Müsaade edersen traduction Français
203 traduction parallèle
Müsaade edersen bir soru soracağım.
Laissez-moi vous poser une question.
Elbette senin, ama konuşmama müsaade edersen, ben- -
Bien sûr. Mais si tu me laissais parler...
Bir dakika müsaade edersen makinistle konuşacağım.
Je vais parler au mécanicien.
Müsaade edersen, ikimize de birer bardak şeri koyacağım.
Si vous le permettez, je vais nous servir deux verres de Xérès.
Müsaade edersen içeceğim, hala sıcak.
Bois ton café. Laisse-moi le temps.
Müsaade edersen yalnız kalmaktan hoşlanmam.
Qu'on me laisse seul... Si vous daignez le permettre.
Müsaade edersen, üzerimi değiştireceğim.
Excusez-moi un instant, je fais un brin de toilette.
Oh, beni bağışla sevgilim, müsaade edersen sizi tanıştırayım, bay...
Oh, désolé. Ma chérie, laisse-moi te présenter M...
Müsaade edersen, yatmak istiyorum.
J'aimerais me coucher.
Ama olmalı, eğer inadı bırakırsan ve iyi bir dostum olan Dick Carlton ile tanıştırmama müsaade edersen. Ama söylediğim gibi mesai raporu dışında bir şey yazamam ben. Peki, peki.
Vous auriez quelque chose, si vous n'étiez pas aussi têtu, et permettez-moi de vous présenter un grand ami à moi, Dick Carlton.
Bruno, birkaç soru sormak istiyorum müsaade edersen.
Maintenant, Bruno, j'aimerais vous poser quelques questions ne vous en déplaise.
Bana bir saniye müsaade edersen şimdi bu asker kendini bir kadına dönüştürecek.
Veuillez patienter un moment, le soldat va se transformer en femme.
Ama seninle bir pazarlık yaparım. Altını bulana kadar yaşamasına müsaade edersen benimle gelirsin.
Mais je vais négocier avec vous, Vous me donnez votre parole que vous le laisser vivre jusqu'à ce que je trouve de l'or.
Okumama müsaade edersen... Şiirlerini okumama izin verirsen, bu şarkımın sözlerini de sana yazdırırım.
Si tu me laisses le lire... en lire une partie, je te laisserai écrire les paroles,
Sanırım bana müsaade edersen biraz çalmak istiyorum.
Je crois, si vous le voulez bien, que je vais jouer un morceau.
Bana müsaade edersen.
Je vous en prie, j'aime écouter de la musique.
Müsaade edersen, hassas bir noktayı görüşmek zorundayız.
Nous avons à parler d'une affaire privée.
Senin hisselerine sahip olmama da müsaade edersen Müracaatımı geri alacağım.
Si tu acceptes de me vendre tes parts, j'arrêterai la procédure de mise en liquidation de ta société.
Anne eğer bu isteklerine müsaade edersen 65 yaşına girdiğinde, 2 tane altın kol saati ister.
Si tu laisses passer ça, à 65 ans il voudra deux montres en or.
Şimdi müsaade edersen, çok önemli bir telefon görüşmesi yapıyorum.
Maintenant, excusez-moi, j'ai un coup de fil important à passer.
Bay Lingk ile konuşuyorum, eğer müsaade edersen.
Je discute avec M. Lingk, s'il vous plaît.
Şimdi bize müsaade edersen bu bir baba ve oğul arasındaki kutsal bir andır.
Si tu veux bien nous excuser... Maintenant, c'est un moment sacré entre un fils et son père.
Şimdi, müsaade edersen, kusacağım.
Pardon mais je crois que je vais dégueuler.
- Hayatım şimdi daha boktan bir hal aldı, Müsaade edersen, Biraz endişelenmek istiyorum.
- Ma vie est merdique, et si ça te dérange pas, j'aimerais avoir la paix.
Bir dakika müsaade edersen makinistle konuşacağım.
Les apparences sont également aussi trompeuses que belles dans les films de Max Ophüls.
Yani, eğer müsaade edersen demek istedim.
Enfin, si vous le voulez bien.
Şimdi, eğer müsaade edersen kitap okuyacağım.
Alors, excusez-moi... Je dois poursuivre cette lecture.
Şimdi müsaade edersen gidip Paskalya için yumurtalarımı boyayacağım.
Excuse-moi. Je dois aller peindre mes seins pour Pâques.
Pekala, müsaade edersen mekik bölümüne gitmeliyim.
Excusez-moi, on m'attend en salle d'embarquement.
Müsaade edersen, Harry'yi kontrol edeceğim.
Je dois passer voir Harry.
- Müsaade edersen.
Vous permettez?
Marge, eğer müsaade edersen şu an ekonomik bağımsızlığımı kazanmakla meşgulüm birazcık.
Si tu permets, je suis en train d'accéder à l'indépendance financière.
Şimdi müsaade edersen, yapacak çok işim var yani belki gidip başka birini rahatsız edebilirsin.
Si ça ne t'ennuie pas, j'ai beaucoup de travail, alors va plutôt déranger une autre personne.
Eğer müsaade edersen,... inanılmaz neticeler almanı hızlandırabilirim... en önemlisi, bence, Meksika işi.
Ces prochaines semaines, si vous me le permettez... je vous mettrai au courant d'un incroyable nombre de problèmes... Ie plus important étant, à mon avis, le Mexique.
Eğer sensor analizlerine devam etmeme müsaade edersen, onların yerini belirleyebilirim.
Si vous me laissiez poursuivre l'analyse des détecteurs, je pourrais peut-être les localiser.
İkisi de uygun. Pekala müsaade edersen ikinize birden söylüyorum :
Alors, laissez-moi être claire avec les deux.
Şimdi bana müsaade edersen basınla görüşerek, hasar kontrolü yapacağım.
Excuse-moi, je te prie, je vois la presse dans une heure pour réparer les dégâts.
"Ona iyi bak, çünkü başka hiçbir şeyim yok." "Ve eğer müsaade edersen ben de senin kalbine iyi bakacağım."
"Et si tu le veux bien, je prendrai soin du tien."
Şimdi müsaade edersen, Seymour'un kulübesini hazırlayacağım.
Laisse-moi travailler sur la niche de Semord.
Şimdi müsaade edersen, bir basın toplantısına gideceğim.
Si tu veux m'excuser, j'ai un problème urgent à régler.
Müsaade edersen, yapacak çok işim var.
Excusez-moi, mais j'ai beaucoup de travail.
Müsaade edersen şurada seni motive etmeye çalışıyorum herhalde...
J'essaie juste de te motiver.
Şimdi müsaade edersen, gidip kara oturmak zorundayım.
Maintenant si tu veux bien m'excuser, je dois aller m'asseoir dans la neige.
Tabii müsaade edersen.
Si tu m'y autorises.
Belki de fazlası yani eğer müsaade edersen...
Il y en a peut-être d'autres, alors si tu veux bien m'excuser...
Şimdi müsaade edersen, hazırlanmam gerek!
Bien sûr, Monsieur. Nous nous rencontrerons à nouveau, Monsieur.
Eğer sormama müsaade edersen, kimden gizleniyorsun?
Excusez ma question... de qui vous cachez-vous?
Müsaade edersen gözlüklerini yıkayayım.
Colonel, laissez-moi nettoyer vos lunettes
- görebilir miyim. - Önce ben göreyim, müsaade edersen. " Anlamalısın ki o artık hiç utanç duymuyor...
"Vous devez comprendre qu'il n'est pas plus à blâmer... il ne contrôlait pas plus ses émotions... que vous quand vous vous êtes aperçue que votre coeur balançait pour Martin."
Burası benim evim ve üzerinde benim kıyafetimle etrafda koşup duracaksın yani... Müsaade edersen (! ) hiçbir şey yapmayacağım.
Il faut procéder méthodiquement.
Müsaade edersen, kapıyı kapatacağım.
Je vais fermer la porte.