Olumlu traduction Français
3,051 traduction parallèle
Galiba yeniden yapmamız gerekiyor. Benim için boktan bir durum ama olumlu bir tavır takınıp daha hızlı uçmayı deneyeceğim.
On va recommencer, c'est une mauvaise nouvelle pour moi, mais je vais essayer d'être positif et de m'envoler plus haut.
Bu olayın olumlu sonuçlar doğurduğunu düşünüyorum doktor.
Je sens l'événement comme un signe positif, doc.
% 80 olumlu oyu var Alaskada. - Bir çok eyalettekinden fazla- - - % 80?
Elle a un taux de satisfaction de 80 % en Alaska... le plus élevé de tous les gouverneurs du pays...
Yok, olumlu bir yorumum var.
Non, non, c'est un commentaire positif.
Yedek listeden çıkmadım ama olumlu düşünmeliyim.
J'attends la confirmation, mais j'y crois.
Ama durumu olumlu.
Mais on est confiants.
Ve umarım cevap olumlu olur.
Et j'espère une réponse positive.
Evet, olumlu...
Enfin, positive...
Olumlu Detaylar, kontrol edilcek.
Affirmatif!
Hayatında olumlu ve istikrarlı etkisi devam etmektedir.
Elle continue à être une influence positive et stabilisante sur sa vie.
- Evet. Bu evden olumlu enerji almıştım.
J'ai un bon pressentiment.
En son sayımlara göre oylar sizin lehinize değil ama anlaşılan pek çok seçmen konuşmanıza olumlu cevap vermiş.
Les derniers votes sortants ne sont pas en votre faveur, mais il semble que beaucoup de votants répondent de manière positive à votre discours.
Sen hep olumlu yaklaş.
Donc, restez positif.
Her dakika mikroskop altındasınız insanlar sadece olumsuz yönlerinizi görmek istiyor ve olumlu bir şey olunca hemen yorganın altına atıyorlar.
Dès qu'on passe sous la loupe, les gens ne voient que le négatif, ils oublient le positif.
Yani oturup ağlamak yerine, olumlu bir şey yapıyorsunuz. Onu bulmak adına bir çözüm üretmeye çabalıyorsunuz.
Au lieu de pleurer, on fait quelque chose de positif, on essaie de chercher une solution pour le retrouver.
Artık daha fazla endişelenmene gerek yok çünkü Monako Asil Ailesinin yeni olumlu imajı artık sağlam.
Bien... Tu n'as plus plus à t'inquiéter maintenant, parce que la nouvelle bonne image de la famille royale Monegasque est intacte.
Sanırım demin olumlu referans noktasına Çörçil'i ekledi.
Je crois qu'il peut ajouter "Churchilien" à la liste de ses bonnes références.
Bir başka haber de başbakanın Hindistan hükümetinin sterlini garanti altına alacağı haberine piyasalar olumlu sonuç verdi.
AUX INFOS : Autres nouvelles, ce matin, les marchés ont réagi positivement à l'annonce par le Premier ministre du soutien de la livre sterling par le gouvernement indien.
Bunu yapmanın olumlu yolları da var, Hank.
Il y a des façons positives de le faire.
Yani eğer bana azıcık müsaade edebilirsen bir kereliğine, anlarsın ya, bu gerçekten olumlu düşünmeme yardımcı olacak.
Alors, si vous pouviez me donner un peu de temps, juste cette fois, vous savez, ça pourrait vraiment m'aider à avoir une perspective positive.
Sonuç olumlu çıkarsa ne olacak?
Qu'est-ce qu'il se passe si tu l'obtiens?
Birçokları bunu iki ülke arasındaki ilişkiler için olumlu bir hamle olarak görse de...
Même s'il s'agit d'un développement positif dans les relations entre ces deux pays...
Bu bana olumlu destek verme zamanın.
Là, t'es censé me soutenir.
Olumlu sıfatlar, hasar anlamına geliyorsa "yıkmak" ne anlama geliyor?
Si les adjectifs positifs indiquent des défauts irréparables, qu'indique "démolir"?
Bunun olumlu bir adım olduğunu söylesem ne dersiniz?
Et si je vous disais qu'il s'agit d'une étape positive?
Olumlu düşünme tavrı.
Faut positiver. Avoir une attitude positive.
Küçük olumlu bir yaklaşımın peşinde.
Il recherche un peu d'attention positive.
Şöyle söyleyeyim Van, değişime içeriden etki edemiyorsan, olumlu değişimi kastediyorum, biraz olsun bilinçliysen çıkıp başka şeyler deneme yükümlülüğün vardır.
Quand on ne peut pas changer les choses de l'intérieur, les changer en bien, on a l'obligation morale d'essayer autre chose au dehors.
Kendisi her daim bana karşı olumlu bir tavır içindeydi.
Elle a toujours été Mais l'absence de Lord Baelish
Katlanması kolay ve olumlu tepkiler almış.
Elle est très facile à plier et a de très bonnes critiques.
- Olumlu bakmaya çalışalım, olur mu?
- Essayons de rester positif, d'accord?
Sende gözden kaçırdığım bazı olumlu özellikler olabilir.
Vous avez peut-être des qualités que j'ai quelque peu sous-estimées.
Üzüldüğü doğru ama bu durumdan çıkaracağım olumlu sonuç iyi şarkı söyleyebildiğim oldu.
Oui, elle était contrariée, Mais d'une facon positive, Ce que je peux tirer de cette expérience, c'est que je sais chanter.
Eğer ölürsem, şartlı tahliye memurun bunu pek de olumlu karşılamayacaktır.
Si je meurs, ça ne se passera probablement pas très bien avec ton officier de probation
Düşündüm ki hayatımda olumlu bir şey yapmak için bir fırsat.
Je croyais que c'était une chance de faire quelque chose de bien.
Bunu bir şans sanmıştım hayatımda olumlu bir şey yapmak için.
Je pensais que c'était une chance de faire quelque chose de positif dans ma vie.
Üzücü ama olumlu bir adım.
C'est triste mon gars, mais c'est une saine étape.
Su katılmamış tecrübesizliğimize olumlu yaklaşıyordum önceden ama şimdi bir problem olduğunu düşünmeye başladım.
J'envisageais notre grande inexpérience de façon positive, mais je me demande si ça ne serait pas un problème.
Benden olumlu değerlendirme almanızın tek yolu bu.
C'est la seule façon que vous avez pour avoir une évaluation positive de ma part.
Olumlu basını kullanabiliriz.
De la presse positive nous ferait pas de mal.
Olumlu.
Affirmatif.
Olumlu.
affirmatif.
Diğer tarafın bunu olumlu bir hareket olarak etiketlendirmesinde bir şeyler var.
Quelque chose à propos de l'autre côté que l'on qualifierait de discrimination positive.
Novax'daki bazı test sonuçları, hiç olumlu değil.
Certains des tests de Novax ne sont pas très bons.
Olaya olumlu tarafından bakarsak artık hazırlıklıyız, yani bu bir daha yaşanmayacak.
Le coté positif de cela c'est que nous sommes préparés, donc ça n'arrivera pas à nouveau.
Doktorlar olumlu sonuç alındığını söylüyor.
Le docteur dit que c'est un résultat positif.
Sanırım herkesin bana karşı olan olumlu tutumunu kaybettim.
On dirait que j'ai perdu ma " positive attitude.
Sue, birkaç tane, olumlu pekiştirme çıkartması istermisin?
Sue, euh, voudrais tu des... autocollants positifs à emporter?
- Kendine olan inancını mı kaybettin? - Olumlu.
Check.
- Evde zor bir dönem mi yaşıyorsun? - Olumlu.
Check
Olumlu efendim.
Affirmatif.