Offense traduction Français
1,305 traduction parallèle
Gözüm onu rahatsız etmiş.
Mon oeil lui faisait offense.
Tırmanmak yorucu diye dağlara eğilmelerini söyleyebilir misin?
Démoliriez-vous les monts car leur hauteur vous offense?
- Ve bu da seni bir Yahudi olarak rahatsız ediyor mu?
Et cela vous offense en tant que Juif?
Herneyse. En iyi çalışanlarımdan başarılı bir takım oluşturacağım... Herhangi bir din ya da grubun noeli lekelememesini engelleyeceğim.
Mes meilleurs créatifs planchent déjà pour que ce Noël n'offense aucune religion ou minorité.
Noel karşıtlarının saldırıyla ilgili şeylerini aşağı indirin.
Que chaque communauté retire ce qui l'offense.
Ökseotu öyle mi?
Le gui ça offense quelqu'un?
Tavırların beni kızdırıyor, Danielle.
C'est votre attitude qui m'offense.
- Sizi kırdıysa özür dilerim.
- Pardonnez cette offense.
Onlara tek gereken bir isim bu da, üçüncü suç.
Il ne leur manque que le nom. Ta troisième offense... et c'est bon pour 1 5 ans.
INS'ye karşı gelmek federal bir suçtur.
Escroquer l'immigration c'est une offense fédérale.
Burada neler oluyor? Bakın, bu adam Cennetin Anahtarı şovundan. Neler oluyor?
Mes meilleurs créatifs planchent déjà pour que ce Noël n'offense aucune religion ou minorité.
Lavinia, bu senin canını sıkmaz değil mi? Hayır efendimiz.
Lavinia, cela ne vous offense pas?
Ama taşlar ölüm kadar sessiz. Onların dilinden çıkan ise korkunç bir ölüm. Korkunç bir son.
Une pierre est muette et n'offense pas, les tribuns, d'un mot, vouent les hommes à la mort.
Toplantının ev sahibi olarak bunu kendime ve bunca yoldan gelen insanlara saygısızlık olarak algılıyorum.
En tant qu'hôte, je considère cela une offense envers moi, et ces hommes qui sont venus de loin.
Aslında, bunu teklif etmek, suçun önemini azaltmaya çalıştığınız için başlı başına bir kabahat.
à sortir. L'invitation elle-même aggrave l'offense en la banalisant. Ce n'était pas mon intention.
Bu tamamen doğru, memur bey.
Il n'y a pas d'offense.
- Sorun değil!
- Il n'y a pas d'offense!
Bir doğruyu yanlışa çevirebilir... veya kötüyü berbata.
Elle peut réparer une offense... ou empirer un truc déjà pas terrible.
Beni yanlış anlamayın.
Sans offense. - D'accord.
Burada birilerine olağanüstü bir haksızlık yapıldığını düşünmesem bu davayı ücretsiz kabul etmezdim.
Je n'aurais jamais pris cette affaire... si je n'étais pas sûr qu'il s'agit d'une véritable offense.
Böyle yapmamalı, onları gücendirmemelisin.
- Tu ne dois pas agir ainsi. - Ne les offense pas.
Kızma.
Sans offense.
Tanrım, seni incittiğim için tüm kalbimle pişmanım ve tüm günahlarımdan tiksiniyorum.
Oh mon Dieu, pardonne-moi de T'avoir offensé. Je déteste tous mes péchés...
- Biraz kızdım.
- Offensé.
Ökseotu ile suç işleyen oldu mu?
Quelqu'un est-il offensé par le gui?
Eskileri gücendirecek bir şeyler yazdıysam, özür dilerim, ama asla, "doktrinden" bahsetmedim.
Je m'excuse d'avoir offensé les Anciens, mais je n'ai jamais parlé de la Doctrine.
Bir suç mu işledik?
Vous ai-je offensé d'une quelconque façon?
Üstüne alınma.
Pas d'offense.
Tanrım, sana karşı geldiğim için bağışla beni.
Mon Dieu, pardonnez-moi de vous avoir offensé.
- Nasıl bir suç işledim Lordum?
- Vous ai-je offensé?
Gücenme.
Ne sois pas offensé.
Bayan McBeal, mahkemeye itaatsizlik ettiniz.
Mlle McBeal, vous avez offensé la Cour. Huissier, emmenez-la.
Önemli değil. Kızmadım.
Je ne suis pas offensé.
Kahretsin.
Que chaque communauté retire ce qui l'offense.
Hadi, bundan daha ağır olmalıyım.
Le gui ça offense quelqu'un?
Cumartesi yeni Prens seçilecek.
Quelqu'un est-il offensé par le gui?
Eğer bir şekilde sana ve isanlarına karşı suç işlediysem lütfen söyle.
Si je vous ai offensé, dites-le-moi.
Sakın kırılma.
Ne sois pas offensé.
Seni kızdırdım mı?
Est-ce que je vous ai offensé?
Geçmişte sizi rahatsız edecek bir şey yaptıysam ya da söylediysem çok özür dilerim.
Si j'ai fait ou dit quoi que ce soit qui vous ait offensé, toutes mes excuses.
Söylediğim bir şey yüzünden mi?
Mes paroles vous ont offensé?
Sonnenschein gibi bir isimle yüksek mahkemede yargıç olman gerek.
J'espère que vous n'en serez pas offensé. La Cour suprême ne peut être présidée par un homme portant un nom comme Sonnenschein.
Sizi rahatsız eden biri, ulaşamadığınız biri.
Quelqu'un qui vous a offensé, que vous ne pouvez pas atteindre.
Buna icerledim!
Je suis offensé.
Sen, suç işlenmeyeceksin?
Tu ne seras pas offensé?
Darılmayın, Licenciado.
Ne soyez pas offensé, licenciado.
Kırıldım.
Je suis offensé.
- Menfaat mi? - Kuruntu yapma. Menfaatim falan yok.
ne te flatte pas, je n'ai rien à défendre de toi simplement ça offense ma sensibilité c'est une œuvre de mauvaise façon moi j'aime - on en doute pas tu vas t'engraisser dessus - non, j'aime le livre
İncinmişti ve kırılmıştı.
Il était blessé et offensé.
Dinle, buradaki sosyal etkileşimimiz seni herhangi bir şekilde kırdı mı?
Ecoute, as-tu été offensé par notre petite interaction sociale?
OFFENSE, BASLAYALIM.
Allez, les attaquants!