Mısın traduction Français
232,149 traduction parallèle
Şu sıralar biraz yalnız olduğunu göz önünde bulunduramaz mısın?
Mais as-tu considéré le fait qu'il pouvait juste se sentir seul?
Beş dakika bile ayıramaz mısın?
Tu n'as pas 5 minutes?
Bakar mısınız?
Oh, pardon?
- Bana tekrar bağıracak mısın?
Vous allez encore me crier dessus?
Uçakta dolaşıp diğer hastaların acil yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakar mısın?
Vous pouvez aller voir s'il y a d'autres passagers qui ont besoin d'assistance immédiate. Merci. Vous voulez tenir ça pour moi?
Sen de cerrah mısın?
Vous êtes aussi chirurgien?
- Bakar mısınız?
- Pourriez-vous, euh...?
Alır mısın Jer?
Jer, peux-tu le prendre?
Lütfen bana sarılır mısın?
Pouvez vous... Juste me tenir dans vos bras?
Kiminle konuştuğunun farkında mısın?
Tu sais à qui tu parles?
Yaralı mısın Liam?
Es-tu blessé?
Hasta mısın?
Es-tu malade?
- Var mısınız? - Bilemiyorum.
Vous en êtes?
Biraz bakar mısın?
Tu peux venir jeter un coup d'oeil?
Işığı buraya tutar mısın?
Je peux vous emprunter votre lumière?
- Hâlâ orada mısın?
- Tu es toujours là?
Yapar mısın?
Vraiment?
- Bana anlatacak mısın?
Tu vas me le dire? Non.
- Hayır. - Tucker'a şantaj yapmak için kullanacak mısın?
Tu vas t'en servir pour faire chanter Tucker?
- Sen kalmayacak mısın?
- Bonne chance. - Vous ne restez pas?
- Şuna bakar mısın?
Regardez ça.
- Sen hazır mısın?
Êtes-vous prêt?
- Nate, orada mısın?
Nate, tu es là?
Ameliyatın riskli kısmı Dr. Robbins'in karnını açıp bebeği çıkardığı kısım olacak.
Le vrai risque de cette opération est quand le Dr. Robbins doit vous ouvrir pour atteindre votre bébé.
Haklısın sanırım.
Je pense que tu as raison.
Basıncı daha hızlı azaltmak için kan akışını hızlandırmalıyım.
J'ai besoin d'un meilleur flux sanguin pour soulager cette pression rapidement.
Merhaba Mary, karnında sertleşme olup olmadığını anlamak için nazikçe bastıracağım.
Salut. Mary, je vais palper doucement votre abdomen pour vérifier s'il y a des rigidités, d'accord?
Az önce hastama kanserinin yayıldığını söylemek zorunda kaldım ama bu konuyu konuşmak istemiyorum.
Je viens juste de dire à une patiente que j'apprécie que son cancer s'est répandu, mais je ne veux pas en parler.
Siz kendinizi daha iyi hissedin diye, önemli olmadığını anlatmaya çalışırım.
Puis je me sens obligée de vous convaincre que je vais bien, pour que vous vous sentiez mieux.
Yaptığımızın biraz alışılmadık olduğunu biliyorum.
Je sais que ceci semble un peu... inhabituel.
Sanırım Ben Warren hakkında haklısın.
Je pense que vous avez raison sur Ben Warren.
Son olanlardan sonra, hastanın kafatasını ebeveyn izni olmadan mı açtınız?
Vous avez ouvert le crâne de cet enfant sans que ses parents soient au courant, après ce qu'il s'est passé la dernière fois?
Çok şanslısın küçükhanım.
Tu as de la chance, jeune fille.
Hastaları duman solumuşlar mı diye kontrol etmeyi unutmayın!
Et s'il vous plait contrôler tout le monde pour inhalation de fumée!
- Kesin köprüden atlardım. "-" Atlamalısın. "
- Je sauterais d'un pont. "-" Tu as raison. "
Ertesi gün ben hiçbir şey olmamış gibi ortaya çıktım.
Le lendemain, j'étais là comme si de rien n'était.
Dinleyin, polis ve hapishanelerin askerîleşmesi için trilyonlarca dolar yatırım yapmak yerine o para, altyapıya, eğitime ve hizmetlere harcandı. HASTANE Böylece fakir işçi sınıfı için istihdam fırsatı doğdu.
Au lieu d'investir des milliards de dollars dans la militarisation de la police et des prisons, l'argent a été investi dans des infrastructures, l'éducation et les traitements, ce qui a entraîné une baisse du chômage chez les pauvres.
Ama her hareketimi düzeltmeye çalışan... kız kardeşin olduğu sürece bunların hiçbirine sahip olamayacağım.
Mais je n'aurai rien de tout ça, pas avec ta sœur qui menace de me réformer à chaque pas.
Bütün büyülerdeki sihri kurutacağım... kasaba sınırı da dahil.
Ça drainera la magie de n'importe quel sort, y compris le sort de protection de la ville.
Arkandan iş çevirip Robin'in... kaçmasına yardım etmemeliydim.
Je n'aurais pas dû agir dans ton dos et aider Robin à s'échapper.
Seni az önce kasaba sınırında bıraktım.
Je t'ai quittée à la limite de la ville.
Dün içki içmemin sorun olmayacağını söyledi çünkü henüz bebek belli olmadığı için kimse anlamazmış.
Hier, elle m'a dit que je pouvais boire parce que ça ne se voit pas encore et personne ne le saura.
Rangerlar'ın eşlerine bakan doktordan randevu aldım.
J'ai dégoté un rendez-vous avec le docteur que tu as trouvé, celui qui s'occupe des femmes de tous les rangers.
Sanırım başka bir kadını hamile bırakmış.
Et je crois qu'il a mis une autre fille enceinte.
Bir gün evleneceğimizi düşününce elini sıksam çok soğuk gelir... Connecticut'a taşınırız... Köpeğimiz Dude, Emma ve oğullarımız Bennie, Benjamin, ve Benzo'yla.
Ça paraît un peu froid de se serrer la main en considérant qu'un jour on va se marier et... déménager dans le Connecticut avec notre chien Poto, Emma, et nos trois garçons Bennie, Benjamin, and Benzo.
Bunu hiç unutmayacak mısın?
Tu ne passeras jamais à autre chose?
Bu Heywood çene yapısını her yerde tanırım.
Je reconnais le menton des Heywood.
Evet, sanırım Apollo 13 astronotlarını nasıl kurtaracağını bulmalısın.
Tu dois trouver comment sauver les astronautes d'Apollo 13.
- Çekici ışınımız yok mu?
- Et le rayon-tracteur?
Benim pişmanlıklarımdan biri mızrağı korumanın daha iyi bir yolunu bulamamış olmamdır.
L'un des miens est d'avoir échoué à trouver un meilleur moyen de protéger la Lance.
Zaten hayatta kalmak için temiz suya ve ısıya ihtiyacımız yok.
Car on n'a pas besoin de ça pour survivre.