Oran traduction Français
4,977 traduction parallèle
Son altı ayda kredi kartı işlemlerin üçte bir oranında azalmış.
Vos recettes ont baissé d'un tiers en 6 mois.
Yani? Bu transfer için yeterli bir oran değil.
C'est insuffisant pour une greffe viable.
İkinizin ilikleri % 28 oranında uyuyor.
Vous êtes compatibles à 28 % pour un don de moelle.
24 saat içinde alırsam % 95, 48 saat içinde alırsam % 85 oranı var.
J'ai 24h pour 95 % d'efficacité, 48h pour 85 %.
% 0 cevap oranıyla birlikte tabii.
Tous sans réponse.
Burası oranın yansıması.
Ceci... n'en est qu'un écho.
- Yağ oranı ölçer mi? - Keşke senin yaşındayken benim de bunlardan olsaydı.
- Une balance qui mesure le gras?
Oranın yakınında kim oturuyor biliyor musun?
Tu sais qui habite à côté?
Oranın özel bir yer olduğunu zannetmiştim.
J'ai pensé qu'on avait quelque chose de spécial.
Neyse ki, oranın en iyi kısmını evimize getirdik.
On a amené la meilleur partie à la maison.
Suç oranı yüksek bir yer.
C'est une zone de criminalité élevé.
Ve şunu bilin. Ölüm oranımız sadece 10'da 1.
Et écoutez ça, on a 10 fois moins de morts.
- Açık konuşalım, ahlaksız bir polis olmak... suratına kurşun yeme oranı yüksek olan işlerden biridir.
Soyons francs : les policiers corrompus sont parmi les plus susceptibles de se faire abattre.
Yüksek ölüm oranı olan.
Avec un taux élevé de mortalité.
Ama ciddi olalım, tamam mı? Geçen gün gazetede bir haber okudum, Amerikalı gençler cinsel açıdan en aktif olanlar değilse de, gençlerde hamile kalma oranı en yüksek ülke bizmişiz.
Mais sérieusement, écoute, j'ai lu un article dans le journal, y a pas longtemps, qui disait que quoique... les adolescents américains ne soient pas plus actifs sexuellement, on a le taux le plus élevé de grossesses d'adolescentes.
Oranın yerlileri neden orada olduğumuzu düşünüyor?
Et là-bas, que pensaient les gens de notre présence?
Eskiden birinci sınıfta oda arkadaşından memnun olma oranı % 60'ken, şimdi bilgisayar sayesinde % 100'müş.
Avant, le taux de satisfaction avec son coloc en 1re année c'était genre 60 %. Maintenant, c'est 100 %. Grâce aux ordinateurs.
Net olan, uygulanan tek sistemle... suç oranını % 80 azalttık.
Ce qui est clair, c'est qu'avec seulement une unité en place... Nous avons réduit le crime de 80 %
Makinelerin suç oranını azaltacağına inanıyorlar...
Ils soutiennent la baisse du taux de criminalité...
Ama öncelikle şehrin artan suç oranını komiserle inceledikten sonra belediye meclisi üyesi Dan Gregor belediye dairesinde bir konuşma yaptı. Kendine Ayak Takımı diyen suç örgütüne karşı savaşta şehrin vaatlerini doğruladı.
Mais d'abord, après avoir examiné les taux de crimes croissants avec le commissaire, le conseiller Dan Gregor, devant l'hôtel de ville, a réaffirmé l'engagement de la ville à combattre l'organisation criminelle en plein essor
Oranı ellemek istemiyorum.
Je ne veux pas te toucher là.
Cinayet oranı, 40 yılın en yüksek seviyesinde.
Le taux d'homicide est au plus haut... En 40 ans.
Her yıl ölüm oranı, doğum oranının gerisinde kalıyor.
Chaque année, le taux de mortalité reste loin derrière le taux de natalité.
Sonra yukarı baktım ve oranın Londra olduğunu açıkça görebiliyordun.
Et puis j'ai levé les yeux, et vous pouviez clairement voir que c'était Londres.
Oranın ederinin çok üstünde.
Plus que le prix.
Ülkedeki suç oranı sıfırlanır.
Il n'y a aucun crime dans tout le pays.
Bu suç oranın artmasının bir sonucu olarak gözüküyor.
Un incident de plus à ajouter à la liste des activités criminelles.
M.S. 2044 Artan solar fırtınalar yeryüzünü radyoaktif bir çöle çevirdi ve insan nüfusunu yüzde 99.7 oranında azaltarak 21 milyona düşürdü.
- De violentes éruptions solaires répétées ont transformé la surface de la Terre en un immense désert radio-actif, réduisant la population mondiale de 99,7 % soit 21 millions d'habitants.
Havadaki asitlenme oranı yüzde 8,4 olarak ölçüldü.
Taux d'acidité estimé à 8.4.
Normalde böyle durumlarda bir taraf diğerinin hisselerini alır tabii ikiniz beraber oranın sahibi olmak istemezseniz.
Dans ce genre de situations, l'un rachète les parts de l'autre, à moins que vous vouliez rester copropriétaires.
Hayatta kalma oranı 500'de 1'e düştü.
Le taux de survie est maintenant de 1 sur 500.
Tersine ipoteklerde, sadece evin üzerindeki hisseniz oranında borç alabilirsiniz.
Avec une hypothèque inversée, on emprunte un pourcentage de la valeur nette de la maison.
Buna, kredi tutarının gayrimenkulün değerine oranı deniyor.
Ça s'appelle le rapport prêt à valeur.
Bahsettiğim "kredi tutarının gayrimenkulün değerine oranı" bu oluyor.
À cause du fameux rapport prêt à valeur.
- Bahis oranı o.
C'est la cote.
Oranın yerlisi heriflerle takılıyormuş gibi yapacaksın.
Tu vas répéter pendant quelques jours avec des gars du coin pour y arriver.
- İkimizde oranın soğuk olduğunu biliyoruz. - Onunla konuşmak isterim, Chris.
Et il fait froid à Cleveland, on le sait tous.
Ama evdeki manzara... ve son zamanlarda artan suç oranı yüzünden... bu durumu çok ama çok ciddiye alıyoruz.
Mais d'après la scène dans votre maison, et étant donné la montée des crimes violents ces derniers temps... On va prendre ça très au sérieux.
Hakimler için oran öyle.
C'est le taux en vigueur pour les juges.
- Burada yaşayamayız. - % 38 intihar oranı var.
Le taux de suicide est de 30 %.
Burada ki intihar oranı ışığında seni daha önce kontrol etmeyi düşündüm.
Vu le taux de suicide par ici, j'ai préféré venir plus tôt.
Ne oran vardır.
Quelle coïncidence.
Oranın doğusunda polis arabaları görüyorum.
Je vois une voiture de police à l'Est d'ici.
Güç ve ağırlık oranı iyi gözküyor.
Force poids - rapport semble bon.
- Oranın yemekleri berbat
La bouffe est pas super.
Eğer bunu halledersek, hor gördüğümüz şirketlerde iş falan olmaz % 8 işsizlik oranı olmaz gerçekte bile var olmayan işler için mezuniyet sonrası CV'lere falan gerek kalmaz.
Si on s'y prend bien, fini les boulots qu'on méprise, fini les huit pour cent de chômage, fini de bombarder nos CV pour des postes qui n'existent même pas. Ça nous mettrait tous à l'abri.
Oranın dışında her yerde numara yapıyorum ama orada değil.
Partout ailleurs, oui, mais pas sur scène.
Gaz oranına yaptığınız şeyi çok beğendim.
Comment est-ce que tu vas?
- Oranın en iyisi olduğunu söylüyorlar.
C'est la meilleure.
Kankam Artie gibi, kadınlarla başarı oranın
Tu es comme Artie.
Bu iyi bir oran.
En voilà dix