Ne biliyorsunuz traduction Français
2,425 traduction parallèle
Mike Mckewon hakkında ne biliyorsunuz?
- Que savez-vous de Mike McKewon?
Benim bilmediğim ne biliyorsunuz?
Qu'est-ce que vous me cachez?
Bu resim hakkında ne biliyorsunuz?
Que savez-vous d'elle?
Pekâlâ. Tiyatronun arkasında meydana gelen kaza ile ilgili tam olarak ne biliyorsunuz?
Bien, quelle est cette information sur l'accident de ce soir, derrière le théâtre?
Bu konuda ne biliyorsunuz ki?
Qu'en savez-vous?
Eşim hakkında ne biliyorsunuz?
Comment saviez-vous pour ma femme?
Olivia'nın kayıp cesediyle ilgili ne biliyorsunuz?
Qu'avez-vous fait de son corps?
Onu sık sık görüyorsunuz, hakkında ne biliyorsunuz?
- Vous le voyez souvent, vous savez quoi de lui?
Bayan Lenox, Ed Komisky hakkında ne biliyorsunuz?
Mlle Lennox. Que savez-vous sur Ed Komisky?
Konuyla ilgili ne biliyorsunuz?
Que savez-vous à ce propos?
KGB deki sizler uydulardaki savunma sistemleri ile ilgili ne biliyorsunuz?
Que savez-vous, au KGB, sur ces "mesures défensives" placées en orbite terrestre "?
Kaba olmak istemem, ama biliyorsunuz, Bay Cortez'inde kendine ait güvenlik endişeleri var.
Je ne veux pas être impoli, mais M. Cortez se soucie aussi de sécurité.
Yakındaysa giderim de... Uzaklaşamam buradan biliyorsunuz. Sorun çıkıyor sonra.
Si c'est tout près je peux mais si c'est loin je ne peux pas quitter l'immeuble sinon ça crée des problèmes.
Biliyorsunuz, eğer vermezseniz, bırakır.
Et elle partira si vous ne le faites pas.
Evet, eski ehliyetimden sonra hayatımın ne hale geldiğini artık biliyorsunuz.
{ \ pos ( 192,220 ) } Revenons à mon vieux permis. { \ pos ( 192,220 ) } Je ne savais pas ce que ma vie allait être.
Ne yapacağınızı biliyorsunuz.
Vous savez quoi faire.
Norveç Kralı Fortinbras, biliyorsunuz, gururdan, kıskançlıktan gözleri dönüp teke tek bir savaşa çağırmıştı demin bize görünen rahmetli kralı. Ve Hamlet'imiz-ki yiğitliğiyle anılır dünyamızda - öldürmüştü bu Fortinbras'ı. Ne var ki Fortinbras kanunların ve yiğitlik geleneğinin koruduğu
Notre feu roi, dont l'image vient de vous apparaître, fut, comme vous savez, provoqué à un combat par Fortinbras de Norvège, Dans ce combat, notre vaillant Hamlet tua ce Fortinbras.
İyi biliyorsunuz Laertes'in ne değerli...
Vous n'êtes pas sans savoir de quelle supériorité Laertes est à...
Ama kas gevşeticiler için bir reçete yazacağım ve eğer ihtiyacınız olursa burada olduğumu biliyorsunuz, ki umarım olmaz.
Je vais prescrire des décontractants. Je suis là si vous avez besoin de moi, mais j'espère que ce ne sera pas le cas.
Pekala, bunun doğru olmadığını biliyorsunuz ve böylece yenilgiyi kabullenemem.
Ce n'est pas vrai ne vous laissez pas berner.
Burada ne olduğunu biliyorsunuz, değil mi? Evet.
Vous savez ce qui est arrivé ici?
Şu anda onları biliyorsunuz, umarım ketum davranırsınız.
Même si rien ne vous y oblige, veuillez ne rien ébruiter.
Ne istediğimi biliyorsunuz, efendim.
Vous le savez, monsieur.
Diğer ajanlarınızdan hiçbiriyle ilgilenmediğimi biliyorsunuz, değil mi?
Cela ne ferait aucune différence.
Hepiniz ne olduğunu zaten biliyorsunuz.
Vous savez tous ce qu'il est.
Mısır ne kadar zor sindirilir biliyorsunuz, değil mi?
De quoi Bixton est accusé? Tu sais combien les Coris Atlantica sont difficiles à digérer, pas vrai?
Bayan Palin'e benzer bir haliniz olmadığını biliyorsunuz.
Vous ne lui ressemblez pas.
Biliyorsunuz, ne sakladığınızı öğrenmek için dosyayı didik didik edebiliriz.
On peut le regarder pour voir ce que vous cachez.
Onu gümrükten, asla geçiremeyeceğinizi biliyorsunuz, değil mi?
Vous savez, vous ne passerez jamais ça à la douane.
"Gerektiğinde aşırı güç kullanımına gidilecek." Bu ne demek biliyorsunuz.
"Si nécessaire, la force sera utilisée."
Gerçeği biliyorsunuz diye hiçbir şey değişmedi.
Que vous connaissiez la vérité ne devrait rien changer.
"Ciddi anlamda yaralı" nın ne anlama geldiğini biliyorsunuz değil mi?
"Gravement blessé", ça vous parle?
Siz de biliyorsunuz ki ne yaparsam yapayım, uğraşlarım Bay Amiri'yi geri getirmeye yetmeyecektir.
Je sais, et vous aussi... qu'il n'y a rien que je puisse dire ou faire... pour ramener M. Amiri.
Eminim ki ikiniz de pilleri çöplerle beraber atmamanız gerektiğini biliyorsunuz.
Vous savez qu'on ne jette pas les piles à la poubelle.
Yalnız takılmakta ne kadar usta olduğumu biliyorsunuz, değil mi?
{ \ pos ( 192,210 ) } Tu sais à quel point j'ai toujours excellé dans le célibat?
Bayan Yalnız Kalpler'in gerçek kimliğini ne kadar süredir biliyorsunuz?
Depuis combien de temps connaissez-vous l'identité de Mme Coeurseul?
Beni ne kadar zor duruma soktuğunuzu biliyorsunuz.
Vous réalisez que vous m'avez mise dans une positon très difficile.
Adımı biliyorsunuz ama kim olduğumu bilmiyorsunuz!
Vous connaissez mon nom, Mais vous ne savez pas qui je suis.
Bunu söyleyemeyeceğimi biliyorsunuz.
- Je ne sais pas.
Biliyorsunuz soytarının bir diğer anlamı da sır tutucu demek.
Je ne peux pas vous le dire. C'est intriguant... Il y a un autre sens à "bouffon", c'est "confesseur".
Benim geçici çalıştığımı biliyorsunuz.
Je ne suis qu'à temps partiel.
Hepinizi ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz?
Savez vous à quel point je vous aime tous?
Dr. Manhattan'ın ulusal güvenliğimiz için ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz.
Vous savez l'importance du Dr Manhattan pour la sécurité nationale.
Ve siz bunun ne manaya geldiğini biliyorsunuz.
Et tu sais ce que cela veut dire.
Ben fazla oyuncu sayılmam, biliyorsunuz.
Je ne suis pas très bonne actrice.
Fransız ceza hukukundaki bütün maddeleri ezbere biliyorsunuz ama sizi seven kadın hakkında en basit şeyden bile bihabersiniz.
Vous pouvez réciter la section entière de toutes les lois françaises, mais vous ne savez rien de la femme qui vous aime.
Kesin tanımlar veremem müfettiş. Biliyorsunuz.
Je ne peux pas donner de détails.
Haydi, rahat bırakın beni, biliyorsunuz benim arabam galeride.
Personne ne m'a prévenu
Kayıp bi ruh gibi dolanıyordu İşte şimdi tüm hikayeyi biliyorsunuz Sonra ne olacak söyliyim.
Par bonheur, j'ai croisé la charmante princesse qui errait dans les plaines comme une âme en peine.
Kızılderili olmadığımı biliyorsunuz.
Je ne suis pas indien.
Sadece solcular değil Winston, bunu siz de biliyorsunuz.
Non, ce ne sont pas que des gauchistes, Winston. Tu le sais.