Miserable traduction Français
1,822 traduction parallèle
Ben sefil durumdayım! Kulübemi özlüyorum!
Je vais superbement bien... que c'est miserable...
Eğer, bu daha iyi hissetmeni sağlayacaksa, biraz önce Seth'i gördüm, ve senin göründüğün kadar mutsuz görünüyordu.
Si ça peut te faire sentir mieux, je viens de voir Seth et il est aussi miserable que ce qu'il a fait.
Ya da belki sensindir Selene saklayacak şeyleri olan, zavallı bir ailenin kalan son üyesi.
Ou peut-être est-ce toi, Selene, la dernière de ta misérable famille, qui a des choses à cacher.
Bu önemsiz düşünce oğlullarını neden redettiğini açıklıyor mu?
Et ce misérable sentiment explique que tu aies rejeté tes fils?
Yoldaş Generalim...
Vous n'êtes qu'un misérable amateur!
Yaşam enerjim Gittikçe azalıyordu.
Ma misérable existence était ballottée
Akşamları açmalıyız, bu sefil mahalleyi neşelendiririz biraz.
Regarde un peu, il faut absolument ouvrir le soir, pour redonner un peu de vie et d'entrain à... cette zone si misérable.
Ya eğer haklıysa ve o sefil hayatını boşa harcıyorsan?
S'il avait raison, si tu gâchais ta misérable petite vie?
Zavallı hayatının geri kalanını işe yaramaz bir kaçık olarak devam ettirmek mi istiyorsun?
Tu veux rester un pauvre monstre de foire pour le reste de ta misérable vie?
Sefil yaşamını kurtardım.
Je lui ai sauvé sa misérable vie.
Hayatımı berbat ettiler.
Ils ont rendu ma vie misérable.
Senin hesabın var mı?
Jeet m'a rendu la vie si misérable.
Yorgo efendü, cahil yörüklere elleşme, gelürsem oraya kırarün bacaklarün...
Yorgo Effendi, ne tripatouilles pas le misérable Nomade inculte.. ... si tu veux toujours compter sur tes deux jambes en sortant d'ici!
Yok çiftliği diil yeki hemüde yumurtadan kesilmiş cenabet idi.
Nenni... ce n'était qu'une misérable poule qui ne pondait guère. C'était sûrement une poule étalonne!
Alçak, bu ne cüret!
Misérable, comment oses-tu?
Affedilemez, canice bir günah işledin ve şimdi... sen ve senin aciz ırkın Tanrının gazabını çekeceksiniz.
Tu as commis un pêché monstrueux et impardonnable et maintenant toi et ta misérable race allez subir la vengeance de Dieu.
Ne de olsa sen de çulsuz bir servet avcısının ve Mitchum'u nasıl kandırdığını asla anlayamayacağım. "
"Après tout, vous n'êtes qu'une misérable parvenue " et je ne comprends pas comment Mitchum a pu s'intéresser à vous. "
Sanki bir dilim pizza zavallı bir geri zekalının hayatını düzeltecek.
Comme si une pizza allait améliorer ma misérable vie d'attardé.
- Bu kesinlikle hayatımın en rezil anı.
C'est officiellement le moment le plus misérable de ma vie.
Fakir ve çaresizken gönüllü olmak pek de bir anlam taşımıyor, anlıyor musun?
Qu'est-ce que "de plein gré" quand tu es pauvre et misérable, tu sais?
Sen berbat haldesin.
T'es misérable.
Tanrım, ben bedbaht bir çocuktum.
Mon Dieu, j'étais misérable.
Ve ben gittiğimde onu bulursan, Ben onu tuvalete dökerken, suratındaki o zavallı bakışı kaçırırım.
Et si tu la retrouves pendant mon absence, je n'aurais pas l'occasion de voir la misérable petite tête que tu feras quand je jetterai tout aux wc.
O da beğeneceğin kadar fakir biri değil.
Elle n'est pas assez misérable pour que tu l'apprécies.
Peki neden berbat görünüyorsun?
Alors pourquoi tu as l'air misérable?
Bu kadar zeki biri olmasına rağmen bu saçma sapan işlere saplandı kaldı.
C'est un génie, mais il finit avec des boulots idiots qui foirent parce qu'il y est misérable.
Ailesine onun değersiz, berbat yaşamını kurtarmak için elimden geleni yaptığımı söylemek istiyorum.
Je veux pouvoir dire à sa famille que j'ai tout fait pour sauver sa misérable vie.
Ama kendi masamı istiyorum ve konuşması için alkışım çok az olacak.
Mais je veux ma propre table, et je veux un tonnerre d'applaudissement pour ce discours qui s'annonce si misérable.
Sen kimsin de bana mutlu olmadığımı söylüyorsun.
Qui es-tu pour me dire que je n'étais pas heureuse, misérable fils de pute?
? Kapa çeneni!
La ferme, misérable vieille vache!
Ben seni sefil bir eroinmanın elinden kurtardım. Sana bir yuva, yaşamaya değer bir hayat sağladım. Ve sen küçücük bir iyiliği bana çok görüyorsun.
Je t'ai sauvé de cette misérable junkie, je t'ai offert un toit, une vie décente, et maintenant tu me forces à te supplier pour une simple petite faveur?
Terapi için vaktim yok.
Je n'ai pas le temps pour votre thérapie, misérable charlatan!
Ve sen de hepimiz gibi sefilin tekisin.
Alors, vous n'êtes qu'un autre misérable raté comme nous tous.
Bizler için kötü bir zamandı.
C'était une période misérable.
Söylememek, sana kendini daha da kötü hissettirebilir.
Ne rien lui dire te rend plus misérable.
Bu lanet yer berbat olacak.
Ce putain d'endroit sera misérable.
Fakir ve perişan yaşlı birinin hayatını kurtarmış olabilirim.
J'ai peut-être sauvé la vie de cette pauvre misérable.
Guatemela'nın merkezinde yoksul bir köyde dünyaya gelen Soledad Guttierrez, ev temizliği yapan dindar bir göçmen.
Née dans un misérable village au centre du Guatemala, Soledad Gutierrez est une immigrée profondément dévote qui fait des ménages.
Percocet alıyorum bütün gün. Zavallı varlığımın acısını dindirmek için...
J'avale constamment des antalgiques, juste pour atténuer la douleur de ma misérable existence.
Daha fazla mutsuz olmadan takımdan ayrılsın istedim.
- Non. Je ne voulais pas qu'il soit misérable.
Suratsız ve sefil olmam gerekiyor. Bu arada diğer meyve sinekleri erkek arkadaşımla özel espriler paylaşıyor.
Je dois être boudeuse et misérable pendant que toutes les autres mouches à fruits partagent des blagues privées avec mon petit ami?
Sen, Marshall'ın perişan, sızlanan ve şampuan koklayan hayaletisin. ... ve açıkçası, senin gibi adamlar, Lily gibi bi'kız için girişimde bulunmazlar.
Tu es le misérable fantôme de Marshall, qui pleurniche et renifle du shampooing, et franchement, un type comme toi n'a aucune chance avec une fille comme Lily.
bu sefil yalnızlığın için kimseyi değil kendini suçlamalısın.
Mais... tu n'as personne d'autre à blâmer pour ta misérable existence solitaire que toi-même!
Adi, pis bir adam.
Une misérable fouine.
Bu rezil bodrum katından nefret ediyor olmalısın!
Vous avez dû haïr ce misérable sous-sol!
Şimdi beni suçlamak istiyorsan, suçla, ya da belki, bütün bilgeliğin ve anneliğinle, bir şekilde kurtarabilirsin ve böylece biz de her sene bu lanet olaya gelmek zorunda kalmayız.
Maintenant, si tu veux me blâmer, vas-y. Ou peut-être qu'avec toute ta sagesse et ta maternité je-sais-tout tu pourrais la sauver d'une façon ou d'une autre pour qu'on puisse continuer à venir à ce misérable évènement année après année.
Yaşarken yapacağımın daha kötüsünü sen ölüyken yaparım.
Je vais rendre ta mort encore plus misérable que ta vie.
Bana karşı biraz daha nazik olsun. Onun zavallı esiri...
Qu'elle puisse montrer une once de pitié à sa misérable prisonnière, c'est-à-dire moi.
Bu kadar acınası çılgın bi şirret olmayı kes!
Arrêtez d'être une misérable, connasse timbrée!
Eğer bir araba tarafından ezilmeseydim Hayatım boyunca hep bi bok çuvalıydım.
Je serais encore un misérable raté si je n'avais pas été renversé.
Hayatımı verdim her nefesimde yarattığın bu sefil dünyayı içime çektim.
Je T'ai consacré ma vie, chaque instant que j'ai passé dans ce... monde misérable que Tu as créé.