Müzik traduction Français
13,227 traduction parallèle
Burada müzik olacak elbette.
Il y aurait de la musique à ce moment, évidemment.
Umarım dün akşam müzik seni uyanık tutmamıştır. Hayır.
J'espère que la musique ne t'a pas empêchée de dormir hier soir.
Müzik grubu için odayı orada ayıracaklarından emin olabilir misin?
Peux-tu juste faire attention à ce qu'ils laissent de la place pour le groupe?
- Gelecek bir müzik gurubumuz mu var?
Nous avons un groupe qui vient?
- Müzik grubu kuruyoruz.
- On fait un groupe.
Pekâlâ. Sözler hazır, müzik hazır.
J'ai des paroles, j'ai de la musique.
Müzik yapımcısıyla iş yaparsam tonlarca para kazanma imkanım olacak.
J'ai une possibilité en or de me faire une tonne de fric avec ce producteur de musique...
İşin iyi yanı Brick'in fantezi müzik yarışmasında final puanları toplandığında kazanan Sue oldu.
D'un autre côté, quand les scores finaux ont été additionnés, Sue était la gagnante du jeu de Brick.
Idyllwild sana yaz müzik programlarında tam burs teklif ediyor.
Idyllwild voudrait te proposer une prise en charge complète pour leur programme de musique cet été.
Resim, müzik ve spor hakkında.
C'est à propos d'art, de musique, de sports.
Hamileydi. Sorumlulukla Eddie'nin uğraşmasını istemediğini, müzik kariyerini takip etmesini istediğini söyledi.
Elle était enceinte, disait qu'elle ne voulait pas qu'Eddie en prenne la responsabilité, elle voulait qu'il continue sa musique.
- Evet! - Müzik başladıktan sonra kazayla Hadrian ile çarpışacaksın. - Planın nedir?
Quel est ton plan?
Tatlım, şu garibanlara bir balo düzenleyelim. Yiyecek, müzik ve eğlenceyle bu yerin havasını biraz yerine getirelim.
Tu sais, chérie, offrons un bal à ces pauvres bâtards, qu'ils respirent à nouveau la vie, manger, danser et s'amuser.
Aynı yer, aynı müzik, aynı yemek, her şey aynı.
Mêmes endroits, même musique, même bouffe, même tout.
Müzik işine mi girmek istiyorsun?
Oh, tu veux te lancer dans la musique?
Bu seni müzik işine girmekten alıkoymasın.
Ca ne t'a pas empêché de te lancer dans le monde de la musique.
Sana arabada pop müzik açarım.
J'ai... tu sais, dans la voiture, je mettrai de la musique pop.
- O dinlediğin güzel müzik de ne öyle?
Quelle est cette super musique que tu écoutes? [rires]
müzik sever misin?
Aimes la musique?
Ve yaptığımız müzik çok ilgimi çekiyor.
Et je suis vraiment à fond sur notre musique.
Müzik haricinde.
Sauf pour la musique.
Klasik müzik benim için çok şey demek. Ve bunu bırakmaya hiç hazır değilim.
La musique classique était tout pour moi et Je ne suis pas prêt d'abandonner ça.
Wilson Phillips müzik grubuydu.
Wilson Philips était un groupe.
Ki bu arada eğer bir müzik grubum olsaydı bu müzik grubunun adı yani Sebastian nereden geldiklerini bulduğunda kurbanların nerede dalış yaptığını belirleyebilme imkanınız olabilir.
Ce qui, en passant, si j'avais un groupe, serait le nom dudit groupe. Bien, quand Sebastian trouvera d'où ils viennent, ça pourrait déterminer où les victimes ont plongé.
Bu müzik hakkında ne düşündüğünü söylemeni istesem ne derdin?
Que dirais-tu si je te demandais ce que tu penses de cette musique?
Eski kuyudan demirleri evdeki müzik kutusundan dişlileri eski üzüm bağından da halat ve kasnak alacağım.
Euh... J'investirai la forge en fondant les engrenages utilisés pour la boite à musique de la maison et je prendrai une corde et une poulie du vieux vignoble.
New York sokaklarında yürürken artık müzik sesi duymuyorum.
Je traverse les rues de New York à pieds et je n'entends plus de musique.
Müzik yok.
Il n'y a pas de musique.
Müzik var.
Il y a de la musique.
Müzik mağazaları, kahvehaneler, kampüsler, kısaca duymayan kalmasın.
Disquaires, cafés, campus, juste, passe le mot
Çok başarılı bir müzik yapımcısı oluyor ve Simon'ın şirketi için birkaç proje yapıyor.
Il devient un producteur à succès qui a fait quelques projets pour Simon.
Bence günün birinde daha iyi bir müzik yapımcısı olabilirsin Owen'ı kovduktan sonra.
Je pense qu'un jour vous serez un super producteur de musique quand vous aurez laissé tombé Owen
Seninle şu canavarın, Randy'nin arabası Kymmi'nin derdi artık her neyse, bir de bir zahmet ortama uygun müzik açar mısın?
Ton monstre, la voiture de Randy, le problème de Kymmi. Et pourrais-tu mettre une musique plus adaptée?
Fecal Matter'tan Nirvana'ya giden müzik gelişimini gösteriyordu.
Ça montre sa progression musical de Fecal Matter à Nirvana.
Elbette, Aberdeen'deki müzik mağazasında punk rock yoktu.
Évidemment, on n'en trouvait pas à Aberdeen.
Bir odada canlı müzik yapıyor olmamız inanılmaz bir şeydi.
Rien que le fait de jouer de la musique dans ma chambre, c'était incroyable.
Azimliydi. Sadece bir bar grubunda çalmak istemiyordu, o şekilde müzik yapmak istemiyordu.
Il était ambitieux, il voulait être plus qu'un groupe de bar.
Yaptığımız şey sadece, çok güçlü ve yüksek enerjili bir rock'n roll müzik yapıyoruz.
Ce qu'on fait, c'est juste jouer une sorte de rock n'roll puissant et très énergique.
İyi müzik yazmak.
Ce qui compte, c'est d'écrire de la bonne musique.
Müzik daha önemli.
C'est la musique, le plus important.
Hayat böyle çekilmez, müzik yapmayı seviyorum ama bir şeyler doğru değil.
On ne peut pas vivre comme ça. J'aime faire de la musique, mais il y a quelque chose qui ne va pas.
Sıradaki büyük grup olduklarını belirtmek için müzik gruplarına üstünkörü etiketler koyuyorlar.
C'est une étiquette très superficielle, d'affirmer qu'on va exploser.
Çünkü çok yüksek sesle müzik dinlerim.
J'écoute la musique très fort.
Nirvana'dan bir müzik klipinin dünya galası.
Un clip de Nirvana en avant-première.
Herkesin hakkında konuştuğu müzik grubu.
Le groupe dont tout le monde parle.
Müzik kişisel bir deneyimdir.
La musique, c'est une expérience perso.
Birden bire ünlü olmak biraz travmatik bir şey özellikle de karanlık yerlerden geliyorsanız ve dünyanın bir numaralı müzik grubu olduysanız, böyledir.
C'était traumatisant de devenir célèbres soudainement, d'autant qu'on sortait de nulle part et qu'on est devenus le plus gros groupe du monde.
Siz evlendikten sonra grup dünyanın en büyük müzik grubuydu ve Kurt altı aylık izne çıktı.
Juste après votre mariage, Nirvana est le plus grand groupe du monde et Kurt décide de faire une pause.
" Onun Victorian tarzı evi, berbat müzik grubu veya rezillikleri kimin umurunda, kim bilir Kurt onunla çıksın diye onu ne kadar korkutmuştur?
"On s'en fiche de sa maison victorienne, " de son groupe nul ou de savoir qu'elle s'est montrée ignoble " et qu'elle a effrayé ce pauvre Kurt pour qu'il sorte avec elle.
Klasik müzik kanalını bulmaya çalışır mısın?
Tu veux bien trouver la station de musique classique?
Müzik işini ben hallederim.
Je vais gérer la musique.