English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ M ] / Mızmız

Mızmız traduction Français

518 traduction parallèle
Ve sen Barboo, son bir buçuk senedir falan, galaksideki en en bencil ve mızmız insandın.
C'est parce qu'elle est incroyablement pleurnicheuse et égoïste, et que toi Barbie, ça fait un an et demi que tu es la personne la plus égoïste et pleurnicheuse de la galaxie.
Dr. Cox'un bana bencil ve mızmız dediğine inanabiliyor musun?
Il est pas croyable Dr Cox! Me traiter moi, d'égoïste et de pleurnicheuse!
Karım hiç değişmedi, müdür bey. Hala çok mızmız.
N'écoutez pas ce que dit ma femme.
Benim değil, o mızmız ikiyüzlü Jekyll'ın sözüne gittin.
Tu as cru cet hypocrite de Jekyll plutôt que moi.
- Tamam, mızmız adam.
Comme tu voudras, mon chou.
Bu küçük bayanlar amma da mızmız.
Quelles rouspéteuses!
Mızmız bebeğimiz neler öğrenmiş böyle.
Quel discours, pour un pleurnicheur!
Mızmız.
Que fais-tu?
Senin gibi her şeye sahip bir çocuk için böyle sorular sormak ve sürekli... gergin ve mutsuz bir mızmız olmak son derece terbiyesiz bir davranış!
Il est inadmissible qu'un garçon comme toi, qui a tout ne soit jamais content, toujours nerveux comme un pleurnichard.
Ne mızmızı?
Je ne me tracasse pas.
Mızmız, korka bit köle başka bir şeydir.
Mais s'humilier, devoir ramper comme un esclave, en est une autre.
Sen de kız için mızmızlanıyordun!
Et toi, tu ne râlais pas d'avoir une fille en plus?
Sen mızmız kardeşinle buluşmayacak mıydın?
Tu ne dois pas aller chercher le frère grincheux?
- Bill oğlum, yaşlı mızmızın tekisin.
- Quel rabat-joie, mon vieux!
Hayır onlar mızmız tavuk değiller.
Non, elles ne sont pas difficiles.
İşte. Gördün mü? Çirkin, korkunç, mızmız yaşlı bir adamım ben.
Vous voyez, je suis un vieillard chenu, toujours d'une humeur de chien.
- Çok mızmızsınız, Bay Barnier. Çantam!
Toujours aussi douillet, hein?
Çünkü mızmız ve beceriksiz bir salaksın!
Parce que vous n'êtes qu'un pauvre imbécile!
Mızmız.
Râleur.
Mızmız.
Arrête de geindre.
Erkekler mızmız kadın sevmez.
Les hommes n'aiment pas les femmes timides.
Hadi, mızmız!
Viens, limace!
Bugün hiç mızmız bir ihtiyar gibi davranmayacaksın.
Tu ne vas pas encore faire ton rabat-joie?
Beni iyi dinle mızmız velet! Ya kekelemeyi bırak, ya da defol git. Ya adam gibi konuş, ya da evine dön, tamam mı?
Petit chiot geignard... tu vas cesser de bégayer ou tu rentres chez toi.
Kimi zaman biraz mızmız olur.
Il est dès fois un peu agité
- Bu kadar mızmız olma.
- Ne sois pas si regardant.
Mızmız değilim.
Je ne suis pas regardant.
Ama sen mızmız bir çocuk gibi davranarak kanalımızı korkunç ve utanç verici bir pozisyona soktun.
Mais tu as fait un caprice de gamin et engagé cette chaîne dans un épisode choquant et honteux.
Bakirelerle ilgili bir teorim var doğaya aykırı davrandıkları için ters ve mızmız olurlar.
J'ai une théorie sur les vierges : elles ont... toujours l'air grognon et mal fichu parce qu'elles vont contre la nature.
Mızmız, mızmız, mızmız!
Espèce de vieux râleur!
Mızmız, hayır.
E. Buzz, non!
Ne oldu Mızmız?
Que se passe-t-il?
- Giderken Mızmız'ı da götürebilir miyim?
Je pourrai amener E. Buzz avec moi?
- Sollasana. - Mızmız!
- Tu peux pas les doubler?
- Buradan canlı çıkamayacaksın. - Mızmız olma.
- Tu ne t'en sortiras pas vivante.
- Sen mızmız olacaksın.
- Ne sois pas mauvais joueur.
Ya da, onun inanılmaz derecede mızmız ve bencil olmasından olabilir.
Ou alors...
- Mızmız!
Connard!
Eğer bunu yaparsak, büyük aptallık olur ve sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırız. Daha çok, bir erkeğin gururunu en büyük müttefikimize çevirmeliyiz ve onu okşayıp, yumuşatıp, onunla güzel konuşmalıyız ve en değerli oyuncağımızmış gibi davranmalıyız.
ce que nous faisons bien souvent au lieu d'en faire notre meilleure arme, notre alliée, qu'il faut toujours flatter, bercer, encourager et traiter comme notre plus beau jouet,
Geç kaldığı için ona biraz kızmış mıydınız?
N'en étiez-vous pas un peu fâchée?
Ama... aşkımız sanki senin, babasının, benim aşkımızmış gibi davrandı bir bakıma, onun için önemsizdi, ona hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Pourtant... elle s'est comportée comme si notre affection, la mienne, la vôtre... celle de son père... ne lui suffisaient pas.
Şuradaki ağacın arkasında durup, sessizce üzerine zıplamıştım. Büyükbabam seni korkuttuğum için bana çok kızmış,
C'était exactement de là... de cet arbre, que j'ai bondi devant vous et que grand-père m'a dit en me montrant le poing :
Böylesi büyük salonlarda, böyle sürekli bir operasyona bir kez adım attınızmı, dışarıya asla canlı çıkamazsınız.
Si on se trouve dans un hall pour mille personnes, on ne ressuscitera pas.
Sizi mızmız uyuşuklar!
Vous allez encore avoir chaud, vous allez voir...
Duyduğuma göre, yakın dostlarımız... Nazi-Sovyet Paktına kızmışlar.
Vos amis s'indignent du pacte germano-soviétique!
Umarım kızmıyorlar. Ben kız...
J'espère que non.
Bu gece şanssızmıyız bayım?
Malchanceux, monsieur?
Mızmız!
E. Buzz!
Kazanmamız falan harika ama işte çok büyük bir stres altındayım ve... Sanki çok yalnızmışım gibi.
C'est formidable d'avoir gagné, mais... j'ai subi un tas de pressions et... je me sens vraiment... très seule.
Cesur kızmış! Zor bela kazandığımız tüm paramız gitti.
Elle y est allée fort.
Haksızmıyım? Oh, evet, sir.Hakkınız var, Mr Brewster.
C'est vrai, vous avez raison.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]