Mırıldanma traduction Français
35 traduction parallèle
Büyük bir piyano almak isteyen İskoç hakkında olanı mı? - Mırıldanma ile de bitti. - Güzel.
L'Ecossais qui au lieu d'acheter un piano se met à fredonner.
Lütfen o melodiyi bir daha mırıldanma.
Quoi que tu fasses, arrête de fredonner cet air.
Lütfen o melodiyi mırıldanma.
N'oublie pas, je t'en prie : ne le fredonne pas.
Geceleri gitar ve sabahları mırıldanma mı?
La guitare la nuit, les incantations le matin?
[Mırıldanma] Yüzlerce kız gördüm... Çok kötü bir halde, anlarsın ya.
J'ai vu des centaines de filles... en très mauvais état, tu sais.
[Vaklama ] [ Tiz ses ] Seni sıkıyor muyum, Williams? [ Mırıldanma]
Je vous dérange, Williams?
[Mırıldanma] You want more. More.
Tu en veux plus.
- Yani genel bir mırıldanma mı?
Ce n'est qu'un murmure général?
Bu mırıldanma beni hep çıldırtırdı.
Tu marmonnes. J'ai jamais supporté.
Ne bu mırıldanma Ona bir soru sordum..
C'est un numéro de ventriloque? Je lui ai demandé...
- Üzgünüm usta ama sonraki sayfa tamamen mırıldanma, gıdıklama ve kucağa oturmalarla dolu.
La suite n'est que gémissements et caresses sur tes genoux.
Ve kahrolası aşk şarkılarını da mırıldanma.
Et arrête de me faire chier avec tes chansons d'amour.
Kilisedeki o mırıldanma hepsinin sebebi buydu.
Ta venue pour l'entretien, la chanson dans cette église tout ça, c'est arrivé pour une raison.
Mırıldanma.
Vous fredonniez.
Eric, mırıldanma. Red, mırıldanırsa Eric'e bağırma.
Red, ne hurle pas sur Eric s'il marmonne.
Mırıldanma.
Ne marmonne pas.
Kendi sesini bir çığlık ya da mırıldanma olarak tarif eder.
Il décrit sa propre voix comme un cri ou un crooner malade.
Efendim aslında ben bir mırıldanma duyup, ona uyandım.
J'ai perçu un bourdonnement, qui m'a réveillé.
- Mırıldanma Jesse.
- Ne marmonne pas.
- Sakın ama sakın şarkı mırıldanma.
- Tu ne peux pas fredonner.
Mırıldanma konusundaki tavrımı biliyorsun. Çok sinir bozucu.
Tu sais que je n'aime pas qu'on marmonne.
Bu ses rüzgârın sesi ya da yağmurun sesi ya da dostunun sesi ya da kendi iç sesin olacak ya da kuşların veya dalgaların sesi ya da arka plandaki anlamsız bir mırıldanma olacak.
Et cette voix peut devenir la voix du vent... ou de la pluie... ou celle d'un ami proche... ou ta propre voix intérieure... ou la voix d'un oiseau... ou des vagues... ou un murmure insignifiant... en fond sonore.
- Mırıldanma bile.
- Ne t'avises pas de hum.
Mırıldanma yok mu?
Pas de chants?
O "mm" basitçe bir mırıldanma mm'ıydı.
C'était juste un "mm", comme... mm.
Buna mırıldanma denir.
Des étourneaux. C'est un nuage d'oiseaux.
Ya da Şarkı Mırıldanma Konferansı...
♪ Ou la convention "interrompre la chanson"
# Mırıldanma ve davulla boğulmayı çok denedim #
♪ J'ai essayé de me noyer avec un bourdonnement et un tambour ♪
- Mırıldanma gibi mi? - Aynen.
- comme marmonnée, ou...
Mırıldanma.
"Purdue", pure non.
Çok öfkeleniyorlardı çünkü söylediği her şey mırıldanma olarak duyuluyordu.
C'était frustrant car toutes ses réponses n'étaient que charabia.
Ben de toplantı boyunca size açabileceğimiz davayı düşünürken çıkaracağım mırıldanma seslerinden sizi mahrum bırakabilirim.
J'accepterai de ne pas roucouler pendant cette réunion en pensant à la plainte civile qu'on a entre les mains.
Eskiden olan şey artık olmuyor. - Rüzgârda mırıldanma misali. - Peki.
Un truc qui n'est plus, comme un gémissement dans le vent.
Mırıldanma.
plus fort! Marmonne pas!