English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ O ] / Oreo

Oreo traduction Français

92 traduction parallèle
Bir Oreo kurabiyesi gibi.
Comme un sandwich pain de seigle et dinde.
Oreo mu yiyorsun?
Ce sont des biscuits au chocolat?
Biliyor musun, oreo benim de dünyada en sevdiğim kurabiyedir.
Tu sais que les biscuits au chocolat sont ceux que je préfère.
Yukka çiçeği, barbekü ve Oreo kurabiyeleri.
Yucca, barbecue, cookies Oreo.
Bu ne? The Oreo cizgisi mi!
C'est quoi?
Evet! The Oreo!
Vive Ia ligne vaniIIe-café!
Buckman yukarıda Oreo yiyor.
Buckman bouffe un gâteau sec dans sa cambuse.
Bir kutu Oreo bisküviyi elma suyuna batırmayı önerirdim ama belki o dönem bitmiştir.
Je propose des petits-beurres trempés dans du jus de pomme.
Joey ağzına 15 tane Oreo tıkıştırıyor.
Joey a ingurgité quinze cookies.
Oreo bisküvi gibi.
Comme un biscuit Oreo.
İlk önce ona nasıl Oreo yeneceğini öğretiyordum.
D'abord, à manger un "Oreo".
Chris, Oreo yemenin yolu önce onu döndürmek sonra ikiye ayırmak ve yalamak.
Il faut d'abord le tourner, l'écarter et le lécher.
Oreo?
Gâteau?
Overkill mi, Oreo mu adı her neyse uyuşturucu satan geri zekalı arabın teki Hollywood Jack diye birinden bahsetti diye benim vatandaşlık haklarım ihlal mi ediliyor?
Mes droits sont bafoués à cause d'un dealer bamboula, Overkill or Oreo ou quoique soit son nom a évoqué un Hollywood Jack?
Eğer mantıklı düşünüyor olsaydım, eve geri dönüp ikinci el bir karavan bulup derin bir tava ve biraz da kurabiye alırdım.
Si j'étais logique, je rentrerais chez moi, je me trouverais une caravane, une poêle et je boufferais des Oreo.
Ve bu sabah acı soslu yumurta ve yarım paket çikolata yedim.
Ce matin, j'ai mangé des œufs à la sauce piquante et des Oreo.
Kim çifte kavrulmuş ister?
C'est l'heure des réjouissances. Qui veut un Oreo?
Çikolatalı turtanın altında kurabiye taban var ve bazen Luke'u kandırabilirsen içine solucan şeker de koyar. Topraktaki solucanlar gibi. Hayal edebilirsin.
C'est une tarte au chocolat avec une croûte en biscuits d'Oreo, et parfois on peut demander à Luke d'y ajouter des bonbons serpentins, comme des vers dans la tarte, donc, vous pouvez imaginer.
Eğer başına bir şey gelecek olursa, Farmer şeker parçacıkları, MM's, Oreo kurabiyeleri hiçbir satış rekoru hissedeceğim suçluluk duygusundan daha fazla olamaz.
Si quelque chose vous arrivait, Farmer, ni bonbons, ni chocolats, ni biscuits, ni crème de garniture ne pourra recouvrir la culpabilité que j'aurais.
Çünkü Oreos kurabiyelerini severdim.
Parce que j'aimais les biscuits "Oreo".
Aynı zamanda Oreo dondurması ve beyaz papatya sevdiğinden de bahsetti.
Et aussi que vous aimiez la glace vanille et les fleurs blanches.
Hala "R.E.O Speedwagon ( bir müzik grubu )" nedir, onu bile tam anlamış değilim..
Je suis toujours pas sûre de savoir ce qu'est OREO Speedwagon. Oh, mon Dieu.
"R.E.O Speedwagon" kadar güzel olmasa da iyiydi..
Ce n'était pas OREO Speedwagon mais c'était bien.
Sana "Christopher, kremalı bisküvinin en iyi yeri neresidir" diye sordum.
"Christopher, ce qui est la meilleure partie d'un biscuit Oreo?"
Kremalı bisküvinin en iyi yeri neresidir?
Quelle est la meilleure partie d'un biscuit Oreo?
Bay Nathanial Gresling... Bu küçük Oreo'ları kurtarma operasyonu 14 saniye sürdü.
M. Nathanial Gresling, cette petite mission de rapporter des mini pépitos m'a pris 14 s.
Kaymaklı bisküvinin kaymağının polimerinden.
C'est le polymère concentré des biscuits Oreo.
Çin'e gitmemeliyim. Benimle konuşmak istemeyen insanlara mal satmaya çalışıyorum.
Je ne devrais pas être en Chine à tenter de vendre des Oreo à des gens qui ne veulent pas me parler.
Kayla, o suşi, Oreo değil.
Kayla, ma puce, c'est un sushi, pas un Oreo.
Biz de Anderson'a dondurma yemeye gidiyoruz. Kurabiye parçacıklı dondurma yiyeceğiz ama neyse.
On allait passer au glacier Anderson, prendre des boules, avec des morceaux d'Oreo, mais tant pis.
Uh-oh, oreo * alarmı.
Alerte aux Oreos...
- "Casablanca" ve "Oreo" çörekler. - İyi.
Va pour Casablanca et des cookies.
Howard, tezgahın üzerine bıraktığım çikolataya ne oldu?
Howard, où sont passés les Oreo que j'avais laissés sur le comptoir?
Çikolatalarını falan görmedim!
J'ai pas vu tes Oreo!
İçine her bir şeyi serpiştiriyorlar sandviç bisküvisi gibi düşün.
Ils mettent plein de choses dessus. Comme des miettes d'Oreo.
Oreo Cheesecake ile en iyi giden şarap hangisidir acaba?
Quel vin irait le mieux avec le cheesecake aux Oreos?
Manning kardeşler ile Oreo'nun kurabiyelerini yaptım. Peyton Manning ve Eli Manning,
J'ai fait une pub pour Oreo avec les frères Manning.
Yemek yapmayı kastettim, yemek silip süpürmeyi değil.
- Je parlais de cuisiner, pas de trouver un Oreo dans le noir.
Dana ikisine de aynı anda veriyor mudur sence?
Tu penses que Dana fait l'oreo entre eux deux sur le pont?
Sen hiç verdin mi, Nance?
T'as déjà fait l'oreo?
Ben bir kere az buçuk yapmıştım.
J'ai déjà fait la moitié d'un oreo banane.
Dedim sana, domates suyuna yumurta kıracaksın biraz da bisküvi katacaksın. İşe yarıyor.
Je te le dis, un œuf cru, du clamato et des miettes d'Oreo, ça marche impec.
Oreo ister misin?
Tu veux des Oreos?
- Oreo logolu Bir şapka.
C'est un chapeau avec le logo d'Oreo.
İroni olsun diye taktığını sanmıyorum, bence gerçekten Oreo'yu seviyor.
- Ce n'est pas de l'ironie. Il aime vraiment les Oreos.
Oreo şapkalı adam geliyor.
L'homme Oreo arrive.
Mısırlı Oreo şeker.
Candy Corn Oreo.
Oreo'nun içine mısır ve şeker koymuşlar. - İşte budur amına koyayım!
Des Oreo remplis de candy corn!
- Mısırlı Oreo şeker mi o?
C'est du Candy Corn Oreo?
Oreo line!
Ligne vaniIIe-café!
Babam dişçideki akvaryumun içine düştü!
"Janet et moi sommes à Oreo Speedwagon."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]