Misal traduction Français
238 traduction parallèle
Misal, efendinin şakasına gelirsek güzel mürebbiyeye biblo almam için... gece yarısı beni dışarı göndermesi.
Par exemple, il y a l'humour du maître qui m'envoie au milieu de la nuit acheter des breloques pour la jolie préceptrice.
Misal, eve yazdığın tüm o mektupları ve asla eline ulaşmayan cevapları.
Ces lettres que tu écris chez toi, par exemple. Sans réponse.
Hepimizin kendi tarzları var. Misal, bir erkek bir kadınla konuşurken şapkasını çıkartır.
- Chez nous, un homme ne parle pas à une femme avec le chapeau sur la tête.
" Ama neden olmasın ki İngilizler misal?
" Ah, pourquoi l'anglais d'Oxford...
Uc polonyali ve digerleri misal kilisede saklaniyorlardi.
Par exemple trois Polonais et d'autres personnes sont allées à la chapelle et ils ont fait un trou pour se cacher.
Ama konformizm başka endişelere sürükler seni,... misal, babanın işini üstlenmen.
Le conformisme t'apporte d'autres soucis : T'occuper des usines de ton père.
Misal zaman zaman bankadaki muhtelif paranın tutarını saklıyoduk.
" On vous confie de temps en temps de petites sommes.
Misal bu çizim bugün piyasada kaça gider?
Il y a un marché! Combien vaudrait ce dessin?
Ama kitabımla değil, içerisinde son birkaç senede satılmış... önemli birçok tablonun bulunduğu... bir katalog ile. Katalogdaki misal bu Elmyr tarafından resmedilmiş... Modigliani tablosu.
Pas avec... mon livre,... mais avec un catalogue comprenant des reproductions de grandes œuvres vendues récemment, dont ce Modigliani peint par Elmyr.
Eğer Hughes konuşamıyorsa, ya da konuşmuyorsa... öyleyse neden birileri - misal Clifford Irving - onun yerine konuşmasındı.
S'il ne pouvait ou ne voulait pas parler, alors quelqu'un comme Clifford Irving a pu le faire pour lui.
Misal ; sütyen.
le soutien-gorge!
Misal, o telefondaki ses... o kişi Hughes idi ve doğruyu söylüyordu, ama şunu da unutmayalım... Hughes, daima dublör kullanırdı.
même si cette voix au téléphone dit vrai, rappelons-nous que Hughes utilisait des doublures!
Misal, şimdi sizlere Oja'nın dedesini tanıtayım.
un exemple au hasard : le grand-père d'Oja...
Biri büyükleriyle çevrelenirken diğeri büyüklerinin lakırdı ve önyargılarını misal alır.
On est entouré par des adultes qu'on doit respecter, des adultes pleins de mots et de préjugés.
Misal ; "seni görmek için sabırsızlanıyorum."
Par exemple : "Je suis impatient de vous voir."
Titan'ı alın misal, Saturn'ün dev uydusu.
Et voici Titan, le satellite géant de Saturne.
Ben sadece misal olarak söyledim.
Je dis juste, si j'étais votre comptable.
Misal, "kayıp bağlantı" dersem, kesin beni içeri alırsın.
Vous me laissez entrer si je vous parle du'chaînon manquant'?
Beynin, mesela, öyle küçük ki Baldrick, misal, aç bir yamyam kırıp kafanı yarsa, içinden ufacık bir bisküviyi kaplayacak kadar bir şey çıkmaz bile.
Ta cervelle, par exemple... Elle est si menue que si un cannibale affamé t'ouvrait le crâne, il n'y trouverait pas de quoi tartiner un biscuit.
Misal yaratılış mitlerini düşün.
Prenez vos mythes sur la création, par exemple.
Farz-ı misal ; bugün ne yaptın?
Par exemple, qu'as-tu fait aujourd'hui?
Misal yarın... -... ona çorap alacağım.
Demain, par exemple, je dois... acheter des chaussettes.
- Evet, misal geçen sene Texas güzeli yarışmayı kolayca kazanmalıydı.
- L'an dernier, Miss Texas l'emportait,
Küçük çocukken olmak istediğin bir şey yok muydu kovboy gibi bir şey misal?
Allons. Tu n'avais pas envie d'être quelque chose de précis... quand tu étais petit, comme d'être un cow-boy?
Misal, bak bu adamın kocaman bir kafası var.
- regarde, tu vois, Ce type a vraiment une grosse tête. - Oh.
Bir kıza sahip olmak, fedakârlık gerektirir, dostum. Misal Jackie.
Une nana, ça demande des sacrifices.
Misal?
Par exemple?
Misal bana bak.
Regarde-moi, par exemple.
O bile kazanamaz misal.
Voilà Paro, mais elle non plus ne peut pas gagner.
Misal, şu ikisi.
Ces deux-là, par exemple.
Misal, oradaki adam, Teal'c'in arkasındaki.
Cet homme, là, juste derrière Teal'c.
Çekirdekten gelen biri değil. Böyle olduğu için, onun bazı yüklerini taşıyoruz. Yarım Porsiyon gibi misal.
C'est ça, les extérieurs, ils se mêlent de tout et impose la demi-section.
Misal babanın hüneri, her şeyde başarısız olmak,... her yeri pisletmek,... ve acayip horlamak.
La spécialité de ton père, c'est de tout rater. Il sait aussi mettre du désordre, et ronfler.
Misal, öküz ile tavşana eşit miktarda pay verilir mi hiç?
Le bœuf et le lapin n'ont pas non plus la même dose de fourrage.
Misal, hapşırık ; misal, neşeli ; misal, en büyük abim âlim.
Atchoum par exemple, Joyeux, par exemple, par exemple Savant...
Misal, savaş zamanında orduya yazdırılmak gibi.
Comme envoyer son fils à l'armée pendant la guerre.
Misal, 1990Da öldürülen 180 taksi sürücüsü.
C'est un boulot dangereux. 180 chauffeurs morts depuis 1990.
Misal olarak, um diyelim ki iki kişi bir suç işlesin.
Par exemple... Admettons que deux hommes aient commis un crime.
İnsanları uyarmak istedim çünkü alarm bazen çok uygunsuz zamanlarda çalabiliyor misal tuvaletteyken ya da eliniz birinin göğüs boşluğundayken...
Parfois elle se déclenche seule, soit quand on est aux toilettes, soit quand on a les mains dans les viscères
Misal şimdi deniz sakin ama bu çok çabuk değişebilir.
Je dis juste que tout est possible La météo change très vite et vous le savez bien
Nefes aldığınızda misal ; nefes alır, nefes verirsiniz.
Quand vous respirez, vous inspirez, puis vous expirez.
- Misal... sosyal yardımlar.
Comme... A manger pour tous.
Başka misal isteyen? Bay Sheppard bu aşamada zafer dansı yapmak için erken.
M Sheppard, il n'est pas de bon ton de crier victoire si vite alors qu'on négocie encore
Öyleyse dönüşünde ya kahraman olursun ya da iyi bir misal.
Tu as passé les sélections, n'est-ce-pas? Bon, alors, je suppose que tu reviendras comme un héros.
Misal, kabile şefinin altı karısı varsa ve siz bir yabancıysanız, şef size der ki ;
Si un chef avait six femmes et que cela vous semblait étrange, il vous disait :
Misal Janet.
Épouse donc Janet.
Daha genç olanlarınız biraz açık bir misal verebilir mi? Bir kadına tecavüz etmek...
Comme quand tu vois une belle fille.
Edith, misal?
Edith?
Bu misal.
La façon dont elle et moi parlons.
Misal?
Exemple?
Misal?
Comme quoi?