Over traduction Français
899 traduction parallèle
Rusya topraklarında devrimin ruhu dolaşıyordu.
The spirit of revolution soared over the Russian land.
"Orada" savaş meydanındaki bir top Birinci Dünya Savaşı'nda kullandığımız savaş gemileri kadar güçlüydü.
Over There a été une arme aussi puissante... qu'un cuirassé, en 14-18!
Kazak istemiyor musun?
Vous ne voulez pas un pull-over?
# Görmeyi arzuladığım birisi var # Umarım o bayan
" Someone who ll watch over me
- Neden olmasın, bebeğim? Neden olmasın?
... " over me
# Ardımdan gelsin # Nasıl da ihtiyacım var
" Over me
- Down over the ears or you'll get frostbite!
Couvre-toi bien les oreilles! Sinon tu vas geler!
Bir tanesi "Nehrin Üzerinde ve Ormanların İçinde" dir.
L'une d'elle est "Over the River and Through the Woods".
Ya kaçarsın ve seni arkadan vururuz or you can toss over them guns.
Tu peux tenter de t'en sortir et vous mourez tous les deux, ou tu nous lances toutes tes armes.
Böyle bir süveterle bir etek.
J'avais un pull-over et une jupe.
Daracık bir etek ve üstüne iyice yapışan süveter gibi bir şey giymişti.
Elle avait une jupe très serrée, une espèce de pull-over plutôt collant.
Dar eteğini, dar süveterini ve çıplak bacaklarını düşünürseniz... görünümü nasıl bir etki bırakıyordu?
Le pull-over collant, la jupe serrée, les jambes nues. Quelle était l'apparence de Mme Manion?
Patricia'da burada mi?
- Patricia est avec vous? - Yes, she s over there.
Eski bir ceket ve kazak da alın.
Et une veste. Et un pull-over.
Bu kazağı sevmedim.
Je n'aime pas ce pull-over
Biliyorsunuz Bayan Miller, şu danışmanlık işi... beyaz kazaklı, hoş çocuklar için.
Ce poste de moniteur... c'est bon pour de beaux garçons en pull-over blanc.
- Ben küçük bir kızı sıcak tutacak bir kazak istiyorum.
- Je voudrais un vêtement chaud, un pull-over, pour fillette.
Bu kazak çok büyük değil. Büyük olması İmkansız. - Neden?
Ce pull-over n'est pas trop grand et il ne peut pas l'être.
Bu milyoner Van Dongen tasarımı bir kazak sipariş etti.
Il m'avait commandé ce pull-over d'après une maquette de Van Dongen.
Sonra : 1929 da Wall Street Ekonomik Krizi patladı.. Milyoner intihar etti. Dişi Köpek sirke döndü ve kazak burada bana kaldı.
Là-dessus, le krach de Wall Street, en 29, le millionnaire s'est suicidé, comme vous et moi, la Puppy est retournée au cirque, et le pull-over est resté là.
Vadinin üzerine sisler çökerken Delikanlılar eve dönüyor
When over the valley fog is rolling the boys are riding home
I remember that thing being over there.
Je me souviens que cette chose était là.
Long to reign over us
Rende son peuple heureux
Soğuk algınlığım var.
Ah non, je garde mon pull-over, j'ai froid.
- Neden biraz sohbet etmiyoruz?
What's Some over you? Tu as été piqué par un insecte?
- Üşüdüm kazağımı giyiyorum.
- J'ai froid, je mets mon pull-over.
Pencereye gelin, size bir şey göstereceğim.
Come on over here at the window, l wanna show you something.
# Savaş bitene kadar Dover'lı dostlara katılın #
" "JOIN THE MEN FROM DOVER'TIL THE WAR IS OVER" "
* Over the rainbow isimli o eski şarkıyı bilirsin *
Vous connaissez cette vieille chanson, Over the Rainbow?
Hava sıcaktı. Kazağınızı çıkardınız. Ağzınızda bir sigara vardı.
Il faisait très chaud, et à moment donné vous avez enlevé votre pull-over... et vous aviez une cigarette à la bouche.
Kazağı kafanızdan, ağzınızdan sigarayı çıkarmadan çıkardınız.
Alors, vous avez enlevé votre pull-over comme ça, en tirant sur le col... sans même enlever la cigarette de la bouche.
Tamam.
Over.
Nereden aklına estiyse artık saksafonunu alarak... "Somewhere Over the Rainbow" u çalmaya başlamış. "
Alors, comme ça, il prend son saxo et se met à jouer "Somewhere Over the Rainbow".
Üşüdüm. Üstüme bir kazak alacağım.
- J'ai froid, je vais chercher un pull-over.
See that doorway over there?
Vous voyez cette porte?
Sana kazak aldım.
Je vous ai acheté un pull-over.
My Bonnie Lies Over the Ocean.
"My Bonnie lies over the ocean".
Buzlu dağların üzerinden süzülerek kayıyoruz.
{ c : $ 88FF00 } { y : bi } we re drifting over { c : $ 88FF00 } { y : bi } icy mountains floating by.
Yol bitti.
Game over.
Bu bir kazak!
C'est un pull-over!
Şimdi sen bana....
Ça te dirait de devenir un pull-over?
Bütün canlılar o'nu över
Louons le Seigneur Nous, pauvres mortels
Taze çimenler, ısırgan otu, çitlembik kutsanmıştır ve Tanrı, onları yiyenleri över.
Bénie soit l'herbe fraîche, l'ortie, la chicorée. Que Dieu glorifie ceux qui la mangent.
Müzik, şampanyayı över.
La musique complète le champagne.
Ne düşündüğüm senin asla umurunda olmazdı.
- What's Some over you? - Tu pratiques beauSoup l'anglais dernièrement...
İnsan baba olur da, bir günden bir güne bu çocukları över.
En tant que père tu ne les battes jamais.
Mısırı yapış şeklimi her zaman över.
Il apprécie beaucoup mon mais.
Ve kazağımın altında bir şey olup olmadığını merak ediyorsanız...
Vous voulez savoir si je suis nue sous mon pull-over?
Kendisi nadiren bir şeyleri över.
Je l'ai rarement entendu faire ce genre de compliments.
- Louise!
"Over There" remonte à 1918.
"Over There" 1918'de ortaya çıkmış.
Notre pays ne peut pas en dire autant.