskiden Marte ile birlikte vakit geçirirdik.
- Avant, je voyais souvent Marte.
- Marte geç mi gelecek?
- Marte va bientôt arriver?
Böylece Marte'yi görmek zorunda kalmayacaksın.
Comme ça, tu n'as pas besoin de voir Marte.
- Marte olmalı.
C'est sûrement Marte.
Marte, evet.
Oui, Marte.
Kız arkadaşımla buluştum Marte'yi biliyorsun?
J'ai vu ma copine. Puis on a mangé un bout... dans un café, et puis on est allé en boîte. Marte, oui?
Marte ile mi birlikteydin?
Tu étais avec Marte?
Marte ile birlikte değildin.
Tu n'étais pas avec Marte!
Sen ayrıldıktan kısa bir süre sonra Marte aradı ve seninle konuşmak istedi.
Je dois te passer le bonjour de Marte. Elle a appellé, tu venais de partir.
Ne de olsa Marte ile birlikte değildin.
En tout cas, pas avec Marte.
Marte seni aramış olamaz çünkü benimle beraberdi.
Elle ne peut pas avoir appelé, car elle était avec moi.
Marte ile birlikteydim. Doğru olan şey bu.
J'étais avec Marte, ça, c'est vrai.
Ve n'olur bana Marte'nın aradığını söyleme.
Et ne me raconte pas qu'elle a appelé.
Sadece Marte'nın arkadaşıydı.
Ce n'était que le copain de Marte.
Yemek çok nefis, Marte.
C'est très bon, Marte.
Ama Geirr, Marte'den daha kötü bir eş.
Mais Geirr est un bien plus mauvais compagnon que Marte.
Marte birinci ve ben de tartışmasız ikinciyim.
J'ai mis Marte à la première place, et moi en deuxième.
Marte, Gard'dan daha kötü durumda. Lillemor'a ne dersin?
Marte est devant Gard.
Aferin, Marte.
Bien, Marte.
Öğretmen. Aferin, Marte!
"Conférencière".
Marte nerede, bu arada?
Où est Marte, au fait?
Geirr ve Marte.
Geirr et Marte.
İyi misin, Marte?
Comment ça va, Marte?
Marte'ye aşağı ineceğimi söyle.
Dis à Marte que je descends.
Vazgeçmemeliyiz, Marte.
On ne peut pas abandonner, Marte.
Ama bu hayvan öyle kolayca vazgeçmiyor, Marte.
Mais ce petit salopard n'abandonne pas facilement, Marte.
Niye buradayız, Marte?
Pourquoi on est là, Marte?
Marte'yi ömrüm boyunca sırtlayacağımı mı sanıyorsun?
Tu crois que je vais la traîner éternellement?
Marte...
Marte...
Sen iyi misin, Marte?
Marte, ça va?
Marte verandada ve konuşmak istemiyor.
Marte est sur le porche et refuse de parler.