Masaya traduction Français
3,269 traduction parallèle
Belki değil, masaya kadar beni takip et.
Peut être pas, suis moi au bureau des excursions.
Peki, tamam. Onları bizim masaya koyabilirsen...
Tu devrais aller t'installer à notre table...
Şuradaki masaya geçmem mümkün mü acaba?
Est-il possible que je prenne ce bureau, là-bas?
Lütfen sarı halıyı takip edip, dışarıdaki masaya kaydınızı yaptırın.
Prenez le tapis rouge jusqu'aux tables d'inscription.
Ben daha masaya gelemeden her ikinizin de gitmiştiniz.
J-Je n'ai même pas pu le faire à la table, et vous étiez partis.
İlgime arz edildiği üzere, ismini vermeyeceğim biri başka masaya geçmek istiyor.
Une personne qui restera anonyme désirerait changer de bureau.
O halde masaya karşılık bizimle oynayın.
Alors jouez-là contre nous. Ok!
Cüzdanlarınızı da masaya koyun.
Laissez vos portefeuilles ici.
Pencerenin yanındaki masaya otur ve gazetedeki sudokuyu çöz.
Assieds-toi près de la fenêtre et fais le sudoku dans le journal.
Dirseklerinizi masaya koymayın der.
Hé : "Ne mets pas tes coudes sur la table."
Ölmek üzere olan bir keşiş neden böyle bir şey yapsın? Kendini neden bir masaya bağlasın?
Pourquoi un moine mourant s'enchaînerait-il à une table?
¶ Aptalca kalplerimizi masaya yatırdık
♫ Foolishly laying our hearts on the table
Fergus, silahını masaya koyma.
Fergus, pas d'armes sur la table.
Merida, bir prenses silahını masaya koymaz.
Merida, une princesse ne pose pas ses armes sur la table.
Tabancanı masaya koy.
Pose ton flingue sur la table.
Bir bardak şampanya getir masaya.
Un verre de cava sur mon compte.
Belki masaya çerez siparişi de olur.
Et peut-être même des nachos.
Kilidi aç, tepsiyi masaya koy ve kapıyı kilitle tekrar.
Ouvrez la porte, posez le plateau sur la table, fermez de nouveau la porte à clé.
- Tamam. - Masaya dönmek ister misin?
On va s'asseoir?
Bu işi yapmazsam masaya ne koyabilirim ki?
Car, sans ce sacrifice, qu'allez-vous mettre sur la table?
En az şuradaki masaya kadar gideceğiz.
On va marcher au moins jusqu'à cette table.
O parayı masaya koy.
Poses l'argent sur la table.
Bir masaya ihiyacım var.
Il me faut une table.
- Bay Lin 17 binini alır, sen de anında masaya oturursun.
M. Lin aura ses 17, tu pourras revenir.
Bir sonraki masaya, bir sonraki masaya.
Passez à la table suivante.
Elimdeki kozu masaya sürmenin vakti gelmişti.
Il est temps de jouer la carte que je gardais dans ma manche.
Ne zaman masaya oturup bir aile gibi akşam yemeği yiyeceğiz?
Quand va-t-on s'asseoir ensemble à la table et souper en famille?
Ben evrakları hazırlarım, sonra masaya otururuz.
Je vais chercher les papiers, et on peut commencer.
Masaya nasıl kelepçelendiğinin farkında mısın?
Vous voyez comment vous êtes enchaîné à la table?
Yeleği sandalyeye mi koyayım yoksa masaya mı?
Je vous laisse le dossard sur la chaise ou plutôt...
Masaya ne getirir, bilemiyorum.
Je ne suis pas sûr qu'elle puisse nous apporter quelque chose.
Masaya otur baba.
Assieds-toi à la table, papa.
Yap gitsin işte. Elini masaya koy.
Mets simplement ta main sur la table.
Masaya adam gibi yemek gelen bir yere götüreceksin.
Dans un endroit où on apporte les plats sur la table.
Masaya oturuyorum ve zaman donuyor.
Je suis assise à la table, et le temps s'arrête.
Masaya o şeyi ben yapmadım.
C'est... c'est pas moi qui ai fait le truc avec la table.
Pekala, masaya koy.
Ok, mets ça sur la table.
- Beyler, gazlı kalemler masaya!
Les gars, marqueurs sur les tables!
Bırak onu masaya, dediklerini yapacağım.
Remettez ça sur la table. Je vais le faire.
Salatayı o masaya koyabilirsin ayrıca iyi bir kız olup, bunu da oraya bırakıver.
Tu peux mettre la salade sur cette table, et soit un ange et amène ça aussi.
Kızlar lütfen Bay Wildhorn'a masaya kadar eşlik edin.
Mesdames, merci d'accueillir Mr Wildhorn à notre table.
Bu masaya, Gümüş Sörfçüler diyorum.
J'aime appeler cette table, les Surfers d'Argent.
Onları masaya koy.
Sur la table.
Biriyle konuşmak için durdu ve kağıtların masaya bıraktı.
Pendant qu'il discutait, il a laissé ses papiers sur une table.
Onları şimdilik masaya bırakabiliriz, Gary. Böylelikle parlamento reformuna odaklanalım.
Peut-on parler de vaisselle plus tard, Gary, et se concentrer sur la réforme?
Bu aksam masaya hep birlikte oturmamizi istiyorum, tamam mi?
Je veux qu'on dîne tous ensemble.
Bu yüzden neden şarkı sözlerini masaya bırakıp, odadan bir anlığına çıkmıyorsun?
Laissez ces paroles sur la table et sortez un petit instant.
Masaya geri dönseydim, evet diyeceğimi biliyordum.
Je savais que si j'y étais retournée, j'aurais dit oui.
Parayı masaya koy.
Mets l'argent sur la table.
Arkanı dön ve ellerini masaya koy.
Tourne-toi. Mains sur la table.
Masaya koy.
T'y touches plus?