Olmamıs traduction Français
8,430 traduction parallèle
Ra's olmamın Starling'in yok olması anlamına geldiğini bana açıkladığında biraz daha fazla zamanımız olur diye düşünmüştüm.
Je pensais que... qu'on aurait plus de temps, quand tu m'as expliqué que mon ascension en tant que Ra's impliquerait la destruction de Starling...
Pakistan'ın insansız uçağımızı vurupta hiçbir şey olmamış gibi davrandığımızı sanmasına izin veremeyiz.
On ne peut laisser le Pakistan croire qu'ils peuvent détruire notre drone et que nous ne ferons rien!
Ayrıldıktan bir hafta sonra çocuklarla yemek yedin. Hiçbir şey olmamış gibi.
Une semaine après ton départ, tu as dîné avec les enfants comme si c'était un mardi normal.
Herhangi bir fidye talebi olmamış.
Il n'y a pas de demande de rançon.
- Evet sanki kaza hiç olmamış gibi.
Comme si rien n'était arrivé.
Girişlerde bir zorlama olmamış.
Les logins n'ont pas été falsifiés.
Ama olmamış.
Pas moyen.
Gerçekten hiçbir şey olmamış gibi okula gitmeme müsade mi ediyorsun?
Tu voulais être tout le monde sauf Alice. - Alice était si... - Énervante.
Düşmeyle olmamış.
Ça n'a pas été causé par la chute.
Ve o öldüğünden beri görülmemiş ya da bir haber alan olmamış.
Et personne ne l'a vue depuis qu'il est mort.
Bu arada bir ihtimal haplarımı sifonlamaya fırsatın olmamış olabilir mi?
Au fait, par hasard, tu n'aurais pas déjà jeter mes pilules, hein?
En iyi kısım ise lanet bacağımı hissetmiyor olmam.
Voici un dernier scoop. Je ne sens plus ma satanée jambe.
- Yok. Atlamayla olmamış.
Ce n'était pas un cavalier.
- teğmen olmamış mıydı?
- ne sont-ils pas devenus lieutenants?
Buna başlamadan engel olmalıyız. Ayrıca meclisteki kimsenin aşırı tepki göstermediğinden emin olmamız gerek.
Il ne faut pas que le Congrès s'énerve.
Bay L de çalışmasına gerek kalmasın diye bizim başarısız olmamızı istiyor.
Monsieur L veut qu'on échoue pour ne plus avoir à travailler.
Mona'ya olanlardan sonra, Alison'dan mümkün mertebe uzak olmamızın en iyisi olacağına karar verdik.
Après ce qui s'est passé avec Mona, on a toutes décidé qu'il serait malin de s'éloigner le plus possible d'Alison.
- Arthur'un annesi de yanında olmamış.
La mère d'Arthur était aussi absente.
Gören de olmamış.
Personne ne l'a vue.
Ve sanki üzerinden hiç vakit geçmemiş hiçbir şey olmamış gibi konuşmak ne güzel.
et de bavarder ainsi comme si le temps s'était arrêté... Et que rien du tout ne s'était passé Nous aimerions savoir où se trouve Strange.
Eğer lokanta işlerinde bana yardım edeceksen aynı sayfada olmamız lazım. Benim sayfamda başarının sırrı işleri kibar bir şekilde yürütmek yazıyor.
Si tu veux nous aider au restaurant, on doit être d'accord, et à mon avis, la clé du succès est de déborder de gentillesse.
Umurumda olan tek şey o. O küçük çocuğun önünde kocaman bir yaşam vardı ve sen onu öldürdün, böylece hiç olmamış gibi davranabilirsin.
Ce petit garçon avait toute la vie devant lui, et tu l'as tué pour prétendre que ça n'est jamais arrivé!
Tabii ki benim yetkili olmam dışında.
Excepté le fait, que je serais le propriétaire.
Gören de olmamış hiç.
Personne ne l'a vu.
Bu seni Tarih Öncesi Metalurji Müzesi üyeliğinden çıkarıyor ama sana kendi üyeliğini aldım hiçbir şey olmamış gibi olacak yani.
Celle-ci de l'abonnement pour le Musée de la Métallurgie Préhistorique, mais je t'ai pris ton propre abonnement comme ça tu ne louperas rien là-bas.
- Çöpe koyan olmamış mı?
Personne ne l'a jeté?
Hiç kafayı bulmamış veya sarhoş olmamış birine göre çok ileri gittin.
Pour une fille qui n'a jamais bu ou fumé, tu y es allé fort.
- Buna sorunlar neden olmamış.
Ce n'était pas une perturbation.
Kira'nın sorunu jeneratörün sigortasını attırmış. Fiziksel bir zarara neden olmamış.
La perturbation de Kira a déclenché le court circuit du générateur, mais n'a pas causé de dommages physiques.
Hiç olmamış. Google'da arattım.
Ca n'existe pas.
Meclis'te sizin için çalışırken, bana her zaman size dürüst olmamı söylediniz.
- Vous disiez au Congrès - d'être direct.
Eve gitmeye çalışırsa orda olmam lazım.
S'il essaye de rentrer, je dois être là-bas.
İki yol var, ya yıpranmış birisi, ya da henüz olmamış.
Deux voies s'offrent à vous, l'une usée, l'autre à inventer.
Görüyorum ki cenazeden sonra üstünü değiştirmeye hiç vaktin olmamış.
Je vois que vous n'avez même pas eu le temps de vous changer.
Bence bir şey olmamış.
Je crois que ça marche encore.
Sanki... - Hiç var olmamış gibi.
Jamais été là?
Geçen sene tanışamamış olmamız çok yazık.
C'est dommage que nous n'ayons pas pu nous rencontrer l'an passé.
Siktiğim en iyi amcık North Beach'ten reşit olmamış bir kızdı.
La meilleure chatte que j'ai jamais eu était cette douceur mineure de North Beach.
Nereye gittiğini, kimle gittiğini, ne yaptığını ve nasıl hiçbir şey olmamış gibi davrandığını.
Où il va, avec qui il va, et ce qu'il fait et comment tu fais celle qui l'ignore.
Bak, senin gözünde ağız yoluyla uyarmanın çok büyük bir olay olmamasını anlıyorum ama epey bir yarakla, milyonlarca yarakla muhatap olmamış kişilere göre durum öyle değil.
Je comprends que pour toi la manipulation orale n'est pas grand chose, mais pour les personnes qui n'ont pas manipulé beaucoup de pénis, un million de pénis... ils ne pensent pas la même chose.
Birbirimize karşı ne durumda olduğumuzu anlamaya çalışıyorsak aynı şehirde olmamız lazım.
Si on essaye d'arranger les choses, de savoir ce qu'on ressent, on devrait être dans la même ville.
Saldırganı gören olmamış.
Personne n'a vu l'agresseur.
Bir bara girmekten şikâyetçi olmam asla ama bu iyice boka sarmaya başlıyor.
Je suis dur à plaindre quand il s'agit d'aller dans un bar, mais ça devient ridicule.
Dürüst olmam gerekirse aramızdaki şeylerin olmasına ben izin verdim.
J'ai laissé les choses s'emporter entre nous.
Dürüst olmam gerekirse meraklı olmana aldırış etmiyorum.
Je m'en fiche que tu sois curieuse, en toute honnêteté.
Bunca yıldır güvende olmamızın sebebi bizlerin birer sır olmasıydı.
La seule chose qui nous a sauvé toutes ces années est qu'on était cachés.
Bu durumdan tahrik olmam yanlış bir şey mi?
C'est mal si je suis un peu excité par ça?
"Kaza" kelimesi hiçbir şey olmamış gibi hissettiriyor.
Un accident, ça implique qu'on n'aurait rien pu faire.
Matematik 100, Sosyal Bilimler 100, Heceleme 98, ama bunun sebebi "amphitheater" kelimesini İngilizce imla kurallarına göre yazmış olmam, yani buna yarın karşı çıkabilirim.
100 en maths, 100 en études sociales, 98 en orthographe, mais c'est parce que j'ai utilisé l'orthographe anglais pour "amphithéâtre", donc je pense que je pourrai avancer ça demain.
Ama bunun nedeni dört yıldır 3 kez izin almış olmam, ve iki defa da ayın çalışanı olmaya hak kazanamam.
Mais c'est parce que j'ai pris seulement 3 jours de congés en 4 ans, et que j'ai été élue deux fois employée du mois.
İki şekilde de en büyük salak olmamız an meselesi.
Quoi qu'il arrive, on le sera. Il s'agit de savoir quand.