English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ O ] / Onu serbest bırak

Onu serbest bırak traduction Français

342 traduction parallèle
Biletini ödeyeceğim, onu serbest bırakın.
Elle plaida sa cause, offrit de payer son billet.
Bana ne istersen yap ama onu serbest bırak.
Laissez-la partir!
- Eğer onu serbest bırakırsam korkarsın!
- Tu vas voir, si je passe au galop!
Eğer onun benimle ayrılmasını engellerseniz, onu serbest bırakırım!
Si vous refusez de me le laisser, Je le relâche!
Onu serbest bırakın!
Laissez-le!
Ben de sizin amirinizim. Onu serbest bırakın diyorum.
C'est lui qui doit être arrêté.
Onu serbest bırakıp... sonra tekrar tutuklamak, iğrenç bir hile... ama onun taktikleride iğrenç.
Alors, on le libère pour... Le relâcher pour l'arrêter à nouveau n'est pas correct. Mais ils font bien pire.
Binbaşı, onu serbest bırak.
Major, rendez-lui sa liberté.
- Onu serbest bırak.
- Libérez-le.
- Beni ona götürecek.Onu serbest bırakın
- Elle me conduira à lui. Libérez-la.
Yamane, kılıcını at, ve onu serbest bırak yoksa karın ölür!
Yamane! Jette ton sabre et éloigne-toi de lui! Sinon, je la tue!
Onu serbest bırak.
Relâchez-le!
Onu serbest bırak.
Libérez-le.
Onu serbest bırakın!
Lâchez-le!
Doktor Terrell, Alfa'nın Beta'ya konuşmayı öğrettiğini söylediniz. Bu durumda, onu serbest bırakırsak, bu bilgiyi kendi türüne aktarabilir mi?
Doctor Terrell, si, comme vous dites Alpha apprend à Beta à parler suggérez-vous que si nous libérions Alpha il pourrait transmettre son savoir à son espèce?
Karınızı seviyorum. Onunla seviştim. Onu serbest bırakın.
J'aime votre femme, j'ai fait l'amour avec elle, rendez-lui sa liberté!
Beyin yıkamanın başarılı olduğuna kanaat getiriyor ve onu serbest bırakıyor ve biliyor ki, babun gizli rezerve giderken onu kimin takip ettiğini umursamayacak bir durumda.
Le lavage de cerveau est terminé, il décide de le libérer... sachant que dans l'état où il est il se fiche qu'on le suive... jusqu'à la source secrète.
Onu serbest bırak.
Gardienne, autant lui rendre sa liberté!
Umarım, onu serbest bırakırsınız
Laissez-le s'en aller.
Onu serbest bırak.
Vous la laissez partir.
- Yine de... ölüm onu serbest bırakıncaya değin... ruhun bedende hapsolduğu düşüncesi... bana hep inanılması güç gelir.
J'ai toujours eu du mal à croire... que l'âme est emprisonnée dans le corps jusqu'à ce que la mort la libère.
Lütfen onu serbest bırakın.
Libérez-le.
Onu serbest bırakır mıydın?
Le laisseriez-vous sortir?
Onu serbest bırakırsan, ganimet sende kalabilir.
Libérez-la et vous garderez votre butin.
- Onu serbest bırak, Paul!
- Lâche-la, Paul. - Ton arme!
Onu serbest bırak, silahı bırakıyorum!
Lâche-la, j'ai plus d'arme!
Daha iyiysen, onu serbest bırak!
Ne sois pas idiot, relâche-le.
Onu serbest bırak. Yoksa kardeşini öldüreceğim.
Relâche-le ou ton frère est mort!
İtirazını dikkate aldım ama şimdi onu serbest bırak.
Votre objection est enregistrée. Libérez-le.
Onun son derece adi bir suçlu olduğu açıkça ortada. Ve eğer biz onu serbest bırakırsak, onun suçuna ortak oluruz.
Il est évidemment coupable d'un truc abject, et si on le libère, on devient ses complices.
Ama onu sevmeye devam edersin ve serbest bırakıldığı anda da, beni bırakıp ona koşarsın...
"Tu resterais avec moi... Tout en continuant de l'aimer." "... et dès qu'il sera libre, tu me trahiras pour retourner avec lui. "
Defol ve onu serbest bırak.
Laissez-le partir.
Bırakın serbest kalsın. Onu izletin ve bakın neler oluyor, - en azından bir iki gün.
En le laissant en liberté, vous le surveillerez et vous verrez, ne serait-ce que 2 jours.
- Serbest bırakın onu.
Envoyez-le chez lui.
Serbest bırak onu.
Lâchez-le!
Benden ayrıldığında, Çocuklarla buluştum Bana verdiğin şu küçük atı serbest bırakıp onu takip ettik, doğru yuvasına döndü.
Quand tu m'as quitté j'ai retrouvé les gars. On a détaché le cheval que tu m'avais donné et on l'a suivi.
Onu 10.000 dolar kefaletle serbest bırakıyorlar.
Ils ont fixé la caution à 1 0 000 $.
Çekecek bir şey kalmadı, efendim. O zaman onu serbest bırakın.
Matelots, les haubans!
Serbest bırak onu.
Relâchez-le.
Onu hemen serbest bırakır mısınız?
Relâchez-le tout de suite.
- Saat kaçta? Sekizde, tabi onu hemen serbest bırakırsanız.
A condition que vous le relâchiez... tout de suite.
Onu ağırla, iki yumurta ikram et. Canavarını serbest bırak o zaman gösteri gerçekleşecek.
Invitez-le, offrez-lui deux oeufs, libérez la bête et le spectacle se fera.
Onu açtığında, bu küçük bebeğe basarsın ve milyonlarca voltonluk ateş gücünü serbest bırakırsın.
En vol, si tu appuies sur ce petit bouton tu déchaînes des millions de voltons.
- Onu bir gün serbest bırakırlar.
Ils le feront un jour.
Görüldüğü kadarıyla Bay Teruggi, sıkıyönetim ihlali nedeniyle tutuklanmış ve stadyuma getirilmiş ve sonra serbest bırakılmış ve jandarma geç saatlerde onu caddede ölü bulmuş.
Il semble qu'on ait arrêté M. Teruggi pour avoir violé le couvre-feu, on l'a détenu au stade, puis libéré. Les carabineros l'ont trouvé plus tard mort dans la rue.
Tüm suçlamalar düşüyor ve onu hapisten serbest bırakıyorlar.
Comme par magie, il y a relaxe et il sort de prison.
Onu serbest bırak.
Mais relâche-la.
Bir grup ebeveyn, serbest bırakıldıktan sonra onu izledik.
Avec d'autres parents, on s'est mis à sa recherche.
Yüzyıllardır saklanıyor. Ama Boynuzlu Kral onu bulup, gücünü serbest bırakırsa karşısında hiçbir şey duramaz.
Il est caché depuis des siècles, mais si le Roi Cornu le trouve... et déclenche son pouvoir, personne ne pourra lui résister
Onu nasıl serbest bırakırlar?
Comment ont-ils pu le libérer?
Serbest bırak onu!
Laissez-la s'exprimer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]