English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ O ] / Ortalıgı

Ortalıgı traduction Français

3,539 traduction parallèle
Hani plan için ortalığı kolaçan edecektin?
Tu devais pas faire les poubelles?
Bu bebekler patladığında ortalık cehenneme dönecek.
Quand ils vont s'éteindre, ça va être le bordel!
Kimse bana ne iş yapmamı söylemediği için ofisi düzenleyip ortalığı sakinleştirmeye karar verdim.
Puisque personne n'avait défini en quoi consistait mon travail, j'avais décidé de mettre un peu d'ordre dans ce bureau.
- Ortalığı düzenledim.
J'ai nettoyé.
- Ortalığı düzenledin demek.
T'as nettoyé?
Ortalığı düzenlemiş.
Elle a nettoyé.
Ortalığı karıştıracak mı dersiniz?
Tu crois qu'il va la tromper?
Ortalığı yatıştırmamı istiyor.
Pour les calmer.
Bana sorarsan, ortalığın sakinleşmesi için birinin evinde saklanıyor.
Il doit se cacher chez quelqu'un en attendant que ça se calme.
- Ortalığı ayağa kaldırdı.
Quel bazar!
Şimdi gidip, kız gelirse diye ortalığı toparlamalıyım.
Je dois juste aller ranger au cas où on finirai chez moi
Sahip olduğum altın uçlu asa ile Cennetin Güney Kapısından Penglai Dağı'na kadar üç gün, üç gece durmadan ortalığı ateş gibi kasıp kavurdum. Kan su gibi aktı.
En ce temps-là, j'avais un couteau de boucher dans chaque main, de la Porte Sud du Paradis à la Route Est de Penglai, hachant sans cesse pendant trois jours et trois nuits, le sang coulait comme une rivière,
Onun ortalığı karıştıran birisi olduğunu kendin söyledin.
Tu l'as dit c'est une embrouilleuse.
Biraz ortalığı karıştıralım.
Bien.
Burada olsaydın ortalığı ayağa kaldırırdın.
Si tu avais été là tu aurais provoqué un sacré émoi.
Biraz ortalığı eştim ve bir sürü içki buldum.
Après, j'ai fouillé partout et trouvé de la réglisse.
Haydi bakalım, sallayın ortalığı kızlar.
Et vous déchirez les filles.
Ortalığı batırıyorsun.
Tu mets le foutoir.
Ortalığı kızıştırmak istemiyorum.
Je ne veux pas créer d'ennuis.
Bu eleman ne kadar kel ya da yumuşak da olsa ortalığı gayet sallayabilir.
Ce mec, même chauve et pâteux... a le rock and roll dans le sang.
Doğru, gizli kapaklı eşcinsel ilişkiler için ortalığı ayağa kaldırmayız.
Il est vrais que nous ne nous mettons pas dans tous nos états pour une discrète affaire de sodomie, mais...
- Ve sen de ortalığı karıştıransın.
- Et vous en faites un sacré bordel.
Ortalığı karıştırsana.
Fais une distraction.
Leela, Eğer Baa bunu görürse, ortalığı yıkar, hemen sil şunu!
Leela, Si Baa voit cela, il y aura un tollé. Essuyez!
Yıktı geçti ortalığı...
Eh bien, elle l'a tué, alors...
Ortalığı birbirine katmadın mı seni alsınlar diye?
Et tu ne les as pas forcés à te prendre quand même?
Tiyatral bi gösteri hazırlayabilir. ortalığı mutlu vatandaşlarla doldurup... ahenkli bir şehrin nasıl olacağını gösterir.
Il peut créer un spectacle théâtral, remplir les gradins avec des citadins heureux et montrer une ville harmonieuse.
Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir fırtına ve aç bir panter var.
Il y a un orage qui fait rage, Leslie, et une panthère affamée.
- Yıkmışsınız ortalığı.
- Cet endroit est étonnant.
Gitmeden önce ortalığı temizledi.
Il a fait le ménage avant de partir.
Ortalığı toplamış.
elle se nétoie
L-7 senin elinde olsaydı ortalığın anasını ağlatırdın.
Et si tu avais I-7... Tu lui botterais le cul.
Ortalığın yatışmasını bekleyebilir miyiz?
On peut laisser les choses se tasser un peu?
Onun gücü sorunlara neden oluyor. O şey ortalığı karıştırıyor.
Le pouvoir de créer des problèmes... et d'ameuter la foule.
Gerçekten çok üzgünüm... Alışveriş yapmak ve ortalığı temizlemek için bayanlara söz vermiştim.
Je suis terriblement... j'ai promis aux filles de retourner à la salle des fêtes pour les aider à nettoyer.
Başkanın bundan haberdar olması lazım çünkü Meyer ortalığı yakıyor.
Il faut le dire à POTUS ( President Of The United States ), on a mis le feu à Meyer.
Yani bu Başkan'ın suçu resmen çünkü ben her seçim ziyaretinde yıktım ortalığı, değil mi ama? Doğru.
Ou plutôt, c'est la faute de POTUS parce que, les gars, j'ai assuré à tous les meetings, non?
Tek yapmam gereken ise ortalığı biraz karıştırmak,... gücün artmasını ve beni buradan büyük bir dalga halinde çıkarmasını beklemek.
Et tout ce que j'ai à faire c'est les remuer un peu et attendre que la puissance s'accroît, et me transporte hors d'ici sur une grande vague.
Hey! Vay canına! Ortalığı silip süpürüyorsun baldız!
Génial, tu as décroché le gros lot!
Buraya eğlenmeye her zaman yaptığımız gibi ortalığı yerle bir etmeye geldik.
On est là pour s'amuser et semer la pagaille, comme on le fait toujours.
Ortalığı batırmayın, tamam?
Mettez pas la pagaille, hein?
Dün akşam birisi ortalığı mahvetmiş birkaç yol tıkalı ve bir araba haşat.
Des gars ont mis le bordel. Ils ont coupé les routes.
Bununla ortalığı sikip atacağız.
On va casser la baraque avec ça. Sois poli!
Tebrikler Nick, odayı buldun ama ortalığı talan ettin.
Bravo, vous avez trouvé la chambre. Mais quel foutoir.
O'na gerçekten yardım etmek istiyorsan, ortalıkta görünme ve olanların aramızda kaldığından emin ol.
Si vous voulez vraiment l'aider, faites vous oublier et assurez-vous que ça ne sorte pas de cette pièce.
Neredeyse nükleer saldırı başlattığımızı öğrendiklerinde ortalık karışacak.
Quand ils sauront qu'ils ont frôlé l'attaque nucléaire, ce sera le chaos. Il faut le contenir.
Çünkü senin için ortalığı açar diye düşündün.
Pour avoir le champ libre.
Hemşireler, ortalıkta dolaştığını söylüyor Will.
Les infirmières m'ont dit que vous aviez erré.
Ortalığı fazla dağıtır.
Un peu bordélique.
Kantmiss ortalığı kasıp kavuruyor, ve benim de Kantmiss'in her zaman popüler olduğu yerde, kendi mıntıkasında bulunma şansım oldu.
Elle ne passe pas inaperçue. Et j'ai la chance de me trouver sur le terrain, dans le district de notre star, celle qui déchaîne les foules et compte déjà de nombreux fans.
Eğer ortalık sessizse, süt emen yavru köpek gibi sızlandığını duyabiliyorum.
Et s'il y a pas de bruit, je peux t'entendre gémir comme un chiot allaité.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]