Ofiste traduction Français
2,678 traduction parallèle
Özgür dünyanın lideri oval ofiste başkanlık makamında azıcık sarhoş olarak karşında duruyor.
Le leader du monde libre se tient sur le sceau présidentiel dans le bureau oval légèrement ivre
Clair ofiste değil, demek ki seni evden aradı.
elle a dû te téléphoner de chez elle..
Bu, büyük ihtimalle neden benim zararsız silahlarla uğraşıp durduğumun ; seninse buradaki büyük, aptal ve çirkin ofiste olduğunun sebebi.
C'est probablement pour ça que je suis coincé en bas avec des armes non létales, et que tu es ici dans ce grand, stupide, moche bureau.
Senin işin ise, ofiste kalıp işi bize bırakmak.
Vous resterez dans ce bureau et vous nous laisserez faire.
Bu garip, çünkü açık dosyaları her zaman ofiste tutardı.
C'est bizarre car il gardait tous les dossiers en cours au bureau.
Ofiste yapman gereken şeyler bekleyebilir.
Ce que tu devais faire au bureau peut attendre.
Bu işte yenisin ama ofiste olmaktan kaçınıyor musun.
Tu manques peut-être encore un peu d'ancienneté pour éviter le bureau.
Hey, belki ofiste kullanabileceğimiz bir şeyler vardır.
Peut-être qu'il y a quelque chose que nous pouvons utiliser dans le bureau.
Ofiste ne diyorlar?
Que disent-ils au bureau?
Ofiste bize sahte hesaplama yaptıran domuz.
C'est le porc qui nous a fait falsifier les statistiques au bureau.
- Ofiste.
- Au ministère.
Evet, sizi ofiste görmüştüm değil mi?
- Oui, je crois que c'était aux bureaux, non?
Tüm gün senin gibi tozlu eski bir ofiste oturmak istediğimi mi sanıyorsun?
Vous pensez que je veux m'asseoir dans un bureau poussiéreux
Bu ofiste açılıp Milo'nun işe karıştığını bilen herkesin telefonlarına bakmak istiyorum.
Je veux contrôler les téléphones de toutes les personnes qui connaissait le statut de Milo dans ce bureau.
Yarın ofiste görüşürüz.
Je te vois demain... au bureau.
Ofiste yok, evde olmalı.
il doit être à la maison.
Ofiste sağda solda danışmanlık yaptığını her türlü insana yardım ettiğini söyledin.
Tu as dis que tu flottais dans tout le bureau, aidant toutes sortes de gens différentes.
Ofiste konuşulanları kaydediyor musunuz kongre üyesi?
M. le membre du Congrès, enregistrez-vous ce qui est dit dans ce bureau?
Ofiste bunu yapmaları için görevli adamlarımız var, efendim.
On a des gars dans le bureau qui s'en occupent, madame.
Ofiste değilim.
Je suis pas au bureau.
- Dinleme cihazı ofiste, telefonda değil.
Le téléphone n'est pas sur écoute.
Eve dönerken telefonumu ofiste unuttugumu hatirladim.
En rentrant à la maison, j'ai réalisé que j'avais laissé mon téléphone au bureau.
Ulla ofiste neden ağlıyordu?
Pourquoi Ulla pleure?
1 ay sonra sana baş ofiste yer ayarlayacağım.
À ton retour, dans un mois, tu seras promu à la direction.
Benimle geliyorsun. Bunu ofiste konuşacağız.
On va devoir vous emmener au bureau.
- Ofiste mi izliyormuş?
- Au bureau?
Madem her akşam içip ofiste sızacaktınız, neden gidip bir ev tuttunuz ki?
À quoi sert votre appartement si vous cuvez ici toutes les nuits.
Sürekli işten geç çıkıyorsun ve ofiste uyuyorsun ve bu arada barlarda, beş para etmez kadınlarla takılıyorsun.
T'arrêtes pas de te plaindre, parce que tu bosses tard et que tu dors au bureau. En fait, tu traînes dans les bars pour ramasser les ordures.
45 dakika sonra ofiste ne dersin?
Dans 45 minutes à votre bureau?
Ofiste şirketle problemi olan birileri var mı?
Est-ce que quelqu'un du bureau avait un problème avec la société?
Ve Jeffrey'e çok kızgındım zamanının çoğunu ofiste harcadığı için.
Et j'étais tellement en colère contre Jeffrey de passer autant de temps au bureau.
Biz aslında ofiste de bu konu hakkında konuşuyorduk.
On en parlait justement au bureau.
Biliyorum, seçim kampanyamı ofiste konuşmamam gerekir ama dün gece kampanya yönetimini kimin yapacağına dair bir karar verdim.
Je suis pas censée en parler ici. Mais j'ai enfin choisi mon directeur de campagne.
Ofiste kal.
Restez dans votre bureau.
Evet, ofiste halletmesi gereken işler vardı.
Ouais. Il avait quelque chose de pressant à traiter en arrière au bureau.
Tamam mı? Şuanda bu ofiste normal olmaya en yakın kişi sensin.
T'es ce qui se rapproche le plus de la norme dans ce bureau en ce moment.
Ve yine kendimizi lanet olasıca, tamamen işlevsiz bir ofiste bulduk.
Une fois de plus nous nous trouvons dans un bureau qui est sacrément non-opérationnel.
Ofiste uyumayı seviyorum. Çünkü işe gitmeme gerek kalmıyor. Eve gitmeme de gerek kalmıyor.
J'aime dormir au bureau, parce que je n'ai jamais à conduire jusqu'au travail, et je ne dois pas rentrer à la maison.
Yazın sonu geliyor ve ofiste işler kızışmaya başladı o yüzden sürekli şehre gidip geleceğim.
C'est la fin de l'été, les choses se bousculent pour moi. Je vais beaucoup voyager. Beaucoup plus.
Ofiste birlikte çalışmak çok eğlenceli olacak.
Travailler ensemble au bureau, ça sera super.
Sokak ayakkabılarını ofiste giyemezsin.
Tu ne peux pas porter tes chaussures de ville dans le bureau.
Ofiste çalışmamıza rağmen ne kadar iyiyiz?
Qu'est-ce qu'on fait de bien dans ce bureau?
Ofiste işler nasıl Gladys?
Comment ça se passe dans le bureau, Gladys?
Başka bir saçma deliliğe bulaşana kadar birkaç hafta ofiste oynamak dışında başka ne yapabilirdin?
Pour quoi d'autre tu travaillerais dans un bureau jusqu'à ce que tu te trouves une autre folie?
Gül ya da ağla, aşağıda çalışmayacaksın. Ofiste olacaksın, anlaşma buydu.
Rire ou pleure, tu ne travailles plus dans l'usine.
Bilmelisin ki bu ofiste kot giyen son kişi Theodore Wrangler'di ve sen Banks onun tescilli, yerlere kadar inen, süet pelerinini taşıyamazsın bile.
Je te ferais remarquer que le dernier homme qui a porté un jean dans ce bureau s'appelait Theodore Wrangler. Et toi, Banks, ne peut même pas porter sa marque,
Ofiste oturmuş resimleri asarken otobüs kazası olayını fark ettim...
Ouais, tu sais, je comptais m'installer dans mon bureau Et accrocher quelques photos Et...
Başkanlıktaki işini bıraktığı günün ertesi günü kendisini öldürmek istedi ayrıca çalıştığı yer hakkında yalan söyledi ve şimdiyse seninle bu ofiste tamam belki ben iflasın eşiğindeki Metro'nun muhabiriyim ama sen de Olivia Pope'sun yani hayır.
Elle a tenté de se suicider Le lendemain après avoir démissioné du Président. Et elle a menti à propos de la personne pour qui elle travaille,
Ofiste gerekli evrak işlerini halledeceklerdir.
- On s'occupe de la paperasse.
Ofiste görüşürüz.
On se voit au bureau.
Ofiste görüşürüz.
Je te retrouverai au bureau.